Aşağıdaki sesleniş, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Bülent Şengörür'e yapılmıştır. Kırklareli Üniversitesi Lüleburgaz MYO Öğretim Üyesi,Eğitim-Sen'li olan Yrd.Doç.Dr. SüreyyaHancı Musalli hakkında, öğrencilerin, yönetim tarafından tetikçi/muhbir olarak kullanılarak, düzenlenen kumpas nedeni ile yürütülen disiplin terörü nedeni ile yazılmıştır. Kumpas olarak düzenlenen ard arda soruşturmalar ile varılmak istenilen erek, öğretim üyesini kamu görevinden çıkartmak ve böylece, akademik yaşamına son vermektir. Birbirini izleyen soruşturmalar ve verilen cezalarla ağırlaştırılmış cezalarla gerçekleştirilmek istenilen "altın vuruş" olan "devlet memurluğundan çıkarma cezası önerisi", önceki cezanın yargı tarafından iptal edilmesi nedeni ile, benim de katıldığım 15.02.2017 günlü YÖK-YDK toplantısında ret edilerek üniversitesine geri gönderildi.
"Altın vuruşu" bu nedenle sonuçsuz kalan yönetim, aynı dosyayı, tek sözcüğüne dokunmaksızın "yeni işlem oluşturma" diyerek, bu kez MYO-Disiplin Kurulu gündemine almıştır. Anılan toplantıya, sendika temsilcisi olarak katıldım ve aşağıda göreceğiniz gibi, yapılan hukuk dışı, insanlık dışı, ahlak dışı kumpasta figüran olmak istemememden ötürü, toplantıyı terk ettim ve terk edişimin gerekçesini, üniversitenin belgeliklerinde yer alması amacı ile gönderdim. Bunları akademiya topluluğuna ve üniversite yönetimlerine yol gösterici olur düşüncesi ile paylaşıyorum. Üniversiteler, uzunca bir zamandır, skandallar, mensuplarına, öğrencilerine yönelik yönetim terörü ile anılır olmuştur. Denizli-Pamukkale Üniversitesi Rektörünün karısını, kendi deyişi ile, uzmanlığına ve liyakatine uygun(!) Enstitü Sekreterliğine ataması, sonradan olayın kamuoyuna yansıması ve kulağının efendileri(!) tarafından çekilmesi üzerine, atamanın liyakata dayalı ve karısının uzmanlığına dayalı olduğunu kanıtlama yerine, hemen çark ederek, faturayı karısına çıkartarak, işine son vermesi, karısına haksızlık değilse, onu aşağılamak anlamı taşımıyorsa, atamasının dayanaksız olduğunu, bu konuda yalan söylediği anlamına gelmez mi? Rektörlerin, kişiliklerinden kolaylıkla vazgeçmelerinin temelinde, üniversite yönetiminin tek adam elinde toplanması ve olağanüstü yetki ve maddi çıkar çarkının döndüğü bir görev yeri olmasından kaynaklanmaktadır. Rektör avantalarının, rektörlük rantlarının resmi aylık 50-60.000.-TLya vardığı, sokaktaki adama, eşe-dosta iş ve ballı aş dağıtım yerleri olmasının önünün kesilmesinin yanısıra, üniversitelerin, demokratik-katılımcı yöntemlerle oluşturulmuş organlar eliyle yönetilmesi gerekmektedir. Yoksa, rektör diye atananlar, "Harun gibi geldikleri bu yerden, Karun gibi gitmek" için her zillete, her aşağılanmaya, her cambazlığa katlanır duruma düşmekteler.
"Sayın
Rektör, sorumluluk ve gerektiği gibi yapıldığında çocuklarınıza onurlu bir
kalıt olacak rektörlük görevinizde başarılar dilerim. Başarınız, akademiya
dünyası ile bu bilim yuvasından gelecek uman genç kuşaklar açısından önem
taşımaktadır. 44 yıllık bir akademik mesleği gerisinde bırakmış birisiyim.
Sendika Tamsilcesi olarak tanıklık ettiğim ve üyemiz Musalli'ye yönelik linç
konusunu dikketinize sunmak isterim. 31.05.2017 günlü, korsan olarak
oluşturulmuş ve yasalara uyulmaksızın oldu-bittiye konu kılınan Lüleburgaz
MYO-DK'na, bu gerekçelerle katılmadım Bunun gerekçesini hem size ve hem de
üniversiteniz tarihine emanat etmek için,belgeliklerinize gönderdim. Zaman
bulduğunuzda yada hukukun bir gün kendisine de gerek olacağı bilincinde olan
bir danışmanınıza okutursanız,bu it dalaşına son varacağınızı umuyorum.
Kaygılarımın giderileceğini ummak isterim. 07.06.2017
Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş"
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
YÖK-YDK ile Üniversiteler ve Bağlı Birimleri Disiplin
Kurulları Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi Olarak)
ÜNİVERSİTE KAYITLARINA GEÇMESİ AMACI İLE GÖNDERİLMİŞTİR
KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE
(Rektör Sayın Prof.Dr. Bülent Şengörür’ün Özel
Dikkatine)
İlgi : 1) L-MYO
Müdürlüğünüzün, Rektörlüğünüze yazdığı, 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı yazısı,
2)
Rektör imzalı ve 12.08.2016 tarihli “KARAR”
başlıklı yazı,
3) YÖK-YDK’nun,
15.02.2017 gün ve 2017/38 Sayılı Kararı,
4)
L-MYO Müdürlüğünün Rektörlünüze yazdığı 03.05.2017 gün ve E-7696 sayılı yazısı,
Ben,
Eğitim- Sen’i temsilen, YÖK-YDK üyesi ve sendika üyelerimizin ve bağlı
bulundukları Şube Başkanlıklarının istemi üzerine, üniversiteler ile bağlı
birim disiplin kurullarında “disiplin
kurulu üyesi” sıfatı ile görev yapmaktayım.
