6 Nisan 2017 Perşembe


Prof.Oyan,daha önceki paylaşımlarımdan,sizlerin yabancısı olmayan bir bilim ve siyaset insanı. Türkiye sağının, 1950 sonrası, muktedir olmasının sonuçlarını,olası bir muktedir güçlenmesinin nereye varabileceğini bize göstermeye çalışıyor. Başlıkta ki kalın eklemeler,bana aittir. Uçurumdan önceki son dönüş öncesi, yararlanılacak bir uyarıda bulunuyor. Aşırı gücün bizzat güç yüklenenlere de yararı olmadığı, yakın siyasi tarihimizde yer almaktadır.06.04.2017 M.Altıntaş



SOL PORTAL 2017-14          (4 NİSAN)                                                                            OĞUZ OĞUZ OYAN

AŞIRI GÜÇ BAŞTAN(YOLDAN / DİNDEN-İMANDAN / DEMOKRASİDEN) ÇIKARIR

Başlığı şöyle de tamamlayabiliriz: Aşırı güç baştan çıkarır, özellikle de cehalete eşlik ediyorsa. Gerçi bu eklemeyi yapmadan da, gücün fazlasının her zaman yönetim sorunlarına yol açtığı, siyasette ise denetimsiz güç kullanımının -iktidar partileriyle ve liderleriyle sınırlı kalmaksızın- otoriterleşme eğilimlerini beslediği bilinir. Ama bilgisinin ve gücünün nesnel sınırlarını göremeyen kör cehalet, güçlendikçe (veya hareketlerine karşı çıkan kalmayınca yani kendini rakipsiz gördükçe) zıvanadan çıkma eğilimlerine daha müsait olacaktır.
Sistemin hâkim sınıflarının, şu veya bu aşamada, şu veya bu ölçüde desteği olmaksızın tek adam rejimlerinin inşası da mümkün olmaz. Dolayısıyla söz konusu olan, içerde ve dışarıda paylaşılan bir günahlar/sorumluluklar zinciridir. Bu nedenle, bugün iktidar partisinin bazı nedamet getirmiş kurucularının, AB ve ABD çevrelerinin, liberallerin, vs., destekledikleri siyasal hareketin 2011/2013 veya 2015’ten sonra dönüştüğünü söyleyerek kendilerini temize çıkarma gayretlerinin, gerçek bir özeleştiriyi içermedikçe hiçbir kıymet-i harbiyesi olamaz; bu bir ikiyüzlülük tavrıdır ve bunu en iyi AB yöneticilerinin tavrında gözlemleyebilirsiniz.
Sonuçta iktidar zincirinin tepe halkası kontrol dışına çıktıkça, kendisini oraya taşıyan ekonomik ve siyasi halkaların da kontrolü dışına taşmaya başlamış demektir. İktidar partisi içinde veya bu partinin destekçisi sermaye kesimleri içinde, tek adamda güç yığılması ve bunun yol açtığı güç taşkınlığından şikâyetçi olanların bunu dile getirme imkânları da daralmış, hatta yok olmuş demektir. Ama bu gidişat, zincirin en güçlü halkası gibi görünen tepe halkasının giderek zincirin en zayıf halkasına dönüşme eğilimini de içinde barındırır; dolayısıyla tepe halkası koptuğunda zincirin bütününün dağılma süreci de başlamış demektir. 16 Nisan’daki oylamada dikta yetkilerini anayasal bir hak olarak talep eden otokrata verilecek “hayır” yanıtı bu nedenle sadece tek adamın değil, Partisinin de dağılma sürecini başlatacaktır. Dolayısıyla, Cumhuriyetin yıkıntıları üzerine inşa edilmek istenen İslamcı rejimin de hizaya çekilmesi anlamına gelecektir. Kuşkusuz yeni bir mücadele eksenini de başlatarak: Hiçbir şey, 2002 öncesine dönüşü mümkün kılmayacaktır; geleceğin inşası, tazelenen güçlere ve bakış açılarına sahip olanların elinde olacaktır.
***
Ama eğer 16 Nisan’da dikta taleplerinin anayasal normlara dönüştürülmesi kabul edilirse, o zaman başka bir mücadele sayfası açılacaktır. Güç yığılmasının baştan çıkarıcılığının hangi otoriter çılgınlıklara yol açacağı bugünden tam olarak kestirilemez kuşkusuz. Ama yeni “anayasal” rejimin (erkler birliğine yol açan bir rejime ne kadar “anayasal rejim” denilebilirse) sınırlarının dahi sürekli olarak zorlanacağını ve nihai hedef olan İslami bir rejimin inşası için yeni bir anayasa değişikliğinin gündeme getirilmek isteneceğini tahmin etmek zor değildir.
Anayasal sınırların nasıl zorlanabileceği konusunda iktidar partisinin 15 yıllık gelişim çizgisini incelemek yeterli olabilir. Hatta 2014 sonrasında anayasaya rağmen fiilen hem başbakan hem cumhurbaşkanı yetkilerini kullanan otokratın 2,5 yıllık yönetim biçimi dahi yeterli olabilir. Üstelik şimdi, “evet” çıkarsa, arkasına daha fazla hukuki dayanak almakta, yürütmenin tüm sorumluluğunu eline geçirmesine rağmen bunun siyasi sorumluluğundan, Meclis denetiminden esas olarak kurtulmaktadır. Bu koşullarda her türlü demokrasi-dışına kaçışın yolu ardına kadar açılacaktır. Bunun örneklerini görmek için 20. Yüzyılın faşist rejimlerinin yol alış biçimlerine bakmak da yeterli olabilirdi. Ama kendi tarihimizden de örnekler bulunabilir, özellikle de başlangıç günahlarında.
***
1950’de iktidar olan Demokrat Parti (DP), bugün talep edilen türde bir anayasal destek zeminine sahip olmaksızın dahi Meclis’e yansıyan aşırı gücünü nasıl bir baskıcı rejime kolayca kaydırabileceğinin örneklerini fazlasıyla vermişti. Seçimlerde, CHP'nin tarihi hatasıyla "liste usulü çoğunluk sistemi" uygulandığı için, 1950'de aldığı yüzde 55 oyla Meclis'teki sandalyelerin yüzde 85'ini elde eden DP, bu seçim sarhoşluğunu baskıcı bir rejim oluşturmaya tahvil etmekte gecikmemişti. CHP’nin Meclis’te temsil oranı ise yüzde 40 sınırındaki oyuna karşılık yüzde 14’te kalmıştı. Üstelik 1954 seçimlerinde adaletsizlik daha da büyümüştü: DP, yüzde 57,6 oya karşılık Meclis’teki 535 sandalyenin 503’ünü yani yüzde 94’ünü ele geçirmişti. CHP ise yüzde 35,4 oy oranına karşılık 31 sandalyeye yani yüzde 5,8’lik paya sahip olabilmişti. 1957 seçimleri DP açısından hazmı zor bir kısmi dengelenmedir: DP, yüzde 47,8 oyla 610 milletvekilinin 424’ünü elde ederken Meclis’te temsil oranı yüzde 69,5’e gerilemiş, buna karşılık CHP yüzde 41,1 oy oranıyla 178 milletvekili çıkarabilmiş ve 1950’lerde ilk kez Meclis’te yüzde 29,2’lik bir temsil oranına yükselebilmişti.
Şimdi bu gelişmelerin bazı sonuçlarına bakalım. 1950-54döneminde DP zafer sarhoşluğu içindedir. Mayıs 1950 seçimlerinden hemen sonra, Aralık 1950'de CHP Genel Merkez binasına el konularak Hazine’ye devredilir. Aralık 1953'te bunun devamı getirilir ve CHP'nin bütün mallarını Hazine'ye devreden bir kanun kabul edilir. 1954 seçimlerinde daha ezici bir Meclis çoğunluğu sağlandıktan sonra, baskı rejimi her türlü eleştiriyi sindirmeye yönelir, basın susturulur, gazeteciler sıklıkla hapisle tanışır. Ekonominin kötüye gitmesi iktidarı daha da hırçınlaştırır. Eleştiriye tahammülsüzlük Ağustos 1955'te CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek'in bir Karadeniz gezisi sırasında önce Zonguldak'ta gözaltına alınması, sonra Sinop'ta tutuklanmasıyla sürdürülür. Din sömürüsünü tırmandırmasına rağmen 1957 seçimlerinde aradığını bulamaması ve muhalefetin Meclis'te temsil gücünün önemli ölçüde yükselişi, hem baskı hem de yeni ittifak arayışlarını arttırır. Mali iflas bayrağının çekildiği yani ödeme güçlüğü nedeniyle dış borçlar için moratoryum ilan edildiği 1958 Ağustos'unu izleyen Ekim ayında Menderes, Emirdağ'da  Said-i Nursi ile buluşur ve onun taraftarlarınca Hilafet ve Saltanatı temsil eden çift tuğralı yeşil bayrakla karşılanmaktan rahatsız olmaz. Hatta yeni müttefikinin ülke içinde seyahatlere çıkması teşvik edilir. Bu arada gazetelerin kapatılmasına, yönetici ve yazarlarının tutuklanmasına hız verilir; bunlara tepki veren İstanbul Gazeteciler Sendikası da kapatılır.Gene Ekim 1958'de ilk çağrısı yapılan "Vatan Cephesi" uygulaması da, toplumu ikiye yararak iktidarını konsolide etme girişimlerinin (bugünlerde de aşina olduğumuz gibi) sınır tanımaz niteliğini gösterir.  (Bkz.T.Z. Tunaya, İslamcılık Akımı, 1962; Doğan Duman, Demokrasi Sürecinde Türkiye'de İslamcılık, 1997; CHP, CHP ve Aydınlanmanın Kısa Tarihi, 1919-1960, 2012).
DP deneyimi, Türkiye sağının, merkeze hangi uzaklıkta olursa olsun, demokrasi sınavını geçemediğini, özellikle de aşırı güç yığılmasını taşıyamadığını göstermektedir. 1950'lerde herşeye rağmen Meclis merkezli olan bir siyasi sistemi, şimdi tek adam merkezli bir yapıya dönüştürmenin, üstelik Cumhuriyetin tam karşıtı olan bir siyasal İslamcı harekete sonu belirsiz bir vadeyle teslim etmenin nasıl bir tehlikeye denk düşeceği acaba yeterince anlaşılıyor mu?
***

Aydınlanma, esas olarak laiklik ilkesi üzerinde yükselir. İktidarın kaynağının gökyüzünden yeryüzüne indirilmesidir. Türkiye’de Cumhuriyet’in aydınlanmacı kurucuları da “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” şiarını topluma mal ederek bu yolu izlemişlerdir. Şimdi Türkiye’de asıl inancı “egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır” düsturu olduğu halde (ki 1990’larda açığa vurulan anlayış budur), siyasi oportünizm gereği, Cumhuriyet’in devrimci kuruluş şiarının anlamını dönüştürerek faydacı bir biçimde kullanan bir hareketin “hâkim-i mutlak” olma yürüyüşü vardır. O nedenle de buna “hayır” demek, bitmeyecek aydınlanma mücadelesinin-bugün çok ihtiyaç duyulan- yeni bir atılım başlangıcı olacaktır.

1 Nisan 2017 Cumartesi

Üniversitelerdeki disiplin terörü sürüp gitmekte. Eğitim-Sen Temsilcisi olarak, istemde bulunan üyelerimizin dosyalarının görüşüldüğü toplantılara,hem YÖK-YDK'nda ve hem de Üniversite Disiplin Kurulularına katılmaktayım. 2012'den bu yana katıldığım bu toplantılarda vardığım sonuç,yönetimlerin biat kültürünün ürünleri olmaları nedeni ile,üniversite çalışanlarını da kendilerini biat eder olarak görmek istemeleridir. Bunun için kullandıkları çeşitli araçlar vardır.Bunlar derslerinin ellerinden alınması, farklı birimlere sürgün ve disiplin terörünü uygulamak. Ancak,tüm üniversite ve YÖK disiplin kurulu üyelerinde,ister soruşturmacı olsun,ister disiplin amiri yada disiplin kurulu üyeleri olsunlar, disiplin işlemlerinin yürütülmesinden bilgisiz olmaları ortak özellikleri. Bunun yanısıra, hemen tüm üyeler okuma özürlüler. Karar verecekleri dosyaları okumamakta ve bilgi sahibi olmaksızın fikir sahibi olarak,önlerine konmayan dosyalar hakkında üniversite yada YÖK muktedirinin buyruğunu yerin getirmekteler. Bunları, tarihe not düşmek için marşıoy gerekçem olarak yazmaktayım.Bu kez de Çukurova Üniversitesi DT nda yaşadığım aymazlık ve sapkınlık ve hatta meslek ahlakı ile bağdaşmayan ,öğrencileri bile muhbir-tetikçi olarak kullanmalarına tanıklık ettim. Bu çerçevede aşağıdaki belgeler bu saptamalarımın not edilmesidir.01.04.2017

- I -

Prof. Dr. Mustafa Altıntaş
ÇÜ Üniversite Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi)


ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ
ÜNİVERSİTE DİSİPLİN KURULU BAŞKANLIĞINA

28.02.2017 günü yapılan ve Sendikamız  üyesi FEF  Arkeoloji Bölümü Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi ABD Öğretim Üyesi Yrd.Doç. Dr. K.Serdar GİRGİNER ile ilgili FEF Disiplin Kurulu’nun 10.02.2016 gün ve 01/ 01 sayılı “1/30 oranında maaştan kesme cezası” ile 11.05.2016 gün ve 02/01 sayılı “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası”nın, durdurulacak kademe ilerlemesi söz konusu olamayacağı nedeni ile “1/4 oranında maaş kesme cezasına” dönüştürülen  iki disiplin cezasına yapılan ve verilen cezanın haksız,hukuksuz, vicdansız,etik değerlerden yoksun olması nedeni ile iptal edilmesini isteyen isteminin görüşüldüğü ve istemin reddine ilişkin Üniversite Disiplin Kurulu kararına katılmamam nedeni ile, karşıoy gerekçem aşağıdadır.

Çoğunluğun kararına katılmadığım karara ilişkin karşıoy gerekçemin karara eklenmesini rica ederim.

 “Erdemli, bilgili, bilinçli, etik değerlere sahip insanlar topluluğu ” olması gereken üniversitenizin, tam tersine “erdemli, bilgili, etik değerlere sahip insanlar olarak yetiştirilmesi gereken” öğrencilerinizin, kimi yönetici ve soruşturmacılar tarafından, Girginer hakkında düzenlenen dosyalardan çıkarttığım bulgulara göre “tetikçi, ihbarcılığa” özendirilerek, kendi kin ve intikam duygularında araç olarak kullanılmasına tanıklık etmenin, emekli bir meslektaşınız olarak utancını yaşamaktan üzüntülüyüm.

Ciddi bir araştırma, bu yargımın, dosyada varolan kanıtlarına erişmenizi sağlayacaktır. Üniversite yönetimine düşen görev, üniversite topluluğuna barışçı, paylaşımcı ve birlikte üretim ortamını yaratmaktır. Dileğim, üniversitenizin,  öğrencileri, öğretim elemanları ve çalışanları için “disiplin suçu üretim merkezi” olmaktan hızla uzaklaştırılarak, bilim üretimine katkıda bulunma, erdemli ve bilgili insan yetiştirmeye, insan haklarına, düşünce ve akademik özgürlüğe aşık evlatlar topluluğuna dönüştürülmesidir.

Aşağıda yer vereceğim karşıoy gerekçem, yalnız üyemiz Girginer için dillendirilmenin ötesinde, bundan sonraki disiplin işlemlerinizin, disiplin terörüne dönüştürülmesini önlemek ve üniversite tabelası taşıyan ve fakat üniversite kavramı konusunda bilisiz olduğu izlenimi yaratan kurumlarda, yasaların ve hukukun ırzına geçilmesini önlemek ve onlara yol göstermek amaçlı olarak kaleme alınmıştır.