2012’den
bu yana sürdüregeldiğim bu görevim nedeni ile, Rektörlüğünüze bağlı Lüleburgaz
MYO Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı Musalli’nin disiplin dosyasının
görüşülmesinde de “disiplin kurulu
üyesi” sıfatı ile görev yapmak için, 31.05.2017 günü bağlı biriminizde bulundum. Ve ancak, daha başlangıçta, bir kıdemli
meslektaşınız olarak, nezaketen MYO Müdürünüzü ziyaret ettiğim, ısmarladığı
çayı içtiğim bilinmesine ve Müdür tarafından “az sonra toplantıya katılacağım” bilgisi verilmesine karşın,
MYO-Disiplin Kurulu üyelerinin yokluğumda çalışmaya başlayarak, kendilerine
verilen, tez elden “Yrd.Doç.Dr. Süreyya
Hancı Musalli’nin ipini çekmek görevini yapmak üzere” DK Başkanını
belirlediklerine tanıklık ettim.
MYO
Müdürünün, nezaketen iznini alarak, toplantıya katılmam sonrasında, katılanların
tanıtılması ve hangi sıfatla katıldıklarının açıklanmasını istedim. Yokluğumda
MYO-DK başkanı olarak belirlendiğini ileri süren Yrd.Doç.Dr.Ali Kandemir,
toplantı salonunda varolan, kendisi de içinde olmak üzere 5 öğretim üyesinden
ikisinin (Yrd.Doç.Dr.Ali Kandemir ve Yrd.Doç.Dr.Mustafa Cevdet Altunel), MYO-DK
üye eksikliğinin giderilmesi amacı ile, MYO Müdürlüğünün istemi üzerine
Üniversite Senatonuz tarafından görevlendirildiğini; öteki üç üyenin (
Yrd.Doç.Dr. Işıl Karatuna, Yrd.Doç.Dr. H.Ş.Çağatay Çapraz, Yrd.Doç.Dr. Özge
Tuğçe Gökalp) ise, MYO-DK üyeleri olduklarını belirtti.
MYO-DK’nun,
2547 S.Y.nın 53/E maddesine göre; MYO Müdürü dışında kalan 4 MYO-Yönetim Kurulu
üyesinden oluşması gerekirken ve bu üyelerden “öğretim görevlisi” nin eşdeğerli akademik ünvanlı olmaması nedeni
ile, üç kişiden oluşması gerektiğini; üye tam sayısı dört ve var ise Sendika Temsilcisinin
katılımı ile 5 üyeden oluşacağını, bu üyelerden eşdeğer ünvanlı olmayan öğretim
görevlisinin dışarıda kalması gerektiğinden, 4 üyenin katılımı ile, toplantı
yeter ve karar sayısının varolduğunu, bu nedenle de, Senato tarafından
belirlenen iki öğretim üyesinin, bu
toplantıya katılamayacaklarını belirterek, başka birimlerden görevlendirilen
iki öğretim üyesini (Kandemir ve
Altunel)i dışarıya çıkmaya davet ettim.
MYO
Müdürlüğü tarafından, Eğitim-Sen Lüleburgaz Şube Başkanlığına iletilen Musalli
hakkındaki disiplin dosyasını, 30.05.2017 günü incelemem sırasında,
Rektörlüğünüz ve MYO Müdürlüğü arasında yapılan üç yazışmaya rastgeldim. Senato
tarafından yapılan görevlendirmenin, MYO Müdürlüğünün, yanlış algılamasından
yada bilisizliğinden kaynaklandığını saptadım Bunlardan ilki, MYO
Müdürlüğünüzün, Rektörlüğünüze yazdığı, 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı
yazısıdır. MYO Müdürlüğü, o tarihte henüz 09.12.2016 günlü R.G.yayımlanan 6764
S.Y. ile, 2547 S.Y.nın 53 maddesinin yeni hali yokken, “soruşturmacı tarafından “kademe
ilerlemesinin durdurulması cezası önerisini”, MYO-Disiplin Kurulunun
oluşmaması” gerekçesiyle ve
Üniversiteniz Disiplin Kurulu’nda görüşülmesi istemi ile Rektörlüğünüze
sunmuştur. Yani, o tarihte MYO-DK, okul müdürü ile yardımcıları, üç öğretim üyesi ve katılması durumunda
sendika temsilcisi ile, 7 üyeden oluşan MYO-DK’nun oluşamamasından söz
edebilmekte ve ceza önerisini, Kırklareli Üniversitesi Disiplin Kurulu(KL-DK)’na
aktarmaktadır.
Dosya
içinde gördüğüm tek doğru işlem, rektör Sayın Şengörür’ün, bu ceza önerisini,
KL-DK’a aktarmayarak, doğrudan YÖK Başkanlığına göndermesidir. (Bkz. “KARAR”
başlıklı 12.08.2016 Rektörün yazısı). Ancak, Rektör de, üst yazı ile aktarması
gereken bu ceza önerisi hakkında, yetki ve görevi olmamasına karşın, bir “KARAR” almıştır. Rektör, bu kararında,
MYO Müdürlüğünün, ceza önerisinin KL-DK’nde görüşülmesi istemini,
gerçekmişçesine, MYO-DK’nun iki öğretim görevlisi müdür yardımcısı dışında, 5
üye ile neden oluşmamakta olduğunu sorgulama gereği bile duymaksızın, “durumdan görev” çıkartmıştır.