Gerekçeme geçmezden önce, bu dosyada cezalandırılmak/mümkün ise mesleğinden, araştırmalarından, öğrencilerinden yoksun kılınmak istenen üyemiz Girginer ile, muhbir ve müfterilerin gerisinde olduklarını düşündüğüm kimselerin “2016 Akademik Teşvik Puan Tablosu””ndaki yerlerine baktım.Girginer’in bu tablodaki konumu, tüm üniversitede 92, sosyal bilimlerde ilk 19 ve bölümünde birinci sırada iken, cezalandırma şehvetine tutulmuşlara rast gelmedim. “Kötü para değerli parayı kovar kuralı”, akademik kurumlarda da geçerli demek ki!!
                KARŞIOY GEREKÇELERİM
I.                    HER İKİ CEZAYA YAPILAN İTİRAZIN REDDEDİLMESİNE İLİŞKİN KARARA YÖNELİK, USULE (YÖNTEME) İLİŞKİN KARŞIOY GEREKÇEM:
a)       İtiraz Edilen Disiplin  Dosyasını İncelememe Olanak Verilmemiş, Toplantı Bildirimi Yetkisiz Üniversite Genel Sekreterliği Tarafından Yapılmış, Başkan Tarafından Düzenlenmesi Gereken Toplantı Gündemi Tarafıma İletilmemiştir:
Üniversite Disiplin Kurulu Başkanlığı(ÜDKB); itirazın görüşüleceği toplantı tarihi, gündemi ve sendika temsilcisinin bilgilendirilmesi konusunda gereken özeni göstermemiştir.
ÜDK Başkanlığı yerine, akademisyenlerin disiplin konusunda görev ve yetkisi olmayan Üniversite Genel Sekreterliği, 28.02.2017 günü saat 14.00’de yapılacak ÜDK toplantısı için, 24.02.2017(Cuma) gün ve E.8732 sayılı yazı ile, sendika temsilcisinin bildirilmesini istemiştir.
Sendika, bu yazıya 27.02.2017(Pazartesi) gün ve 2017/300/ 32 sayılı yazısı ile yanıt vererek, bir gün sonra, 28.02.2017(Salı) günlü toplantıya Prof.Dr.Mustafa Altıntaş olarak katılacağımı bildirmiştir. Ancak, anılan gündem ve ilgili disiplin dosyaları tarafıma incelenmek ve hazırlık yapabilmem üzere verilmemiştir. Bu eksiklik toplantı başlangıcında da tarafımdan dile getirilmiş, ancak bu istemlerim karşılanmaksızın toplantının oldu-bittiye getirileceği izlenimi sergilenmiştir. Toplantı yapılıp, içeriğine girme olanağı bulamadığım ve sürekli olarak başkan ve tek bir görüş, öneri, değerlendirme yapmayan üyelerin “kısa kesmem” yollu uyarılar eşliğinde görüşmelerin tamamlanmasından sonra, karşıoy gerekçemi yazmak için istemiş olduğum dosyalar, karardan bir gün sonra,  01.03.2017 Çarşamba günü  internet üzerinden e-mektup adresime yüklenmiştir.
Bu itirazlarımın dayanaklarını burada, Bakanlar Kurulu Kararı ile iletmek ve bilgilendirmek isterim:
“Bakanlar Kurulu tarafından  17.09.1982-8/5336 sayılı sayılı kararı ile 24.10.1982  gün ve 17848 sayılı RG’de yayımlanarak yürürlük kazanan “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik”(ek ve değişiklikleri 13.01.1986-86/10286 ve 04.07.2005-2005/9138 BKK) in, Kurulların toplantı ve çalışmalarına ilişkin esasları düzenleyen 9.maddesini aynen aktarıyorum :  “Madde 9; Toplantı gündeminin düzenlenip ilgililere dağıtılması, toplantının belirli gün, saat ve yerde ve 24299Kurullarda raportörlük görevi Başkanın görevlendireceği bir üye tarafından yürütülür. Üyeler kendilerine havale edilen dosyaları en geç 7 gün içinde incelerler”.
Buna ilişkin bir başka bilgilendirme belgesi ise, YÖK Başkanlığı’nın 25.04.2016 gün ve 24299 sayılı yazısıdır. Temsilcisi olduğum Eğitim-Sen Genel Başkanlığı’na gönderilen bu yazı, ÜDK’nda  itirazlarını görüştüğümüz Girginer’in, YÖK-YDK’na yaptığı itirazın görüşüleceği tarih ile soruşturma dosyasının tarafımdan alınıp,incelenmesi çağrısını içermektedir ve YÖK-YDK Başkanı adına imzalanmıştır. YÖK Başkanlığı, toplantı tarihi olan 04.05.2016 gününden, 7 gün önce bu bildirimde bulunmuştur.
Bütün bu eksiklikler, toplantı başlangıcında dile getirilmiş,  ancak kör  peşin hüküm sahibi olduklarına  tanıklık ettiğim ve görüşülen itirazlardan bilgi sahibi olmadıklarından kuşku duymadığım(çünkü önlerinde görüşülmekte olan dosyalar, yada bunlarla ilgili bilgi notları bulunmadığı gibi, boş gözlerle, başkan ve benim aramda geçen karşılıklı konuşmaları, zamanı kıt insanların sabırsızlığı içinde, yalnızca izliyorlardı) “üyemizin itirazını ret etmek doğrultusunda oylamada el kaldırmak” için bulundukları kanısını bende yaratan çoğunluk tarafından, karara bile dönüştürülmemiştir. ÜDK toplantısına katılanların, peşin hükümlü ve kör-ön yargıya sahip olduklarına dönük saptamalarım beni isyana sürüklemiş ve “itirazın reddi konusunda peşin ve kör yargıya sahip iseniz, bunu bana söyleyin de ne kendimi gerçeği anlatmak, sergilenen disiplin terörü konusunda sizleri bilgilendirmek boş çabasına girmeyerek kendimi yormayayım, sizleri de bunları dinleme zorunda bırakmayayım” deme noktasına beni getirmiştir..
Bütün bunlar toplantının, daha başlamadan yasa ve hukuk kurallarına uyulmaması nedeni ile, yok hükmünde sayılmasını gerektirir işlemlerle sakatlanmıştır.
b)       Görüşmeler Sesli ve Görüntülü Kayıt Altına Alınmamış, Toplantı Sonrası İmzalanması Gereken Özet Karar Düzenlenmemiştir:
Kurul görüşmelerinin, sonradan oluşabilecek anlaşmazlık ve uyuşmazlıklarda kanıt olarak kullanılmak amaçlı olarak sözlü ve görsel kayıt altına alınması uyarısı tarafımdan yapılmış, toplantı sonrasında özet kararın imzalanarak, katılanlara ve tarafıma verilmesi istenilmiş, ancak bu uyarı ve istemimin gereği yerine getirilmemiştir.
BKK’nın 13. Maddesi hükmüne göre yürütülmesi gereken görüşme, bu kurala da uyulmaksızın yürütülmüş ve sonlandırılmıştır. Çiğnenen 13. Maddeyi aynen aktarıyorum :” Madde 13 - Kurullarda raportörün açıklamaları dinlendikten sonra işin görüşülmesine geçilir. Konunun aydınlandığı ve görüşmelerin yeterliği sonucuna varılınca oylama yapılır. Kurullar oy çokluğu ile ve açık oyla karar verirler. Oylamada çekimser kalınamaz. Başkan oyunu en son kullanır”  (Ayrıca bkz.mülga Yükseköğretim Kurumları Yönetici,Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği(DY) md.38,39ve izleyen md.ler).
Yukarıda alıntıladığım BKK’nın 9. Maddesi uyarınca, Başkan tarafından raportör olarak görev yapacak bir kurul üyesi görevlendirilmemiş, bu nedenle işin görüşülmeye geçilmesinden önce dinlenilmesi gereken raportör açıklamaları dinlenilmemiş, başkan oyunu, en son olarak kullanma yerine, en önce kullanmıştır. Yine 7 gün üyeler tarafından incelenmesi gereken dosyalar tarafıma verilmemiştir.
Ve toplantıda, üyeler tarafından imzalanması ve katılanlara verilmesi gereken KARAR ÖZETİ düzenlenmemiş ve tarafıma bir örneği verilmemiştir.(Bkz. BKK, Md.13)
Toplantı nisabının ölçüsü olması gereken “Katılım Listesi” bile düzenlenmemiş, toplantı sonrası, ısrar ve direnmem üzerine, ele geçirilen boş bir kağıda, varolanların el yazıları ile  düzenlenebilmiştir.
c)       Disiplin Kurulu Başkanlığı 2547 Sayılı Yasanın 53/E Maddesine Aykırı Olarak Oluşturulmuştur:
Sendika üyesi üniversite çalışanların dosyalarının görüşülüp karara bağlanacağı Disiplin Kurulları(DK), “Sendika Temsilcisi” nın katılımı ile oluşur. Bu biçimde oluşturulması gereken DK Başkanlığı, katılanlar arasında yer alan “en kıdemli prof. üye” tarafından yürütülür. Benim de katılmam ile belirlenmesi gereken başkan, yokluğumda kararlaştırılmıştır. Oysa ki, sendika temsilcisi olarak katılan ben, toplantıya katılan 15 üye içinde, en yaşlı ve “ en kıdemli profesör” olmam, yaptığım itiraza karşın, yokluğumda, oldu-bitti yöntemi ile belirlenen Prof.Dr. İsmet TAN başkanlığında yürütülmüştür.
d)       Görüşmelerde Konunun Aydınlığa Kavuşmasına İzin Verilmemiş, Anlatımlarımı Kısa Kesmem Çeşitli Kereler Yinelenmiştir:
BKK ‘nın 13. Md. uyarınca, en geç yedi için incelenmek amacı ile tarafıma verilmesi gereken dosyalar verilmediği gibi, yine 13.md. uyarınca konunun aydınlığa kavuşturulmasına ilişkin sunumlarım, Başkan ve üyelerin kerelerce engellemelerine konu olmuştur. Üyelerden, Başkan dışında hiçbirinin dosya içeriği ile ilgili “tek sözcük” etmemeleri, önlerinde, kendilerine de dağıtılmamış dosyalar nedeni ile olacak, tek yaprak bulunmaması, görüşmelerin amacı olan, itirazın ve gerekçelerinin incelenmesini, gerçeğin araştırılmasını önlemiştir.
e)       Sürdürülen Disiplin İşlemleri Yüksek Yargı Organları Kararlarına Aykırılık Taşıdığından Yokluk İle Sakatlanmıştır:
1982’den bu yana, Anayasa kurallarına aykırı olarak yürürlükte tutulan Disiplin Yönetmeliğinin(DY) dayanağını, 2547 Sayılı Yasanın 53/b  maddesi,  AYM ‘nin 14.01.2015 gün ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı kararı ile iptal edilmiş, disiplin suçu oluşturabilecek eylem ve işlemler, disiplin soruşturması yöntemi, disiplin amiri ve disiplin kurulu vb. alanlardaki düzenlemeler, yasal dayanaktan yoksun duruma düştüğünden ortadan kalkmıştır.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, AYM Kararının yayımlanması üzerine, Sendikamızın yaptığı başvurusu üzerine, 29.04.2015 gün ve E:2013/826, K: 2015/1654 sayılı kararı ile, AYM tarafından iptal edilen hükümlerin, yasal düzenleme için verilen 9 aylık süre için de geçersizliğine hükmetmiştir.
YÖK Genel Kurulu, bu iki yüksek yargı organı kararından sonra, yükseköğretim kurumlarında disiplin işlemlerinin yürütülmesine ilişkin bir karar almış ve tüm yükseköğretim kurumlarına iletmiştir, 12.11.2015 gün ve 2015.14.486 sayılı bu karar da Sendikamız tarafından yargıya taşınmıştır. Danıştay 8. Dairesi’nin 09.03.2016 günlü, E:2016/1221 sayılı kararı ile, YÖK Genel Kurulu’nun “melez disiplin mevzuatı” nın yürütülmesi durdurulmuştur. Bu karar ile, 09.03.2016 gününden sonra, DY ile disiplin işlemlerinin yürütülmesi hukuk dışılık ile sakatlanmıştır.
Bunun böyle olduğunu, YÖK-YDK uygulaması ile örneklemek isterim. Sizin de belgeliklerinizde bulunan, YÖK Başkanı Saraç imzalı,13.01.2016 gün ve 1555 sayılı “emirname” ile, “Bu Suça Ortak Olmayacağız” başlıklı bildiriye imza atanlar hakkında başlatılan “cadı avı” nda, ön sıralarda yer alma yarışına giren rektörler tarafından 13 öğretim üyesinin dosyalarının görüşülmesi için, YÖK-YDK 20.07.2016 günü toplantıya çağrılmıştı. Ancak, Danıştay 8. Dairesi’nin 09.03.2016 günlü 2016/1221 E. Numaralı kararının yayımlanmasından sonra, 20.07.2016 günlü YÖK-YDK toplantısının, belirsiz bir tarihe ertelendiğini tarafımıza bildirmiştir. Yani YÖK-YDK, bu karardan sonra yapılacak disiplin işlemlerinin tümü ile hukuka uyarlı olamayacağı görüşüne varmıştır. YÖK-YDK disiplin işlemlerini, 2547 Sayılı Yasanın 53 üncü maddesi değişikliğinin yayımlandığı 09.12.2016 gününden sonra görüşmeye almıştır.
f)        Üyemiz Girginer hakkında, FEF Dekanı ve Fakülte Disiplin Amiri tarafından başlatılan ve FEF Disiplin Kurulu’nun 08.04.2016 gün ve 01-01 sayılı kararı ile verilen ve iyi hal indirimi nedeni ile “1/30 oranında aylıktan kesme cezasınadönüştürülen “Kademe Durdurulması Cezası” na yapılan itiraz, YÖK-YDK’nun 04.05.2016 günlü, benim de katıldığım,  oturumunda görüşülmüş ve yetersiz bulunarak üniversitesine geri gönderilmesi karar verilmişti. YÖK-YDK Kararı, Rektörlük tarafından, dosyanın geri gönderilmesi gerekçesine dayalı incelenmesi amacı ile FEF Dekanlığı’na iletilmiştir.
Dekanlık, önceki Soruşturma Komisyonu’nu, YÖK-YDK ve Rektörlük yazısını ilgi kurarak, yeniden görevlendirmiştir. Aynı Soruşturma Komisyonu tarafından yeniden düzenlenen 12.07.2016 günlü Raporda, “Soruşturma Genişletilme Tarihi” 17.06.2016 günü olarak belirtilmiş bulunmaktadır. Oysa ki, yukarıda, AYM, Danıştay DDGK ve Danıştay 8.D. kararları ve YÖK-YDK’ nun, 09.03.2016 günlü D.8.D. kararından sonraki uygulamaları ortada iken, böyle bir görevlendirmenin ve soruşturmanın genişletilmesi kararı ile bu görevlendirilmeye dayalı olarak “soruşturmanın genişletilmesi” (!) nin hukuksal geçerliliği, içeriğindeki düzmece ve gerçek dışılıklar bir yana, konu bile edilemez.
BÜTÜN YUKARIDAKİ AKTARDIĞIM HUKUKSAL GEREKÇELER VE EKSİKLİKLER NEDENİ İLE, 28.02.2017 GÜNLÜ ÜNİVERSİTE DİSİPLİN KURULU TOPLANTISI VE ALDIĞI İTİRAZIN REDDİNE İLİŞKİN KARAR HUKUKA UYARLI OLMAYIP, YOK HÜKMÜNDEDİR.
II.                  VERİLEN DİSİPLİN CEZALARINA İTİRAZIN REDDİ KARARINA ÖZDE KARŞIOY GEREKÇEM:
A)      1/30 ORANINDA MAAŞ KESME CEZASINA  YAPILAN İTİRAZIN REDDEDİLMESİNE İLİŞKİN KARŞIOY GEREKÇEM:
1.       Disiplin soruşturması; hepsi aynı gün, 07.10.2015 günü 11 öğrenci tarafından verildiği ileri sürülen talep ve şikayet nedeni ile açılmıştır. Fakülte disiplin amiri FEF Dekanı, Prof.Sadık Dinçer,Doç.Dr. Güray Kılıççeker ve Doç.Dr. Mehmet Karakılçık’ı Soruşturma Komisyonu olarak görevlendirmiştir.
2.       Görevlendirme, Soruşturma Komisyonu olarak görevlendirilmiş üyeler adına değil, 12.10.2015 gün ve 77371 sayılı “DAĞITIM YERLERİNE” başlığı ile yapılmış olup, disiplin konusu, onbir öğrencinin ekli dilekçeleri olarak işaret edilmiştir.
3.       Dosyada, onbir öğrenci tarafından verildiği ileri sürülen bu dilekçeler yer almadığından, soruşturma konusunu buradan izlemek mümkün olmamıştır. Bu nedenle atılı suçlamaları, gönderme yapılan onbir dilekçeden yola çıkarak hazırlandığını varsaydığımız ve Komisyon Başkanı olarak Sadık Dinçer tarafından, üyemiz Serdar Girginer’e, 04.11.2015 günlü savunmaya (İFADE OLMALI) çağrı yazısından yola çıkarak, aşağıdaki tablonun ortasında (B Sütununda) yer alan iddialar yöneltilmiştir.
4.       Tablonun solunda yer alan (A) sütunu, ¼ maaş kesme cezasına konu kılınan suçlamaları göstermektedir. Solunda (C) sütunundaki suçlamalar ise, YÖK-YD’nun 15.02.2017 günlü görüşülmüş ve önerilen  “Devlet Memurluğundan Çıkarma Cezası”, OYBİRLİĞİ ile ret edilmiştir. Bu ceza önerisi ve ret kararını,  üyemizin itiraz ettiği disiplin cezaları ile ilgisi bulunmamaktadır. Ancak, (B) ve (C) sütunlarında yer alan suçlamaların, birbirinin benzeri olduğunun ve 2016 yılı içinde üyemiz Yrd.Doç.Dr. K.Serdar Girginer’e yönelik “DİSİPLİN TERÖRÜNÜN” boyutlarının kanıtını oluşturmaktadır.
5.       (A) ve (B) sütununda yer alan suçlamaların, yönlendirilmiş, özendirilmiş ve muhbirlik için ödül vaad edilmiş öğrenciler tarafından yapıldığı sırıtmaktadır. Bölüm Başkanlığı ve Dekanlığın, soruşturmacılar ve hatta FEF Disiplin Kurulu üyelerinin ortak bir kumpası olduğu konusunda, yadsınması mümkün olmayan kuşkularım bulunmaktadır. 
6.       Üyemiz Girginer, 22.02.2016 günü, kendisine bildirimde bulunan bu cezaya itiraz etmiştir. İtiraz, Rektörlük bu itirazı, itirazın karara dönüştürülmesi ile YÖK Başkanlığına iletmiştir.
7.       Dekanın kaptan köşkünde oturarak ve disiplin amiri olması nedeni ile uydurulmasına katkıda bulunduğu bu disiplin işlemi, TÜMÜ ile Bölüm yöneticilerinin kendilerini ele veren kin ve intikam duygularının ürünü olduğunu göstermektedir. Bu gerçek, üye olarak katıldığım YÖK-YDK’nun 04.05.2016 günlü oturumunda görüşülmüş ve önerilen cezaya yapılan itiraz, yerinde bulunmuştur. YÖK-YDK’nun 2016-49 sayılı bu karar ile; “ …Yönelik iddialar ile ilgili olarak, iddiaları  kanıtlar nitelikte yeterli delil(bilgi ve belge) bulunmadığı, bu haliyle ilgiliye isnat edilen fiilde “GÖREVİN YERİNE GETİRİLMESİNDE DİL, IRK, CİNSİYET, SİYASİ DÜŞÜNCE, FELSEFİ İNANÇ, DİN VE MEZHEP AYIRIMI YAPMAK, KİŞİLERİN YARAR VEYA ZARARINI HEDEF TUTAN DAVRANIŞLARDA BULUNMAK”  ve “AMİRİNE, MAİYETİNDEKİLERE, İŞ ARKADAŞLARI VEYA İŞ SAHİPLERİNE HAKARETTE BULUNMAK VEYA BUNLARI TEHDİT ETMEK” DİSİPLİN  SUÇUNU İŞLEDİĞİ YÖNÜNDE TAM BİR KANAATİN OLUŞMADIĞI, BU NEDENLE SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ AMACIYLA SORUŞTURMA DOSYASININ ÜNİVERSİTESİTEYE İADESİNİ,YENİ RAPOR HAZIRLANMASINI…” sonucuna varmıştır.
8.       YÖK—YDK kararı, Rektörlük tarafından FEF Dekanlığına iletilmiştir. Disiplin amiri Dekan, YÖK-YDK’nun “soruşturulmanın genişletilmesi” kararının gereğinin yapılması için, önceki rapor sahiplerini 17.06.2016 günü görevlendirmiştir.
9.       Soruşturmacı takımı, onaylanmayan ve önerdikleri cezaya karşılık gelmediği belgelenen YÖK-YDK’nun kararının gereğini, YAPAR görünerek, önceki raporları üzerinde kimi oynamalar ile “öncekinin aynısı”nı, 12.07.2016 günü  Dekanlığa sunmuşlardır.
10.    12.07.2016 günlü bu güya genişletilmiş soruşturma raporu, ile 26.01.2016 günlü önceki raporu karşılaştırdığımda şu sonuçlar saptanmıştır:
a)       6.soruda; ilk raporda not itirazında bulunan öğrenciler kanıt olarak gösterilmiştir. Sonraki raporda ise, tek bir öğrenci dilekçesi kanıt olarak kabul edilmiştir.
b)       Komisyon üyeleri kendi bilim dalı ve alanı ile ilgisiz olmalarına ve dersleri izleyen kesmelerden olmamalarına karşın, derste şikayet edilen konuların anlatılmadığını  ve müze teşhirinin her zaman aynı olmadığı yollu değerlendirmeler yaparak, kendilerini bilirkişi konumuna sokmuşlardır.
c)       İlk raporda yer almayan kimi çamur atıcı ifadelere yer verilmiştir. Üyemizin, öğrencilerin bölüm yöneticileri tarafından muhbirliğe özendirilmelerini, kışkırtıldıklarını, ihbar kabul edip, üniversite yönetimine incelenmesini önerme yerine, kendilerini görevlendiren yöneticilerin savunuculuğuna soyunmuşlardır.
d)       Dosya içinde üyemiz Girginer için, suçlamaları ret edici, sınıfta kimi öğrencilerin Girginer’e cephe açmaları ifadeleri dikkate bile alınmazken, tek bir öğrencinin ihbarı, ciddi olarak kabul edilerek, amacın gerçeğin ortaya çıkartmak değil, suç üretmek olduğunu ortaya sermişlerdir.
e)       Öğrenciler arasında hiçbir ayırım yapmazlığını kanıtlayıcı bilgilendirme ve tanıklıklar göz ardı edilmiştir.
11.    SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ GÖREVİNİ ÜSTLENMİŞ OLAN KOMİSYON, ÜYEMİZ Yrd.Dr.K.Serdar Girginer’in, güya genişlettikleri soruşturma aşamasında (ki,YÖK-YDK kararında genişletilmenin amacı, bilgi ve belge ile, önerilen cezanın gerekçelendirilmesidir)  İFADESİNE BAŞVURMAMIŞLAR, DİSİPLİN AMİRİ DE, GÜYA GENİŞLETİLMİŞ BU RAPORU FAKÜLTE DİSİPLİN KURULUNA TAŞIMAMIŞ, ÜYEMİZ GİRGİNER’E BU GENİŞLETİLMİŞ OLDUĞU İLERİ SÜRÜLEN RAPOR ÜZERİNDE SAVUNMA HAKKI DA TANINMAMIŞTIR.
12.    Her iki raporun karşılaştırması, YÖK-YDK’nun işaret ettiği ve suçun işlendiğine ilişkin somut, duraksanmayacak bilgi ve belge eksikliklerinin tekinin bile gereğinin yerine getirilmediğini göstermektedir. Çünkü, disiplin suçu üretim merkezi olarak işlev gören ve bu amaçla hiçbir insani ve ahlaki değerleri ipleyenlerin, suç üretimi konusunda ellerinde başka uyduruk gerekçelerinin yokluğudur. Yani, YÖK_YDK nun verdiği görev yerine getirilmemiş, aynı rapor Üniversite Disiplin Kurulu’nun önüne getirilmiş ve bu disiplin çeteciliği konusunda bilgi edinme gereksinimi duymayan heyet tarafından, okunma ve inceleleme yapılmadığından üyemizin cezanın iptal edilmesi isteği red edilmiştir.
13.    Rektörlük,  bu raporu, 19.07.2016 gün ve 26096 sayılı yazısı ile YÖK Başkanlığına göndermiştir. YÖK Başkanlığı, 2547 Sayılı Yasanın 53 üncü maddesinin, 6764 Sayılı Yasa ile değişikliği gerekçe göstererek, kademe ilerlemesi cezasına yapılan itirazın görev ve yetkisinin Üniversite DK olduğunu bildirmiştir.
SONUÇ :
Soruşturma konusu kılınan suç atımları, iftira olup, YÖK-YDK kararında da belirtildiği gibi, bilgi ve belgeden yoksundur.
Fakülte ve Bölüm Yönetimi, öğrencileri, Girginer’den kurtulmak için, muhbir olarak kullanmışlar, onları muhbirliğe özendirmişlerdir.Bu suçtur ve cezalandırılması asıl gereken öğrencileri erdemli yurttaş olmaktan çıkarıcı, onları, Girginer’in elinden alınan derslerden başarılı kılma yolunda vaatlerde bulundukları, dosyadaki işlemlerden sırıtmaktadır.
Girginer’in savunması, ceza verme yetkisine sahip disiplin amiri, ne de Disiplin Kurulu önünde savunma hakkını kullanmasına izin verilmemiştir.ortaya konulmadığı gibi, bu aşamada da  Girginer’in ifadesine başvurulmamış, bulunduğu ileri sürülen(ancak gerçekte olmayan) yeni bilgi ve belgeler konusunda kendisine başvurulmamıştır.
Bu genişletilmiş soruşturma raporu, Fakülte Disiplin Kurulu’na taşınmamış ve bu genişletilmiş(!) soruşturma raporu üzerinde Girginer’e savunma yapma hakkı tanınmamıştır.
Soruşturmacılar, Girginer’in ifadesini, ilettiği resmi belgeleri, lehire tanıklıkları değerlendirmemişler, görmezlikten gelmişlerdir.
Sınav sonuçlarına yapılan itirazların yöntemi Öğrenci Sınav Yönetmeliğinde belli iken,bu konuda da gereken özen gösterilmemiş, başı-sonu belirsiz iftiralar, soruşturmanın omurgasına dönüştürülmüştür.