Aynı
MYO Müdürü, Rektörün 12.08.2016 günlü Üyemiz Musalli hakkındaki ceza
önerisinin, üye olarak yer aldığım YÖK-YDK’nun, 15.02.2017 gün ve 2017/38
Sayılı Kararı ile ret edilmesi sonrası, GÖREV VE YETKİSİ OLMAMASINA
karşın, üyemiz Musalli’ye yönelik “KİN VE İNTİKAM DUYGUSUNUN TUTSAĞI” konumuna düşmesinin yeni bir örneğini
sergilemiştir.
MYO
Müdürü; YÖK-YDK’nun 2017/38 Sayılı Kararının üyemiz Musalli’ye kapalı zarf
içinde tebliğ ve tebellüğ belgesinin Rektörlüğünüze gönderilmesi istemli 21.04.2017
gün ve E-7696 sayılı Rektörlük yazısına göndermede bulunarak, YÖK-YDK
tarafından ret edilen disiplin işlemi yerine, yeniden disiplin işlemi tesisine
yönelmiştir. MYO Müdürünün, sahibi
rektör olan ve üst disiplin organı olan YÖK-YDK ret kararı üzerine, yeniden disiplin işlemi tesis etmesi hakkı
ve yetkisi bulunmamaktadır. Çünkü,
Rektörlüğünüzün, 21.04.2017 gün ve E-7696 sayılı yazısı ile MYO Müdürüne
verdiği görev, “YÖK-YDK Kararının”
üyemiz Musalli’ye teslim edilerek, teslim belgesinin Rektörlüğünüze
iletilmesidir.
Bir
an için, MYO Müdürünün yeniden disiplin işlemi oluşturma ile disiplin cezası önerisini MYO-DK önüne
götürme görev ve yetkisine sahip olduğunu düşünelim. Bu durumda, soruşturmanın
yeni baştan yapılması için, MYO Disiplin Amiri olarak Okul Müdürünün bir
soruşturmacı ataması, bu soruşturmacının ise,
üyemiz Musalli’nin, gösterebileceği tanıkların ifadesini alması ve
sunabileceği kanıtlarını değerlendirilmesi gerekirdi. Bu yapılmamış, YÖK-YDK
kararı ile ret edilen soruşturma raporu, aynısı ile, MYO-DK’na karar için
gönderilmiştir. Korsan üyeler ile oluşturulan MYO-DK’nun yapması gereken,
üyemiz Musalli’nin savunma yapmak için çağrılması, tanıklarını ve var ise
kanıtlarını KYO-DK önünde, gerekirse avukatını da bulundurarak ve O’nun da
katkısı ile yapmaktı. Bunların hiç biri,
yasa ve yüksek yargı kararlarına aykırı olarak, yapılmamıştır. “…SAVUNMA HAKKI TANINMAKSIZIN VE BU HAKKIN KULLANILMASI
OLANAKLARI VERİLMEKSİZİN DİSİPLİN CEZASININ VERİLMESİNDE HUKUKA UYARLIK BULUNMAMAKTADIR. SAVUNMA HAKKININ KULLANIMI,
DİSİPLİN CEZASI VERMEYE YETKİLİ AMİRLER YADA KURULLAR HUZURUNDA YAPILIR
(Danıştay 10. D.,1984/2017 E.,1985 / 229 K.ile). Musalli için disiplin
işlemi yeniden oluşturulmamış, MYO Müdürü, “YENİDEN DİSİPLİN İŞLEMİ TESİS EDİLDİĞİ YALANINA ” Rektörlüğünüzü alet
etmiştir. Çünkü Musalli’nin yeniden disiplin işlemi tesis edilmesi, yetkili
disiplin amirinin,yeni bir işlem başlatmasını gerektirir. Eğer, Musalli
hakkında düzenlenen soruşturma raporu, ilkinde Üniversite Disiplin Kurulunda
görüşülse idi, Üniversiteniz Disiplin Kurulu, Musalli’yie etkin bir savunma
hakkını tanıyacak, tanıklarını dinleyecek, gerektiriyor ise, bilirkişi
görevlendirecek, yerinde keşif yapacak ve soruşturmacıyı dinleyecektir.
Bunların hiçbiri Rektör tarafından yapılmamış, dosya,savunma ve ötekileri
YÖK-YDK Başkanlığına aktarmıştır. YÖK-YDK, yinelenmiş suç ve ceza ile ağırlaştırılmış
disiplin cezası önerisini, 15.02.2017 günü, Musalli hakkında önceki cezanın
yargı kararı ile iptali gerekçesi ile, ret ederek,Rektörlüğünüze geri
göndermiştir. Yeniden disiplin işlemi ve sonrasında hazırlanacak disiplin
raporu, ,MYO-DK na,karar verilmesi için sunulacak ve savunma hakkı,bu aşamada
kullanılacaktı. BUNLARIN HİÇBİRİ
GERÇEKLEŞTİRİLMEMİŞ, DİSİPLİN TERÖRÜ ÇETESİ, TÜM HUKUK İLKELERİNİ,YASA VE
YÜKSEK YARGI KARARLARINI, GÖZÜ DÖNMÜŞ BİÇİMDE ÇİĞNEMİŞ, HUKUK DEVLETİNİN IRZINA
GEÇMİŞTİR. Çetenin müdürden başlayarak, bu süreçte imzası ile olan günün
zalimleri, birgün ırzına geçtikleri hukuk ilkelerine kendilerinin de gereksinim
duyacaklarını hiç akıllarına getirmemişlerdir. Oysa dünün zalimlerinin,
günümüzün mazlumları rolüne kısa zamanda nasıl dönüştüğünü kumpas davalarında
görmedik mi,yaşamadık mı?