Aşağıdaki Tabloda da kolaylıkla görüneceği gibi, Fakülte ve Bölüm Yönetimi, her üç soruşturmada da benzer suçlamaları kullanmış, bir eylem için birden fazla işlem yapılamayacağı kuralını çiğnemekten kaçınmamışlardır.
BÜTÜN BU ANLATIMLAR, DİSİPLİN İŞLEMLERİNİN BAŞTAN SONA, UYDURMA, BÖLÜM İÇİ KAVGANIN ÜRÜNÜ OLDUĞUNU GÖZLER ÖNÜNE SERMEKTEDİR. DEKAN, BÖLÜM BAŞKANI VE BÖLÜM BAŞKAN YARDIMCISI, SORUŞTURMACILAR VE FAKÜLTE DİSİPLİN KURULUNUN ORTAKLAŞA VE ÖĞRENCİLERİ KULLANARAK YARATILMIŞTIR. 28 ŞUBAT 2016 GÜNLÜ ÜNİVERSİTE DİSİPLİN KURULU DA, DOSYA İÇERİĞİNE, YÖK-YDK KADAR BİLE GİRMEKSİZİN, ÜYEMİZ GİRGİNER’İN KENDİSİ HAKKINDA OLUŞTURULAN DİSİPLİN CEZASINA YAPTIĞI İTİRAZI RET ETMİŞTİR. YÖNTEM VE ÖZÜ BAKIMINDAN BU KARARA KATILMIYORUM
B. FEF DİSİPLİN KURULUNUN 11.05.2016 GÜN VE 1/1 NOLU KARARINA, DEKANLIĞIN 11.02.2016 GÜN VE 21636 SAYILI YAZISI İLE BİLDİRİLEN “ 1/4 ORANINDA AYLIKTAN KESME CEZASININ İPTALİNE” İLİŞKİN İTİRAZININ ÇOĞUNLUKLA REDDEDİLMESİNE ÖZDEN/ESASTAN KARŞIOY GEREKÇEM:
Bu cezaya yapılan itirazın reddine ilişkin, 28.02.2017 günlü ÜDK kararına, önceki paragrafta yer verdiğim gerekçeler ve üyemiz Girginer’in itiraz dilekçelerindeki nedenlerine  ek olarak;
-          Soruşturmanın uydurma olması,
-          Bölüm Başkanı ile Başkan Yardımcısının, önce kendilerinin, Girginer’in kazı görevini bilmelerine ve izleyen hafta her iki dersin yapıldığı konusunda bilgi sahibi olmalarına karşın, iki ayrı tarihte iki ayrı tutanak tutmaları ve bu tutanağın yalnızca kendileri tarafından imzalanması,
-          Eğer bir dersin hocasının dersine girmediği bildirimi yada belirlenmesi sırasında yapılması gereken ilk araştırma, hocaya ulaşarak, derse girmemesinin olası kimi  sağlık sorunlarından mı olup-olmadığını araştırma yerine, bunların suçlama belgesi olarak büyük bir şehvetle kullanılması, bu kumpasın baş aktörlerinin Bölüm Başkan ve Yardımcısı olduğunun belgesidir. Hele hele üyemiz Girginer’in yaşam yoldaşı Bayan Girginer aynı bölümün öğretim elemanı ise, ilk yapmanız gereken, Bayan Girginer’den yokluğun nedenini öğrenmek olmalı değil midir?
-          15.12.2014 günlü tutanağın, gerçek olsa idi, işleme konulması yerine, ikinci haftanın beklenmesi ve ikinci haftada da benzer tutanak ile yetinmeyip, devreye iki imzasız ve isimsiz, adressiz ihbar mektubunun sorulması, işin aşağılık bir kumpas olduğunun kanıtlarını oluşturmaktadır.
-          Bölüm Başkan ve Yardımcısının tuttuğu bu iki uyduruk tutanak ile yetinmeyen müfteriler, devreye kimliği belirsiz iki muhbirin sokulması gerektiği düşüncesi ile olacak, kendi tuttukları 22.12.2016 günlü tutanaklardan sonra, 26.12.2014 günlü, matbu, önceden hazırlanmış ve çoğaltılmış iki dilekçeyi dosyaya ekletmişlerdir.
-          İsimsiz muhbir ve müfteriler –ki bunların öğretim elamanı olduklarını düşünmekteyim- hangi tarihte olduklarını belirtmeden, pazartesi günü varolan iki dersten Seramik Sanatı Gelişimi Dersine, Girginer’in girmediğini ileri sürerken, yine aynı sınıfa vermekte olduğu “ Sümer-Akad Arkeolojisi Dersi” nin yapılmamasından şikayetçi olmamaktalar.  Bu iki müfteri, vize sınaından sonra Girginer’in AR201 kodlu derse girmezken, AR209 kodlu dersine girmediğinden söz etmemekteler. Bundan da öte, bu iki müfteri, bir yandan Girginer’in AR201 kodlu dersine,arasınav sonrası hiç girmediğinden söz ederlerken, yine aynı paragraf içinde programdaki gün ve saatin değiştirildiğinden söz edebilmektedirler.
-          Öğrencilerin ve burada disiplin suçu üreten çete, “devamsızlık hakkı” denen bir kavramı, suçlama olarak kullanmaktadır. Tek başına bu suçlama bile, disiplin çetesinin üniversite kavramından ne denli  nasipsiz olduklarını göstermektedir.Öğrenci öğrenim ve ders yönetmeliğinin hiçbirinde “devamsızlık hakkı” yer almamaktadır. Yönetmeliklerde “devam zorunluluğu/görevi” vardır ve hemen tüm üniversitelerde derslerin en az % 80 ine devam zorunluluğu kurallaştırılmıştır. Yani öğretim elemanı, bu asgari devam koşulunu, % 80’nin üzerine çıkartabilir. Bu, örgün öğretim öğrencilerinin derslere devamlarını ve ilgilerini sağlamak amaçlıdır.
-          Bu iki müfteri, yine, arkeoloji dalında öğrenim görenlerin bilimsel-teknik gezilerin yapılmasından değil, yapılmamasından yakınmaları gerekirken ve bu türden gezileri düzenleyenler ortada iken , Girginer’in fahiş fiyatla gezi dayatmasında bulunmakla suçlayabilmektedir. Soruşturmacı çetesi ise, bunun gerçekliğini araştırmadan, iftirayı suça dönüştürebilmişlerdir.Katılanların yüksek, katılmayanların düşük not aldıklarına ilişkin yalan,gerçek olarak kabul edilirken, bunların kimler oldukları merakında bile bulunmamışlardır.
-          Yine geziden soru sorulduğu yalanı yinelenirken, bu soruların neler olduğu da soruşturmacıların, muhbir bölüm başkanı ile yardımcısının, disiplin amiri dekanın,disiplin kurulu üyelerinin merakına konu olmamış, bunlar suç olarak kabul edilebilmiştir. Ayrıca bu bölüm başkanı, yardımcısı,dekanı,soruşturmacısı, fakülte disiplin kurulu üyeleri de, üniversitede derslerin, araştırmaya dayandırılması gerektiğinden de, öğretim üyesine düşenin ders aktarımında bulunma yerine, kaynak gösterme, araştırmaya yöneltme, bilgiye erişim için merak uyandırma olduğunu bile bilmekle, okul öncesi için görevlendirmelerinin uygunluk taşıdığı izlenimi vermekteler.
-          Son yalan ise, müfterilerin isimlerini gizlemek amacı ile Bölüm Başkanlığı ile Dekanlığa başvuruda bulunmaktan çekindiklerini söylerken, imzasız, isimsiz önceden hazırlanmış ve çoğaltılmış başvurularını Dekanlık adına iletmekten korkmamışlardır.
SONUÇ :
Bütün bu gerçekler, üst disiplin kurulu olarak, alt disiplin kurulu kararına yapılan itirazları,derinlemesine incelemesi gereken Üniversite Disiplin Kurulu da, itirazların görüşülmesinde gereken özen ve ciddiyeti gösterememiş, görevlerinin itiraz edilen cezayı onaylamak gibi bir saplantı içinde olmuşlardır. 28.02.2017 günlü oturuma katılan 15 üye,başkan dışında dosyaların ve itirazın dayanakları konusunda bilgi sahibi olmaksızın, fikir sahibi olmayı yeğlemişlerdir.
Bütün bu nedenlerle hukuki, insani olmayan ve etik değerlerden uzak bu karara katılamıyorum. 28.02.2017
Fakülte Disiplin Kurulu’nun                Fakülte DK’nun 05.02.2016                FEF Dekanının 27.09.2016     
15.05.2016 Günlü ¼ Oranında    Günlü 1/30 Oranında Maaş                       gün ve E.122169 sayılı yazı
Maaş Kesme Cezasına Konu             Kesme Cezasına Konu Kılı-                ile Girginer hakkında önerilen
Kılınan Suçlamalar                              nan Suçlamalar                                      “Devlet Memurluğundan Çıkarma
                                                                                                                                     Cezası” Önerisine Konu Kılınan
                                                                                                                                    Suçlamalar__________________
                               A                                                            B                                                                           C
1.       SORUŞTURMA (Hamza- 2 isimsiz)
2.       SORUŞTURMA  (Sadık 11 dilekçe)
3.       SORUŞTURMA (Son)
Programda Pazartesi günü saat 08.15-10.00 arasında D5 dersliğinde yapılması gereken ‘AR 210 Seramik Sanatının Gelişim I’ dersinin programını Perşembe günü 15.15-17.00 arasına değiştirilmesi ve vizeden sonra bu dersin yapılmadığı
2014-2015 Eğitim öğretim yılında hakkınızda açılmış ve sonuçlanmış bir disiplin soruşturmasına konu olan dilekçeleri veren muhtemel 3. Sınıf öğrencileri için 15 kişiden oluşan bir öğrenci listesi hazırladığınıza dair iddia
2015-2016 Bahar dönemi Babil-Asur Arkeolojisi II dersinde bir öğrencinin ‘Bu dönemde Hz.Musa ve diğer peygamberlere dair karşımıza kanıtlar çıkması gerekmiyor mu?’ sorusuna ‘Siz hala peygamber mi bekliyorsunuz? Onlar ve onlara dair kanıtlar arkeolojide çıkmadı ve çıkmayacaktır. Kitaplar da Sümer mitolojisinden derlemedir. Peygamber ve kitaplar hayal ürünü mitolojidir.’ Sözlerini söylediği iddiası
Öğrencilerden zorlama yoluyla yoklama alınması
Bu dilekçeyi yazması muhtemel öğrenciler çok ağır bedeller ödeyecek şeklinde veya bu anlamda bir sözü söylediğinize dair iddia
Derslerde  öğrencilere ‘en gerzek, en aptal öğrenciler beni buluyor şeklinde küçük düşürücü sözler söylediği iddiası
Öğrencilerin derse devama zorlanması devamsızlık süresinin kısıtlanması tehditi
Bu disiplin soruşturmasından sonra 3. Sınıf öğrencilerine karşı özellikle derslerde alaycı ve tehditkar davranışlarınız, kitabı olmadığı için sınıftan öğrencinin çıkartılması hakkındaki iddia
Daha önce hakkınızda şikayetçi olan öğrencileri biliyor musunuz? Bunları bilip bunlara mobbing uyguladığınız, sınav kağıtlarını yanlı okuduğu iddiası
Bölüm inceleme gezilerine katılmama durumunda dersten kalma tehditi
Ders araç gereç temininin öğrencilere yaptırılması ve öğrenciden kaynaklanan sorunların tüm sınıfa yansıtılması ve göstermediğiniz slayt ve görselleri sanki göstermiş gibi kabul ederek sınavlarda sorumlu tuttuğunuza dair iddia
Ders araç gereçlerini temin etmediği, gösterilmeyen slaytlardan sorumlu tuttuğu, maddi olarak kaldırılamayacak kadar çok kaynak önerdiği ve hepsinin içeriğinden sorumlu tuttuğu
Derste öğrenci başarı notlarının, bölüm inceleme gezisine katılanlar ve katılmayanlar için farklı ve yanlı verilmesi iddiası
ÇÜ Ön lisans ve lisans yönetmeliğinde yer alan ders geçme sisteminde yer alan not hesaplama otomasyonunda kullanılan çan eğrisi var ise sizlerin başarısını değerlendirmede benim de size karşı yöntemlerim var iddiası
Dini hassasiyeti olan öğrencileri zorla onlara ters gelen yerlere götürdünüz mü? İnsanları kutsal kabul ettiği değerleri hiçe sayarak, inançlı insanları rahatsız edecek davranışlarda bulundunuz mu?
Dersin sınavlarında bölüm inceleme gezileri ile ilgili sorular sorulması iddiası
Cevap kağıdına itirazı önlemek için notu doğru verdiysem mevcut puanınızı kırarım şeklindeki iddia
Milli içkimiz ayran değil, gerçek arkeolog olabilmek için sigara ve alkol tüketmek gerek dediği iddiası

Eğitim öğretim amacıyla resmi kurumlardan alınmış ve öğrencilerin izinli gösterildiği gezi/geziler düzenlediniz mi?
Derste, benim oyum Hüseyin Sözlü’ye diyerek siyasi yönlendirme yaptığı iddiası

Gezilerde öğrencilerden ücret aldınız mı? Aldı iseniz bu ücreti nasıl belirlediniz, gezi sonrası öğrencilere ve yöneticilere harcama muhasebenizi verdiniz mi?


Gezilere katılmayan öğrencilerin derslerinizden geçemeyeceğini söylediğinize dair iddia


Gezilerde gösterdiğiniz yerleri ve bilgileri sınavlarda sorduğunuz ve geziye gitmeyen öğrencilerin başarısız olduğuna ait iddialar


Gezilerde öğrencilerin akşamları zorunlu olarak barlara götürülmesi ve eksiksiz katılımı sağlamak için yoklama alınması hakkındaki iddia


Derslerde anlattığınız konuya ait dökümanların öğrencilere verilmemesi ve kaynak sıkıntısı yaşanması hakkındaki iddia


Ben 2 haftadan fazla devamsızlık yapanı bırakırım dediğiniz ve öğrencileri NA ile bıraktığınıza dair iddia


Yöneticisi olduğunuz kazıda öğrenci-işçi olarak 3. Sınıf öğrencisi çalışıyor mu? Çalışıyor ise bu öğrencilere ne kadar ücret ödüyorsunuz? Çalıştığı halde ücretini ödemediğiniz öğrenci çalışanınız var mı?



Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
ÇÜ DK Üyesi(Eğitim-Sen Üyesi)



 - II -

Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
ÇÜ-DK Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi)

Prof.Dr.Mustafa Kibar
T.C.Çukurova Üniversitesi Rektörü
Adana

Sayın Rektör,

Akademik mesleğe, Kuruluş Yasanız ile  Üniversitenize katılan Adana İTİA İktisat Kürsüsü Asistanı olarak, Mart 1969’da başlamış ve 1976’da ayrılmış bir emektar bir meslektaşınızım. 28 Şubat 2017’de saat 14.00’de toplanan “Üniversite Disiplin Kurulu” toplantısına, temsilcisi olduğum Eğitim-Sen adına katıldım. Üyemiz Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç.Dr. K. Serdar Girginer’in hakkında fakültesi disiplin kurulu tarafından verilmiş, iki disiplin cezasına yaptığı itirazın görüşülmesi amaçlı olan bu toplantı, itirazın irdelenmesi, gerçeğin ortaya çıkartılması yerine, önceden  kararlaştırılmış disiplin cezasının bir kez daha onaylanması amacına dönük olarak başlamış ve sonuçlanmıştır.

Dr.Girginer’in itiraz ettiği dosyalardan ilki, YÖK-YDK’na yaptığı itirazının, YÖK-YDK’nun 04.05.2016 günlü oturumunda görüşülmüş ve önerilen cezaya yapılan itiraz, yerinde bulunmuş olunmasından kaynaklanmıştır.  YÖK-YDK’nun 2016-49 sayılı, benim de üye olarak katıldığım bu karar ile; “ Girginer’e …yönelik iddialar ile ilgili olarak, iddiaları  kanıtlar nitelikte yeterli delil(bilgi ve belge) bulunmadığı, bu haliyle ilgiliye isnat edilen fiilde “GÖREVİN YERİNE GETİRİLMESİNDE DİL, IRK, CİNSİYET, SİYASİ DÜŞÜNCE, FELSEFİ İNANÇ, DİN VE MEZHEP AYIRIMI YAPMAK, KİŞİLERİN YARAR VEYA ZARARINI HEDEF TUTAN DAVRANIŞLARDA BULUNMAK”  ve “AMİRİNE, MAİYETİNDEKİLERE, İŞ ARKADAŞLARI VEYA İŞ SAHİPLERİNE HAKARETTE BULUNMAK VEYA BUNLARI TEHDİT ETMEK” DİSİPLİN  SUÇUNU İŞLEDİĞİ YÖNÜNDE TAM BİR KANAATİN OLUŞMADIĞI, BU NEDENLE SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ AMACIYLA SORUŞTURMA DOSYASININ ÜNİVERSİTESİTEYE İADESİNİ,YENİ RAPOR HAZIRLANMASINI…” istenilmişti.