Bildiğiniz gibi, 2547 S.Y.nın 20/e maddesi, “Yüksekokul Yönetim Kurulu”’nun oluşumunu tanımlamaktadır. Maddeye göre MYO Yönetim Kurulu; ( Müdür + Müdür Yardımcıları(en çok 2) + Yüksekokul Kurulu tarafından belirlenecek 3 Öğretim Üyesi) en çok 6 üyeden oluşmaktadır. Lüleburgaz MYO Yönetim Kurulu, 06.06.2017 günlü web sayfasında görüldüğü gibi, Müdür Yrd.Doç.Dr.Bora Aslan, Müdür Yrd. M.Erol Çopur ve seçilmiş üyeler olan Yrd.Doç.Dr. Işıl Karatuna, Yrd.Doç.Dr. H.Ş.Çağatay Çapraz, Yrd.Doç.Dr. Özge Tuğçe Gökalp olmak üzere, 5 üyeden oluşmaktadır( Bkz. MYO web sayfasının 06.06.2017 günlü görünümü).Üniversite ve bağlı birimlerinde Yönetim Kurulları, rektör, dekan ve müdür dışında kalan üyeler ve var ise sendika temsilcisi üyenin katılması ile “Disiplin Kurulu” işlevini görürler (Bkz. 2547 S.Y.Md. 53/E).
Bunlara
göre L-MYO’nuzun Disiplin Kurulu; müdür yrd. seçilmiş 3 öğretim üyesi ile 4 ve
sendika temsilcisinin katılması ile 5, müdür yrd. 2 olması durumunda 6 üyeden
oluşmaktadır. Öğretim görevlisi Müdür Yrd.sının, eşdeğer akademik unvan taşımaması nedeni ile,
katılmasının mümkün olmadığı Musalli dosyasında, L-MYO-DK üye sayısı, sendika
temsilcisi ile 4 olmaktadır ve en az üç üyenin katılımı, toplantı ve karar almaya yeterlidir.
L-MYO Müdürü, Musalli hakkında disiplin amiri
sıfatı ile başlattığı disiplin soruşturması sonucundaki “soruşturmacı raporunu”, yasa değişikliği öncesinde, başkanlık
ettiği MYO-DK’nun(müdür +müdür yrd + 3 seçilmiş üye) 5 üyesi ortada iken, “oluşmamış” diye tanımlayarak,
Üniversite-DK’na aktarırken, (bkz. Müdürlüğün 20.07.2016 gün ve E-7209 MYO-DK’nun
31.05.2017 günlü toplantısı için, Rektörlükten iki üyenin Senato tarafından
belirlenmesi isteminde bulunmuştur. Bunu yaparken de MYO-DK’nun teşekkül
etmediği yalanına başvurmuştur(Bkz.03.05.2017 gün ve E-8421 sayılı Müdürlük
yazısı). Ve rektör, bu yalanı, tıpkı 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı istemde
olduğu gibi, inceleme gereği duymaksızın, gerçeğin ne olduğunu araştırmaksızın,
iki üye görevlendirmiştir (Bkz.05.05.2017 gün ve E-8558 sayılı Rektör imzalı
yazı).Birbirinin tersi iki isteme de “olur”
diyen rektörlük, ya uymak zorunda olduğu yasaları bilmiyor, kendi mevzuatından
bilgisiz yada işin ciddiyetini kavramaktan uzak bir izlenim yaratmaktadır ki,
Anayasal bir kuruluşun başı olan rektörün buna hakkının olmadığını
düşünmekteyim. Kurumlarımızın saygınlığını, yöneticilerine ciddiyeti, önlerine
gelen belgeleri okumaları, anlamaları gerektiğini anımsatmak ve onlara karşı korumak
durumunda kalmak beni kıvandırmamakta, tam tersine üzmekte ve geleceğimiz olan
gençler açısından endişeye sokmaktadır.
Oysa
ki, dört – en fazla beş üye ile, sendika temsilcisinin katılımı ile, en
nihayetinde 5 yada 6 üyeye çıkabilecek MYO-DK toplantı ve karar yeter sayısı 3
yada 4 üyedir. Ve bu dört üye, 31 Mayıs 2017 günlü toplantı salonunda yer
almıştır. Ve Senato tarafından iki görevlendirilmiş üye, korsan üye konumuna
düşmüştür. L-MYO Müdürü, 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı yazısı ile, kendisinin
başkanlık ettiği MYO-DK nun, bir disiplin dosyasını inceleyemeyecek olduğunu
yazarken, 03.05.2017 gün ve E-7696 sayılı yazısında ise, 5 ve en nihayetinde 6
üyeden oluşabilecek MYO-DK’nun, 3 yada 4 üyenin katılımı ile toplantı ve karar yeter sayısına
eriştiğini hesaplamadan uzak olduğunu ele verirken, bir kurumun, o kurum çatısı
altında gelecek arayan ülkemizin gençlerinin, O’na emanet edilemeyeceğinin,
ilginç ve utanılacak örneğini vermiştir.
Ayrıca, toplantıya da, yine yasanın 53/E maddesi olan
“ ilgili disiplin kuruluna kurul
üyelerinden en yüksek unvanlı öğretim üyesi,…başkanlık
eder” kuralı gereğince, “Prof.Dr.” olarak benim başkanlık edeceğimi belirttim.
Kendisinin
Senato tarafından görevlendirilen üye olduğunu, toplantıda yer alan (3 +2)
= 5 Yrd.Doç.Dr içinde kendisinin en
kıdemli öğretim üyesi olduğunu belirten Ali Kandemir, sendika-temsilcisi olarak
katılımımın, söz ve karar sahibi olmama karşın, “ MYO DK üyesi olarak kabul
edilemeyeceğini” belirtti. Bütün bunlar, görevlendirdiğiniz kimselerin de,
okuma ve anlama konusunda, kendilerinden beklenen düzeyin oldukça aşağısında
olduğunu göstermekte yada “disiplin
terörü üretim çetesi üyesi” çağrışımına neden olmaktadır.. Size önerim,
ciddi bir oluşturulmayan disiplin kurulunu tamamlama gereği doğduğunda, bu
eksikliğin okur-yazar ve anlar
kimselerden oluşmanıza özen göstermenizdir.