YÖK—YDK ‘nun bu kararı, Rektörlük tarafından FEF Dekanlığına iletilmiştir. Disiplin amiri Dekan, YÖK-YDK’nun “soruşturulmanın genişletilmesi” kararının gereğinin yapılması için, önceki rapor sahiplerini 17.06.2016 günü görevlendirmiştir.
Soruşturmacı takımı, onaylanmayan ve önerdikleri cezaya karşılık gelmediği belgelenen YÖK-YDK’nun kararının gereğini, YAPAR görünerek, önceki raporları üzerinde kimi oynamalar ile “öncekinin aynısı”nı, 12.07.2016 günü  Dekanlığa sunmuşlardır.
Bu genişletilmiş soruşturma diyerek tarafınıza sunulan ve sizin, hiç incelenmeksizin YÖK Başkanlığı’na ilettiğiniz bu rapor, 9 Aralık 2016 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 2547 Sayılı Yasanın 53 üncü maddesinin yeni düzenlenmesi nedeni ile, kademe ilerlemesi cezalarına yapılacak itirazın üniversitesi DK ait olması nedeni ile önümüze gelmiştir.
28.02.2017 günlü bu toplantıya, 27.08.2017 günü çağrıya muhatap olduğumdan, disiplin dosyasının ve itirazın bir örneği de incelememe açılmadığından, apar-topar katıldım. Disiplin cezası üretim merkezine dönüşen FEF Dekanlığının, üyemiz Girginer için, bölüm başkanı ve yardımcısı ve müfteri muhbir öğrenci kılığına büründürülmüşler eliyle oluşturulan ikinci dosyaya erişimim de engellenmiş oldu. ÜDK üyelerinin oturdukları masa üzerine göz attığımda, onların önünde de  ne toplantı gündemi ve ne de görüşülecek disiplin dosyası vardı. Demek ki, üniversitenizde görev,yetki ve sorumluluk üstlenen değerli üyeler, bilgi sahibi olmaksızın fikir sahibi olacak becerilere sahip kimselermiş.
Bütün bunları toplantı sırasında da dile getirdim. Bana verilen yanıt “toplantı sonrası dosyalara erişimimin mümkün olduğu”  biçiminde oldu. Ve gerçekten de dosyalara erişimim, toplantıdan bir gün sonra,01.03.2017’de internet üzerinden oldu.

Bu dosyaları karşıoy gerekçemi hazırlamak amaçlı incelemem sonucunda, yapılanların tümü ile “disiplin terörü” olduğu sonucuna vardım. Bunları, karara eklediğim karşıoy gerekçemde bulabilir ve zamanınız olur ise okuyabilirsiniz. Ancak,size önerim, bu karşıoy gerekçemi okumanızdır ve buna da mecbursunuz. Çünkü,üst yöneticisi olduğunuz üniversitenizde disiplin soruşturması adı altında  tam bir kepazelik sergilenmektedir. Bunu, 08.03.2017 günlü  Birgün Gazetesi’nde  yazı konusu ettim.  Bulursanız okuyabilirsiniz. Ancak, size, bu disiplin dosyalarından yola çıkarak hazırladığım ve Girginer için art arda yapılan disiplin soruşturmalarındaki atılı tabloya göz atmanızı önermekteyim. Her üç soruşturmada yöneltilen sorulara bir bakınız. Bunlar size yöneltilse ne dersiniz bu saçmalıklara? Hukuk herkese ve size de, bana da lazım olabilir. Renkli kutular, her soruşturmada yeniden yeniden atılan suçlardır. Yani disiplin amiri, kullandıkları müfteriler, uydurdukları suçlamaları yineleyip durmakta ve disiplin çeteleri ise,buna dayalı olarak durmadan Girginer için ceza kesmekteler. Bu ne ahlaki, ne vicdani, ne kanuni bir davranış olmayıp, akademik cinayet anlamı taşımaktadır.

Size önerim, öğrencileri Girginer’e çamur atmak için kışkırtan, ödüllendirici önlemler alan, özendiren ve belki de imzasız mektupları gönderen müfterilerin başı bölüm başkanı ile yardımcısı ve bu kumpasta görev üstlenen dekanı hemen görevden alınız ki, erdemli gençlerin iğfal edilmeleri, tetikçi olarak klanlımlar sonlansın. İkincisi, bu iki dosyayı hemen ortadan kaldırın ve Girginer hakkındaki verilmiş olan disiplin cezalarını iptal edin. Buna hakkınız ve yetkiniz var. Çünkü siz, atamaya yetkili amirsiniz. YÖK-YDK’nun 15.02.2017 günlü toplantısında görüşülen ve önerdiğiniz “devlet memurluğundan çıkarma cezasının ”ret edildiği dosyayı da, ortadan kaldırınız. Bunları düzenleyenler hakkında,rektör olarak soruşturma açınız. Girginer, bunları yargıya taşıyacak ve hem cezai ve hem de tazminat sorumluluklarını anımsatacaktır. Sizler de, böylece ,kararları yargı tarafından mahkum edilen kurum olmaktan kurtulmuş olursunuz.

Böyle bir mektup yazma zorunda kaldığım için üzgünüm. Üniversite anlayışından, üniversel eğitimden rasibini almamış bu insanlar nasıl bir araya gelmiş ki! 08.03.2017



Fakülte Disiplin Kurulu’nun      Fakülte DK’nun 05.02.2016                   FEF Dekanının 27.09.2016        
15.05.2016 Günlü ¼ Oranında    Günlü 1/30 Oranında Maaş                  gün ve E.122169 sayılı yazı
Maaş Kesme Cezasına Konu     Kesme Cezasına Konu Kılı-        ile Girginer hakkında önerilen
Kılınan Suçlamalar                    nan Suçlamalar                           “Devlet Memurluğundan Çıkarma
                                                                                                     Cezası” Önerisine Konu Kılınan
                                                                                                     Suçlamalar__________________
                        A                                            B                                                        C
1.      SORUŞTURMA (Hamza- 2 isimsiz)
2.      SORUŞTURMA  (Sadık 11 dilekçe)
3.      SORUŞTURMA (Son)
Programda Pazartesi günü saat 08.15-10.00 arasında D5 dersliğinde yapılması gereken ‘AR 210 Seramik Sanatının Gelişim I’ dersinin programını Perşembe günü 15.15-17.00 arasına değiştirilmesi ve vizeden sonra bu dersin yapılmadığı
2014-2015 Eğitim öğretim yılında hakkınızda açılmış ve sonuçlanmış bir disiplin soruşturmasına konu olan dilekçeleri veren muhtemel 3. Sınıf öğrencileri için 15 kişiden oluşan bir öğrenci listesi hazırladığınıza dair iddia
2015-2016 Bahar dönemi Babil-Asur Arkeolojisi II dersinde bir öğrencinin ‘Bu dönemde Hz.Musa ve diğer peygamberlere dair karşımıza kanıtlar çıkması gerekmiyor mu?’ sorusuna ‘Siz hala peygamber mi bekliyorsunuz? Onlar ve onlara dair kanıtlar arkeolojide çıkmadı ve çıkmayacaktır. Kitaplar da Sümer mitolojisinden derlemedir. Peygamber ve kitaplar hayal ürünü mitolojidir.’ Sözlerini söylediği iddiası
Öğrencilerden zorlama yoluyla yoklama alınması
Bu dilekçeyi yazması muhtemel öğrenciler çok ağır bedeller ödeyecek şeklinde veya bu anlamda bir sözü söylediğinize dair iddia
Derslerde  öğrencilere ‘en gerzek, en aptal öğrenciler beni buluyor şeklinde küçük düşürücü sözler söylediği iddiası
Öğrencilerin derse devama zorlanması devamsızlık süresinin kısıtlanması tehditi
Bu disiplin soruşturmasından sonra 3. Sınıf öğrencilerine karşı özellikle derslerde alaycı ve tehditkar davranışlarınız, kitabı olmadığı için sınıftan öğrencinin çıkartılması hakkındaki iddia
Daha önce hakkınızda şikayetçi olan öğrencileri biliyor musunuz? Bunları bilip bunlara mobbing uyguladığınız, sınav kağıtlarını yanlı okuduğu iddiası
Bölüm inceleme gezilerine katılmama durumunda dersten kalma tehditi
Ders araç gereç temininin öğrencilere yaptırılması ve öğrenciden kaynaklanan sorunların tüm sınıfa yansıtılması ve göstermediğiniz slayt ve görselleri sanki göstermiş gibi kabul ederek sınavlarda sorumlu tuttuğunuza dair iddia
Ders araç gereçlerini temin etmediği, gösterilmeyen slaytlardan sorumlu tuttuğu, maddi olarak kaldırılamayacak kadar çok kaynak önerdiği ve hepsinin içeriğinden sorumlu tuttuğu
Derste öğrenci başarı notlarının, bölüm inceleme gezisine katılanlar ve katılmayanlar için farklı ve yanlı verilmesi iddiası
ÇÜ Ön lisans ve lisans yönetmeliğinde yer alan ders geçme sisteminde yer alan not hesaplama otomasyonunda kullanılan çan eğrisi var ise sizlerin başarısını değerlendirmede benim de size karşı yöntemlerim var iddiası
Dini hassasiyeti olan öğrencileri zorla onlara ters gelen yerlere götürdünüz mü? İnsanları kutsal kabul ettiği değerleri hiçe sayarak, inançlı insanları rahatsız edecek davranışlarda bulundunuz mu?
Dersin sınavlarında bölüm inceleme gezileri ile ilgili sorular sorulması iddiası
Cevap kağıdına itirazı önlemek için notu doğru verdiysem mevcut puanınızı kırarım şeklindeki iddia
Milli içkimiz ayran değil, gerçek arkeolog olabilmek için sigara ve alkol tüketmek gerek dediği iddiası

Eğitim öğretim amacıyla resmi kurumlardan alınmış ve öğrencilerin izinli gösterildiği gezi/geziler düzenlediniz mi?
Derste, benim oyum Hüseyin Sözlü’ye diyerek siyasi yönlendirme yaptığı iddiası

Gezilerde öğrencilerden ücret aldınız mı? Aldı iseniz bu ücreti nasıl belirlediniz, gezi sonrası öğrencilere ve yöneticilere harcama muhasebenizi verdiniz mi?