Gerek
toplantı öncesine ilişkin, 30.05.2017’de, disiplin amiri olarak bu ve önceki “disiplin kumpaslarını, öğrencileri, hocaları Musalli için tetikçi-muhbir olarak zorlayan ve kullanan” başlatan ve yürüten Üniversiteniz Lüleburgaz
MYO Müdürlüğüne verdiğim dilekçe ile, 31.05.2017 günlü MYO-DK toplantısına
katılmadığımın gerekçesini açıklayan yazımı ekliyorum. Bunlara,bu satırları
yazıncaya kadar bir yanıt almadım. Bunu da “suçluların suskunluğu” olarak yorumluyorum.
Kurulun yasaya aykırı olarak oluşturulması;
ve başkanının yokluğumda, yasaya aykırı olarak
belirlenmesi; atılı suçun şüphelisi
olan üyemiz Musalli’ye ve avukatına savunma hakkını kullanması olanağının
tanınmaması; yazı ile istemiş olmama
karşın, soruşturmacının DK toplantısında hazır bulundurulmaması karşısında,
yasal olarak açılmayan ve başlamayan toplantıyı terk ettim. Yokluğumda, benim
karşı çıkmam ile, oy çokluğu biçiminde bir karar, Rektörlüğünüze ulaştırılmış
ise, bunun imzamı taşımaması ve gerçek olmaması nedeni ile kayıtlara
sokulmamasını, ilgilisi üyemiz Musalli’ye tebliğ edilmemesini, tersine bir yönelme
olur ise, resmi belgede sahtecilik gerekçesi ile imza sahipleri hakkında hem
suç ve hem de ceza ve tazminat davasına konu kılınacağını ihtaren bildiririm
Özen
gösterilir ise, bu başvurum ve ihtarımda, L-MYO Yönetiminin, çeteleşerek
estirmek istediği “disiplin terörünün
özüne” girmedim. Baştanbaşa kirli, etik değerlerden yoksun, öğrenciyi, “başarısız ve kural tanımayan öğrenciyi,
hocayı tasfiye ederek dersten başarılı kılma rüşveti önererek” tetikçi-muhbir
olarak kışkırtan ve de kullanan iç bulandırıcı davranışlarına, Rektörlüğünüzde
bulunduğunu düşündüğüm üç öğrenci ile, üyemiz Musalli’nin Rektörlüğünüze
yaptığı başvuruları, eğer bu kumpasta payınız yoksa ve suç ortağı değil iseniz,
bunlara siz de tanıklık edebilirsiniz. Dosya içinde varolan ve Rektörlüğünüzde
de bulunduğunu düşündüğüm üç öğrencinin ifade-itiraflarını ekliyorum.
Buna
benzer bir rezilliğe, Çukurova Üniversitesi’nde de tanıklık ettim. Bölüm
Başkanından başlayarak, dekan ve soruşturmacı çetesinin saldırısına uğrayan bir
öğretim üyesini tasfiye edici çabanın, YÖK-YDK ve yargı kararları ile önlenmesi
sonrasında, yönetim tarafından tetikçi-muhbir olarak kullanılan öğrenciler
hakkında, tasfiye edilmek istenilen öğretim üyesi tarafından açılan dava
sonrasında, kimlikleri açığa çıkan öğrenciler, bu kez kendilerini
tetikçi-muhbir olarak kullanan yönetime yönelerek, anılan öğretim üyesi
dersinden geçmeleri için baskılama yapmışlardır. Umarsız kalan yönetim, bu kez,
öğretim üyesi tarafından verilen dersin sınavının, tetikçi-muhbir öğrenciler
için görevlendirilmiş başka öğretim elemanı tarafından yapılması yolu
gibi,sahiplerini utandırması gereken bir yöntemi seçmiş ve bu işlem de yargıya
taşınmış bulunmaktadır.
Yukarıdaki
gönderme yapılan yazılarınız ile, uymak ve uygulamakla görevli-sorumlu olduğunuz
yasa kuralları, okuma ve anlama yetisini yitirmemiş sıradan yurttaşlar
tarafından okunur ise, bütün bunlar
görülecektir. Bu gerçeklerin görülmemesi, körlüğü yada duyunç(vicdan) körlüğü
illetine tutulma anlamına gelir.
Yöneticilerin
ve bu arada sizlerin görev ve sorumluluğu, çalışanların üretkenliğini artıracak
barışçıl bir çalışma ortamını sağlamak ve bilimsel çalışmalara katkıda
bulunmaktır. Lüleburgaz MYO’nda, 2013’den bu yana sürdürülen bu çatışmacı
ortamdan, en az MYO yöneticileri kadar, göz yuman, yardımcı olan Rektörlüğünüz
de sorumludur. Bunları, yalnızca temsilcisi olduğum Eğitim-Senli bir öğretim
üyesinin, muhatap kılındığı “disiplin
terörünün sonlanması” amacı ile iletmiyorum. İçerisinde, öğrenciliğim ile
50 yılımı geçirdiğim üniversitenin kıdemli bir üyesi ve bir yurtsever olarak
yazıyorum.