Gezilere katılmayan öğrencilerin derslerinizden geçemeyeceğini söylediğinize dair iddia


Gezilerde gösterdiğiniz yerleri ve bilgileri sınavlarda sorduğunuz ve geziye gitmeyen öğrencilerin başarısız olduğuna ait iddialar


Gezilerde öğrencilerin akşamları zorunlu olarak barlara götürülmesi ve eksiksiz katılımı sağlamak için yoklama alınması hakkındaki iddia


Derslerde anlattığınız konuya ait dökümanların öğrencilere verilmemesi ve kaynak sıkıntısı yaşanması hakkındaki iddia


Ben 2 haftadan fazla devamsızlık yapanı bırakırım dediğiniz ve öğrencileri NA ile bıraktığınıza dair iddia


Yöneticisi olduğunuz kazıda öğrenci-işçi olarak 3. Sınıf öğrencisi çalışıyor mu? Çalışıyor ise bu öğrencilere ne kadar ücret ödüyorsunuz? Çalıştığı halde ücretini ödemediğiniz öğrenci çalışanınız var mı?

NOT: Renkli kutular, yinelenen suçlamaları gözler önüne sermek için oluşturulmuştur. Aynı sçlamalar kerelerce soruşturma ve cezalandırma gerekçesi kılınmıştır. Utanç verici,ahlaksızlıktır bu.





- III -


 Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
ÇÜ DK Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi)

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE

Sayın Rektör, Çukurova Üniversitesi Disiplin Kurulu Üyeleri

İlgi :

1) 28.02.2017 günlü ÇÜDK toplantısında görüşülen Sendikamız Üyesi Yrd.Doç.Dr. K.Serdar Girginer tarafından, Fakültesi DK kararına yapılan itirazının reddine ilişkin karara düştüğüm karşıoy gerekçem,
2) 04.03.2017 günlü Rektörlüğünüze yaptığım başvuru,
3) 08.03.2017 günlü Rektörlüğünüze yaptığım başvuru.

Sayın Rektör ve ÇÜDK Üyeleri,

İlgi (1) olarak belirttiğim. 28.02.2017 günlü ÜDK kararına yönelik karşıoy gerekçemi, öğretici-bilgilendirici, ve aynı zamanda üniversitenizde yaşanılan akıl almaz olaylara dikkat çekme konusunda işinize yararı olabilir düşüncesi ile göndermiştim. Özellikle karşıoy gerekçemin sonuna eklediğim ve Girginer hakkında 2016 yılında,aynı uyduruk suçlara yönelik olarak verilen üç disiplin cezası tablosunu görüp, incelemiş iseniz, ne denli yanlışlıkların yapıldığını ve kendisini gönül verdiği mesleğinden uzaklaştırmaya yönelik kin ve öfkeyi ortaya koyan bu belge karşısında, Girginer’in itirazını ret etmenizin, insafsızlık olduğuna sizlerin de katıldığını düşünmekteyim.

Sözü geçen ÜDK toplantısında Girginer’in, Fakültesi DK tarafından, savunması alınmaksızın, avukatı ve sendika temsilcisinin katılmasına olanak tanınmaksızın” verilmiş olan iki disiplin cezasına yaptığı itirazı görüşmüştük. Bu itirazlardan biri, “FEF- DK’nun 11.05.2016 gün ve 01 sayılı brüt aylığından ¼ oranında kesinti yapılması kararı” idi. Sizler, bilgi sahibi olmadığınız, ancak ön-yargılı olarak fikir sahibi olduğunuz bu itirazı ret ederek, insani,vicdani ve hukuki olmadığı açık olan bu cezayı onaylamıştınız. Öyle ki, itirazın sonucunu bile beklemeksizin, maaş kesme cezasının infazını yerine getirmiştiniz.

Şimdi sizlerle, üyemiz Girginer’in;  “FEF- DK’nun 11.05.2016 gün ve 01 sayılı brüt aylığından ¼ oranında kesinti yapılması kararının iptaline” ilişkin başvurusunu kabul ederek, iptal eden mahkeme kararının gerekçesini paylaşmak istiyorum.Bu iptal kararı, Girginer’i aklayıcı olmanın ötesinde, disiplin terörü estirenlerin ve bu disiplin terörüne destek veren soruşturmacılarından, fakülte ve üniversite disiplin kurulunda görev yapan sizlerin de, yargı kararına dayalı mahkumiyetinizin  belgesi özelliğini taşımaktadır. Bundan sizleri bilgilendirmemdeki amacım,bizler 28.02.2017 günlü ÜDK’unda, FDK kararına yapılan itirazı görüşürken, tartışırken, bu toplantıdan üç hafta önce yargı, itiraza konu disiplin cezasını iptal etmiş olmasıdır. Yani, hep birlikte boşa kürek çekmişiz(!).

28.02.2017 günlü söz konusu itirazın tarafınızdan reddedildiği ÜDK toplantısında, benim “bu kararınız yargı tarafından iptal edilir ve mesleğe başladığım üniversitenizin mahkum edilmesine gönlüm razı değil ”  yollu uyarılarımı bile dinlemeksizin, anlama çabası içine girmeksizin ve verilen buyruğun gereğini bir an önce yerine getirmenin acilliği içinde, “yargıya başvurma hakkınız var” yanıtınız, kanımı dondurmuştu.

T.C.Adana 1.İdare Mahkemesi’nin E.2016/632, K.2017/220 sayılı, 07.02.2017 günlü kararında, özetle  FEF-DK kararı şu gerekçelerle mahkum edilmektedir (Üniversite ve Fakülte belgeliğine girmiş olan bu kararı, kolaylıkla edinip, yeniden yeniden okumanızı salık veririm).

…idari soruşturmaya konu fiillerin aydınlatılması için AR201 …kodlu dersi alan 25 adet öğrencinin bilgisine başvurmak amacı ile, soruları önceden hazırlanarak cevap kısımları boş bırakılmış, 15 soruluk formların cevaplanmak üzere öğrencilere dağıtıldığı, sorulara öğrenciler tarafından kısa cevaplar verildiği, cevap formlarında öğrencileri tanımaya yarayacak kişisel bilgilerin bulunmadığı gibi sorulara cevap veren öğrencilerin imzalarının da bulunmadığı, bilgisine başvurulan öğrencilerin soruları nerede, ne zaman ve kimlerin katılımı ile  cevapladığı gibi mevzuatın aradığı konuların formda yer almadığı, bilgisine başvurulan 25 öğrencinin soruşturmacı tarafından hangi bilimsel kriterler göz önünde bulundurularak seçildiğinin idare tarafından ortaya konulamadığı, sadece davacıya ait dersin öğrencileri olmasının yapılan seçimi objektif  kılmayacağı, bu hali ile soruşturma konusu fiillerin aydınlatılması amacı ile dağıtılan soru formlarının seçilen öğrenciler tarafından yazılı olarak cevaplanmasına dair bir usulün mevzuatımızda yer almadığı, uygulanan soru formlarının, bu hali ile …Disiplin Yönetmeliği’nin ”Soruşturma Yapılış Şekli” başlıklı 23. maddesi anlamında, “İFADE TUTANAĞI”  olarak değerlendirilemeyeceği açık olduğundan, idare tarafından yapılan soruşturmanın… Yönetmelikte düzenlenen USULE UYGUN OLMADIĞI sonucuna varılmaktadır.

Öte yandan davacının, idari soruşturma kapsamında, 22.02.2016 tarihli savunma dilekçesinde bildirmiş olduğu tanıklarının beyanlarına başvurulmasını talep ettiği, idarece hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeden DAVACI TANIKLARININ BEYANLARININ ALINMADIĞI, bu durumun ise, davacının aklanmak için DELİLE DAYANMA VE SAVUNMA HAKKINI KISITLADIĞI gibi, idari soruşturmanın da…UYGUN YAPILMADIĞI SONUCUNA NEDEN OLDUĞU AÇIK OLDUĞUNDAN; …DAVA KONUSU İŞLEMDE HUKUKA UYGUNLUK BULUNMAMAKTADIR.

Açıklanan nedenlerle, dava konusu işlemin İPTALİNE…oybirliğiyle karar verildi.”

Sizlere önerim, 28.02.2017 günlü ÜDK toplantısında, büyük bir acelecilik ve acımasızlık ile, hukukun ve yasaların açıkça çiğnenmesine onay verir, olumlarken kayıtsız kaldığınız, bilgi sahibi olmaksızın fikir sahibi olarak karar verdiğiniz dosyaları yeniden okumanızdır. Bu dosyaların okunması, belki kendi fakültenizde sizlerin de tarafı olduğunuz hukuksuzlukların önünü kesecek, bilim üretiminde bulunmanın olmazlarından olan “barış ve dayanışma içinde bilimsel çalışma ortamını sağlamak” görevinizi anımsarsınız.

Bu haksız ve hukuksuz, etik değerlere aykırılıklar, yalnızca üyemiz Girginer’i, bilimsel üretiminin önünün kesilmesi, öğrencilerinin tetikçi muhbirliğe özendirilmesi nedeni ile üzüntüye yöneltmemiştir. Bu iptal kararı, aynı zamanda, yönetme sorumluluğunu üstlenmiş olduğunuz,bunun için yarıştığınız Üniversitenizi, yargılama giderlerini ve savunman ücretini ödemeye de mahkum etmiştir. Yargılama giderleri ve savunman ücreti, FEF Dekanı olan disiplin amiri dekanın çiftliğinden, yada rektör olarak sizin cebinizden karşılanmamaktadır. Bir vergi ödeyicisi olarak bunlar, davada taraf olmayan yurttaş olarak cebimizden karşılanmaktadır. Bunların, disiplin terörü üreticilerinden tahsil edilmesini, yurttaş olarak istemekteyim ve sizleri göreve çağırıyorum.1.04.2017

Prof.Dr.Mustafa Altıntaş