Dileğim
ve isteğim, üyemiz Musalli’nin kayrılması, var ise suç ve kusurlarının
görmezlikten gelinmesi değildir. Dileğim ve isteğim, üyemiz Musalli’ye karşı
uygulanan disiplin terörünün sonlanmasıdır. Çünkü, çeteleşmiş yönetim
tarafından yapılan bu hukuksuz işlemler, yalnızca Musalli’yi olumsuz
etkilenmiyor. Bu türden saldırılara ve
ahlaksızca sergilenen mobinge karşı kendisini savunmak ve anlatmak için,
disiplin soruşturmacıları, disiplin amirleri, disiplin kurulları ve YÖK-YDK
önünde zamanını harcayan Musalli üzerinden, ondan yararlanma konumunda olan
öğrencileri de etkilenmektedir. Bir vergi ödeyen yurttaş olarak ben de,
Musalli’nin zamanının boşa harcanmasından ve kimi kamu kaynaklarının boşa
gitmesinden olumsuz etkilenmekteyim. Gözlerinizin önünde ve belki de
buyruğunuzca mide bulandırıcı suçlar işlenmekte, imza sahiplerinin
okur-yazarlığı konusunda kuşkuya düşüren “soruşturma
raporu” başlıklı paçavralar, insanlarımızın, meslektaşlarımızın,
üyelerimizin “akademik infazına” araç kılınmaktadır.
Son
olarak, önerim, bu disiplin dosyaları denen
ve imza sahiplerini olsa olsa hem sorumlu ve hem de utandırması gereken
bu paçavraları, elinizin tersi ile
iterek, kendisini yüksekokul yöneticisi değil
de, bir zindan zaptiyesi olarak algılayan yöneticilerinizi
değiştirmenizdir.
Kaygılarımın
giderileceği, başta yöneticiler olmak üzere, en başta gereksinim duyacakları
hukuk devleti güvencesine sıkı sıkıya saygı duyacağınızı, hukuksuzluğun
sonlanacağını umabilir miyim?06.06.2017
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
Lüleburgaz MYO-DK Üyesi
Eğitim-Sen Temsilcisi
Ekleri : 1) Tarafımdan L-MYO Müdürlüğüne yaptığım
30.05.2017 ve 31.05.2017 günlü başvurularım.
2) Merve Liv tarafından ilgili makama iletilen
24.05.2016 günlü başvurusu,
3) Nuray Karamanlı ile Betül Uslu’nun ortaklaşa
imzaladıkları 11.02.2016 günlü itiraf.
EK -1
Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş
Kırklareli
Üniversitesi
Lüleburgaz
Meslek Yüksekokulu Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen
Temsilcisi)
T.C.
Kırklareli
Üniversitesi Rektörlüğü
Lüleburgaz
Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü
İlgi;
1) Müdürlüğünüzün 17.05.2017 gün ve
E.3155 sayılı yazınız,
2) Eğitim Sen Kırklareli Şubesi
Başkanlığının 29.05.2017 gün ve 2017/47
sayılı yazısı,
3)
YÖK Başkanlığının 07.04.2017 gün ve 24635 sayılı yazısına ek “YÖK-Yüksek Disiplin Kurulu
Kararı’nın 9 uncu sayfası, ikinci paragrafı.
İlgi
(a) ‘da gönderme yaptığım yazınız ile, Eğitim-Sen Üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya
Hancı Musallı için,soruşturmacısı
tarafından önerilen “kademe
ilerlemesinin durdurulması cezası” nın görüşüleceği “Yüksekokul Disiplin
Kurulu” toplantısına Sendika Temsilcisinin katılması bildiriminiz üzerine, ilgi
(2)’de göndermede bulunduğum yazı ile, anılan toplantıya katılacağım
bildirilmiştir.
Rektörlüğünüzün
12.08.2016 gün ve E.2439 sayılı yazısı ile, öğretim üyeniz Musullu’nun “devlet memurluğundan çıkarma cezası önerisi”,
benim de sendika temsilcisi olarak söz ve karar sahibi olarak katıldığım
YÖK-YDK’nun 15.02.2017 günlü toplantısında, alınan 2017/38 sayılı karar ile ret
edilmiştir.
Rektörlüğünüz
21.04.2017 gün ve E.7696 sayılı yazısı ile, YÖK-YDK Kararını Müdürlüğünüze
göndermiştir. “Gizli” damga ile gönderilen yazı ile, Rektörlük tarafından Müdürlüğünüze verilen görev, YÖK yazısı ile
YÖK-YDK Kurulu Kararının Musullu’ya iletilmesi ve alındı belgesinin iletilmesi”dir.
Müdürlüğünüz,
anladığım kadarı ile, kendisine “durumdan
görev çıkartarak”, YÖK-YDK tarafından ret edilen öneri yerine, aynı dosyayı
bu kez Yüksekokul Disiplin Kurulu(YÖ-DK) gündemine taşımış bulunmaktadır. Bunu
hangi sıfatla ve hangi yasal dayanakla yaptığınızın, katılacağım YO-DK’nda
görüşülmesi açısından büyük önemi bulunmaktadır. YÖK-YDK tarafından alınan
kararın, yeniden işleme konu kılınması görev
ve yetkiniz içinde olmayıp, YÖK
Başkanlığı’nın muhatabı, üniversite tüzel kişiliğinin temsilcisi olan Rektördür
ve YÖK-YDK’nun 15.02.2017 günlü ret kararının dayanağı, Yüksekokul
Müdürlüğünüzün önerisi olmayıp, Rektörlüğün önerisidir (Bkz. 2547 S.Y.
Md.53/E).
Yasaya
ve yetkilerine aykırı olarak yeni bir disiplin işlemi oluşturmaya girişmiş
iseniz, bu yeni işleme ilişkin görevlendirme ve bunun belgelerinin dosyada
bulunması gerekir. Oysa ki, Eğitim-Sen Kırklareli Şube Başkanlığımıza
gönderilen dosya, benim de üye sıfatı olarak katıldığım YÖK-YDK’na
Rektörlüğünüz tarafından sunulan dosyanın aynısıdır. Yeni bir disiplin işlemi
oluşturdu iseniz ,buna ilişkin bilgi ve belgelerin tarafıma verilmesini
istiyorum.
31.05.2017
günü saat 10.00’da yapılacak bu
toplantıya, “savunmasını yapmak üzere”, öğretim
üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı Musallı’nın ve/veya avukatının çağrılması da
gerekmektedir. İlgi (3) olarak göndermede
bulunduğum YÖK Başkanlığı’nın işaret ettiğim paragrafında, Rektörlüğünüz
tarafından Musallı için önerilen ağırlaştırılmış “kademe ilerlemesi cezasının
üzerine, savunma yapmak,avukatı ile temsil edilmek ve Sendika Temsilcisinin
bildirilmesi istemli, YÖK Başkanlığı tarafından Musallı’ya gönderilen çağrıdan
bu gereği görebilirsiniz. Bu nedenle, Yüksekokul Disiplin Kurulu toplantısına
dosyası görüşülecek Yrd.Doç. Musallı ile, var ise avukatının katılımının da
sağlanması için çağrı çıkartılmasını;
Ek
olarak, önerilen disiplin cezasının görüşüleceği toplantıya, soruşturmacıya,
soruşturma raporu ve ekleri konusunda, konunun aydınlığa kavuşmasına yönelik
olarak yöneltebileceğimiz sorularımız bulunmaktadır. Bu nedenle, bu dosyanın görüşüleceği
toplantıda ,soruşturmacı olan Yrd.Doç.Dr. İffet KESİMLİ’nin hazır
bulundurulmasını(2547 S.Y.Md. 53/Ç, YÖK Disiplin
Yönetmeliği Md.39, Bakanlar Kurulunun
8/5336 sayılı kararına
dayalı “Disiplin Kurulları ve Disiplin
Amirleri Hakkında Yönetmelik,Md.12).
Bu
arada, Sendika Başkanlığımıza gönderdiğiniz soruşturmada yer alan ve
Rektörlüğünüze yazdığınız 03.05.2017 gün ve E-.8421 sayılı yazınız ile,
Yüksekokul Disiplin Kurulu eksikliğinin giderilmesine yönelik iki üye isteğiniz
de, yasaya aykırıdır ve dışarıdan katılacak Yrd.Doç.Dr. Mustafa Cevdet ALTUNEL
ile Yrd.Doç.Dr.Ali KANDEMİR’in katılması, 2547 Sayılı Yasanın 53/Ç maddesine
uymamaktadır. Yüksekokulunuz Disiplin Kurulunuz, üçü yrd.doç. ve biri öğretim
görevlisi olmak üzere 4 kişiden oluşmaktadır. Sendika temsilcisinin katılımı
ile bu sayı 5’e yükselmektedir. Öğretim
görevlisinin, akademik ünvanı nedeni ile Musullu Dosyasının görüşülmesine
katılamaması, toplantıya katılanların sayısını, sendika temsilcisi ile dörde düşürmektedir. Bu ise,toplantı ve karar
yeter sayısına karşılık gelmektedir. Bu nedenle dışarıdan üye çağrısı yapmanın
nedeni ve gerekçesi yasaya aykırılık oluşturmaktadır.
Bunlar
yapılmaksızın, yapılacak toplantının daha başlangıçtan sakatlanacağını, savunma
hakkı kullanımına izin verilmemesinin suç
oluşturduğunu, hakkınızda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacağını
ve şahsınıza karşı tazminat davasına konu kılınacağını ihtaren bildirmekten
onur duyarım. 30.05.2017
Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş
(0532
513 39 52)
Eğitim
– Sen (KÜ-LMYO) Temsilcisi
Demirtaş
Mah. Karumur Cad. Çoştur İşhanı, Kat: 2/55 Kırklareli
.EK -2
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
Kırklareli
Üniversitesi Rektörlüğü
Lüleburguz
Meslek Yüksekokulu Müdürlüğüne
Disiplin Kurulu
Üyesi
(Eğitim-Sen
Temsilcisi)
T.C.
Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü
Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu Müdürlüğüne
İlgi; 1)
Müdürlüğünüzün 17.05.2017 gün ve E.3155 sayılı yazınız,
2)
Eğitim Sen Kırklareli Şubesi Başkanlığının 29.05.2017 gün ve 2017/47 sayılı yazısı,v 7522
3)
Müdürlüğünüz kayıtlarınıza 30.05.2017 gün 7522 sayılı yazım ile yaptığım
başvuru.
Müdürlüğünüz tarafından toplantıya çağrılan, 31Mayıs
2017 günlü YO-DK toplantısına, oturum ve başkanının,yasaya ve yüksek yargı
kararlarına aykırı olarak açılması ve belirlenmesi yolundaki girişimleri
önlemek amaçlı sergilediği çabalarımın sonuç vermemesi ve yasa dışı bir toplantıya
katkıda bulunmamın mümkün olmayacağı gerekçesi ile, toplantıyı terk ettim.
Müdürlüğünüzün,
Eğitim-Sen Kırklareli Şube Başkanlığına ilgi (1)’deki yazınız ve çağrınız ve
Sendika Şube Başkanlığımızın
Müdürlüğünüze yaptığı bildirim üzerine; 31 Mayıs 2017 günü, saat 10.00’da
üyemiz, Yüksekokuluzun öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı MUSALLİ hakkındaki “disiplin dosyasının” Yüksekokul
Disiplin Kurulunda(YO-DK) görüşülmesi
amacı ile, toplantı salonuna girdim.
Benden
önce salonda yerleşmiş bulunan beş kişinin kimliklerini öğrenmem üzerine,
içeride bulunan “Yrd.Doç.Dr. Mustafa Cevdet ALTUNAL” ile “Yrd.Doç.Dr. Ali KANDEMİR” in, müdür
dışında “YO-DK” olarak görev yapması gereken Yüksekokul Yönetim Kurulu üyesi
olmadıklarından ve YO-DK’nda toplantı ve karar yeter sayısı açısından bir
eksiklik olmadığından (beş kişiden oluşan YO-DK’nun üç sürekli üye ve üye
olarak bu toplantıya katılması gereken Sendika Temsilci olarak benim katılımım
ile dört üyenin görev yapabileceği ilgili mevzuat kuralı ortada iken), olmayan üye eksikliğinin giderilmesi amaçlı iki öğretim üyesinin oturuma katılmasının,
yetkisiz kimselerin katılımı ile alınacak kararların, daha başlangıçta yasaya
aykırı olacağını, yok hükmünde olacağını belirttim.
Yanısıra,
oturuma katılması olanaksız olan bu iki kişinin katılımı ile, yokluğumda kendi
aralarında “oturum başkanının” belirlenmesinin
mümkün olmadığını yineleyerek, bu iki konu açıklığa kavuşmaksızın oturumun
açılamayacağını belirttim.
YO-DK’nun
benim ve üç sürekli üyenin(Yrd.Doç.Dr. Işıl Karatuna, Yrd.Doç.Dr. H.Ş.Çağatay
Çapraz, Yrd.Doç.Dr. Özge Tuğçe Gökalp) katılımı ile toplanacağını, başkanlığın
ise, 2547 Sayılı Yasanın 53/Ç maddesine göre, akademik unvan ve kıdem ölçütüne
bağlı olarak üstlenmem gereken bir görev olduğunu, bunun yasa gereği olduğunu
açıkladım.
Üçüncü
olarak, oturuma, savunma hakkını kullanmak için, hakkında karara varılması
gereken Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı
MUSALLİ ve vekili avukatının toplantıya katılmak üzere hazır olduğunu,
bunların savunma yapmak üzere gelmesini gerektiğini, bu nedenle üyemiz Yrd.Doç.
Musalli ile avukatının oturum açıldıktan sonra çağrılmasını, yasa ve yüksek
yargı kararlarını bilgiye sunarak istedim. Ayrıca, 30.05.2017 günlü
Müdürlüğünüze yaptığım başvurum üzerine, YO-DK toplantısında bilgisine
başvurulması için hazır kılınmasını istediğim, soruşturmacının da hazır
kılınmadığını gördüm.
Yine,
resmen açılmayan oturumda, öncelikle oturum başkanı tarafından
görevlendirilecek raportörün, raporu olmaksızın görüşme açılmasının, mümkün
olmadığı yolunda gerekli uyarıları yaparak, toplantının, Müdürlüğünüze yaptığım
ve ilgi(3) olarak gösterdiğim itirazlarımın yanıtlanmasına kadar, ötelenmesi istemim dikkate alınmamıştır.
Bütün
bu hukuksal kurallara ve yüksek yargı kararlarına karşın, kendisini YO-DK
Başkanlığını, gıyabımda üstlenen Yrd.Doç.Dr. Ali Kandemir; toplantıya “YO-DK Üyesi” sıfatı
ile değil, Sendika Temsilcisi olarak katıldığımı, bu nedenle, toplantıya
başkanlık edemeyeceğimi, görevlendirmenin, MYO Müdürlüğünün istemi üzerine,
Üniversite Senatosu tarafından yapıldığını, bu nedenle varlıklarının tartışılır
olmadığını” ; dosyası görüşülecek
Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı MUSALLİ ile
savunmanının(avukatının) YO-DK toplantısına çağrılmayacağını, savunma hakkını,
sonraki aşamada (BÖYLE BİR SONRAKİ AŞAMA OLMAMASINA KARŞIN) kullanabileceği açıklamasında
bulunmuştur. Büyük bir bilgisizlikle, YO-DK nun karar organı olmadığını
söylemesi, dışarıdan, gerekmemesine karşın, yasaya aykırı olarak
görevlendirilen “iki üye” ile, bir yere varılamayacağı sonucuna götürmüştür.
Bu
yasal ve hukuksal gereklerin yerine getirilmemesi durumunda, açılmamış ve
başkanı belirlenmemiş olan böyle bir toplantıyı terk edeceğimi; yasal gereklere
uymaksızın toplantının sürdürülmesi ve üyemiz Musalli aleyhine bir karara
varılması durumunda, toplantıyı sürdüren ve karara katkıda bulunan yukarıda
sayılan kişiler hakkında, üye olarak görev yapmamızın engellenmesi nedeni
ile suç duyurusunda ve tazmınat davası
açacağımızı ve toplantının yasal gerekçeleri sunularak yok hükmünde olduğunu
belirterek, toplantı salonunu terk ettim.
SONUÇ OLARAK; ÇAĞRINIZ ÜZERİNE
TOPLANMASI GEREKEN YO-DK TOPLANMADAN DAĞILMIŞTIR. YOKLUĞUMDA ALINAN BİR YO-DK KARARI VAR İSE, BU
KARARA KATILMADIĞIMI, BÖYLE BİR KARAR ALINMIŞ İSE, BU BAŞVURUMUN VE 30.05.2017 GÜNLÜ
VE BELGELİKLERİNİZE 7522 SAYI İLE GİREN İTİRAZLARIMIN, KARŞIOYUMUN GEREKÇESİ OLARAK
DÜŞÜLMESİNİ ÜYEMİZE YAPILACAK BİLDİRİME DE BU KARŞIOY GEREKÇEMİN EKLENMESİNİ
RİCA EDERİM.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder