8 Haziran 2017 Perşembe


Aşağıdaki sesleniş, Kırklareli Üniversitesi Rektörü Bülent Şengörür'e yapılmıştır. Kırklareli Üniversitesi Lüleburgaz MYO Öğretim Üyesi,Eğitim-Sen'li olan Yrd.Doç.Dr. SüreyyaHancı Musalli hakkında, öğrencilerin, yönetim tarafından tetikçi/muhbir olarak kullanılarak, düzenlenen kumpas nedeni ile yürütülen disiplin terörü nedeni ile yazılmıştır. Kumpas olarak düzenlenen ard arda soruşturmalar ile varılmak istenilen erek, öğretim üyesini kamu görevinden çıkartmak ve böylece, akademik yaşamına son vermektir. Birbirini izleyen soruşturmalar ve verilen cezalarla ağırlaştırılmış cezalarla gerçekleştirilmek istenilen "altın vuruş" olan "devlet memurluğundan çıkarma cezası önerisi", önceki cezanın  yargı tarafından iptal edilmesi nedeni ile, benim de katıldığım 15.02.2017 günlü YÖK-YDK toplantısında ret edilerek üniversitesine geri gönderildi.
"Altın vuruşu" bu nedenle sonuçsuz kalan yönetim, aynı dosyayı, tek sözcüğüne dokunmaksızın "yeni işlem oluşturma" diyerek, bu kez MYO-Disiplin Kurulu gündemine almıştır. Anılan toplantıya,  sendika temsilcisi olarak katıldım ve aşağıda göreceğiniz gibi, yapılan hukuk dışı, insanlık dışı, ahlak dışı kumpasta figüran olmak istemememden ötürü, toplantıyı terk ettim ve terk edişimin gerekçesini, üniversitenin belgeliklerinde yer alması amacı ile gönderdim. Bunları akademiya topluluğuna ve üniversite yönetimlerine yol gösterici olur  düşüncesi ile paylaşıyorum. Üniversiteler, uzunca bir zamandır, skandallar, mensuplarına, öğrencilerine yönelik yönetim terörü ile anılır olmuştur. Denizli-Pamukkale Üniversitesi Rektörünün karısını, kendi deyişi ile, uzmanlığına ve liyakatine uygun(!) Enstitü Sekreterliğine ataması, sonradan olayın kamuoyuna yansıması ve kulağının efendileri(!) tarafından çekilmesi üzerine, atamanın liyakata  dayalı ve karısının uzmanlığına dayalı olduğunu kanıtlama yerine, hemen çark ederek, faturayı karısına çıkartarak, işine son vermesi, karısına haksızlık değilse, onu aşağılamak anlamı taşımıyorsa, atamasının dayanaksız olduğunu, bu konuda yalan söylediği anlamına gelmez mi? Rektörlerin, kişiliklerinden kolaylıkla vazgeçmelerinin temelinde, üniversite yönetiminin tek adam elinde toplanması ve olağanüstü yetki ve maddi çıkar çarkının döndüğü bir görev yeri olmasından kaynaklanmaktadır. Rektör avantalarının, rektörlük rantlarının resmi aylık 50-60.000.-TLya vardığı, sokaktaki adama, eşe-dosta iş ve ballı aş dağıtım yerleri  olmasının önünün  kesilmesinin yanısıra, üniversitelerin, demokratik-katılımcı yöntemlerle oluşturulmuş organlar eliyle yönetilmesi gerekmektedir. Yoksa, rektör diye atananlar, "Harun gibi geldikleri bu yerden, Karun gibi gitmek" için her zillete, her aşağılanmaya, her cambazlığa katlanır duruma düşmekteler.
"Sayın Rektör, sorumluluk ve gerektiği gibi yapıldığında çocuklarınıza onurlu bir kalıt olacak rektörlük görevinizde başarılar dilerim. Başarınız, akademiya dünyası ile bu bilim yuvasından gelecek uman genç kuşaklar açısından önem taşımaktadır. 44 yıllık bir akademik mesleği gerisinde bırakmış birisiyim. Sendika Tamsilcesi olarak tanıklık ettiğim ve üyemiz Musalli'ye yönelik linç konusunu dikketinize sunmak isterim. 31.05.2017 günlü, korsan olarak oluşturulmuş ve yasalara uyulmaksızın oldu-bittiye konu kılınan Lüleburgaz MYO-DK'na, bu gerekçelerle katılmadım Bunun gerekçesini hem size ve hem de üniversiteniz tarihine emanat etmek için,belgeliklerinize gönderdim. Zaman bulduğunuzda yada hukukun bir gün kendisine de gerek olacağı bilincinde olan bir danışmanınıza okutursanız,bu it dalaşına son varacağınızı umuyorum. Kaygılarımın giderileceğini ummak isterim. 07.06.2017
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş"






Prof.Dr.Mustafa Altıntaş


YÖK-YDK ile Üniversiteler ve Bağlı Birimleri Disiplin Kurulları Üyesi


(Eğitim-Sen Temsilcisi Olarak)




                                  
ÜNİVERSİTE KAYITLARINA GEÇMESİ AMACI İLE GÖNDERİLMİŞTİR


KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNE


(Rektör Sayın Prof.Dr. Bülent Şengörür’ün Özel Dikkatine)


İlgi :     1) L-MYO Müdürlüğünüzün, Rektörlüğünüze yazdığı, 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı yazısı,


            2) Rektör imzalı ve 12.08.2016  tarihli “KARAR” başlıklı yazı,


            3) YÖK-YDK’nun, 15.02.2017 gün ve 2017/38 Sayılı Kararı,


            4) L-MYO Müdürlüğünün Rektörlünüze yazdığı 03.05.2017 gün ve E-7696 sayılı yazısı,
Ben, Eğitim- Sen’i temsilen, YÖK-YDK üyesi ve sendika üyelerimizin ve bağlı bulundukları Şube Başkanlıklarının istemi üzerine, üniversiteler ile bağlı birim disiplin kurullarında “disiplin kurulu üyesi” sıfatı ile görev yapmaktayım.
2012’den bu yana sürdüregeldiğim bu görevim nedeni ile, Rektörlüğünüze bağlı Lüleburgaz MYO Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı Musalli’nin disiplin dosyasının görüşülmesinde de “disiplin kurulu üyesi” sıfatı ile görev yapmak için, 31.05.2017 günü  bağlı biriminizde bulundum.  Ve ancak, daha başlangıçta, bir kıdemli meslektaşınız olarak, nezaketen MYO Müdürünüzü ziyaret ettiğim, ısmarladığı çayı içtiğim bilinmesine ve Müdür tarafından “az sonra toplantıya katılacağım” bilgisi verilmesine karşın, MYO-Disiplin Kurulu üyelerinin yokluğumda çalışmaya başlayarak, kendilerine verilen, tez elden “Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı Musalli’nin ipini çekmek görevini yapmak üzere” DK Başkanını belirlediklerine tanıklık ettim.
MYO Müdürünün, nezaketen iznini alarak, toplantıya katılmam sonrasında, katılanların tanıtılması ve hangi sıfatla katıldıklarının açıklanmasını istedim. Yokluğumda MYO-DK başkanı olarak belirlendiğini ileri süren Yrd.Doç.Dr.Ali Kandemir, toplantı salonunda varolan, kendisi de içinde olmak üzere 5 öğretim üyesinden ikisinin (Yrd.Doç.Dr.Ali Kandemir ve Yrd.Doç.Dr.Mustafa Cevdet Altunel), MYO-DK üye eksikliğinin giderilmesi amacı ile, MYO Müdürlüğünün istemi üzerine Üniversite Senatonuz tarafından görevlendirildiğini; öteki üç üyenin ( Yrd.Doç.Dr. Işıl Karatuna, Yrd.Doç.Dr. H.Ş.Çağatay Çapraz, Yrd.Doç.Dr. Özge Tuğçe Gökalp) ise, MYO-DK üyeleri olduklarını belirtti.
MYO-DK’nun, 2547 S.Y.nın 53/E maddesine göre; MYO Müdürü dışında kalan 4 MYO-Yönetim Kurulu üyesinden oluşması gerekirken ve bu üyelerden “öğretim görevlisi” nin eşdeğerli akademik ünvanlı olmaması nedeni ile, üç kişiden oluşması gerektiğini; üye tam sayısı dört ve var ise Sendika Temsilcisinin katılımı ile 5 üyeden oluşacağını, bu üyelerden eşdeğer ünvanlı olmayan öğretim görevlisinin dışarıda kalması gerektiğinden, 4 üyenin katılımı ile, toplantı yeter ve karar sayısının varolduğunu, bu nedenle de, Senato tarafından belirlenen iki öğretim üyesinin,  bu toplantıya katılamayacaklarını belirterek, başka birimlerden görevlendirilen iki öğretim üyesini  (Kandemir ve Altunel)i dışarıya çıkmaya davet ettim.
MYO Müdürlüğü tarafından, Eğitim-Sen Lüleburgaz Şube Başkanlığına iletilen Musalli hakkındaki disiplin dosyasını, 30.05.2017 günü incelemem sırasında, Rektörlüğünüz ve MYO Müdürlüğü arasında yapılan üç yazışmaya rastgeldim. Senato tarafından yapılan görevlendirmenin, MYO Müdürlüğünün, yanlış algılamasından yada bilisizliğinden kaynaklandığını saptadım Bunlardan ilki, MYO Müdürlüğünüzün, Rektörlüğünüze yazdığı, 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı yazısıdır. MYO Müdürlüğü, o tarihte henüz 09.12.2016 günlü R.G.yayımlanan 6764 S.Y. ile, 2547 S.Y.nın 53 maddesinin yeni hali yokken, soruşturmacı tarafından “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası önerisini”, MYO-Disiplin Kurulunun oluşmaması”  gerekçesiyle ve Üniversiteniz Disiplin Kurulu’nda görüşülmesi istemi ile Rektörlüğünüze sunmuştur. Yani, o tarihte MYO-DK, okul müdürü ile yardımcıları,  üç öğretim üyesi ve katılması durumunda sendika temsilcisi ile, 7 üyeden oluşan MYO-DK’nun oluşamamasından söz edebilmekte ve ceza önerisini, Kırklareli Üniversitesi Disiplin Kurulu(KL-DK)’na aktarmaktadır.
Dosya içinde gördüğüm tek doğru işlem, rektör Sayın Şengörür’ün, bu ceza önerisini, KL-DK’a aktarmayarak, doğrudan YÖK Başkanlığına göndermesidir. (Bkz. “KARAR” başlıklı 12.08.2016 Rektörün yazısı). Ancak, Rektör de, üst yazı ile aktarması gereken bu ceza önerisi hakkında, yetki ve görevi olmamasına karşın, bir “KARAR” almıştır. Rektör, bu kararında, MYO Müdürlüğünün, ceza önerisinin KL-DK’nde görüşülmesi istemini, gerçekmişçesine, MYO-DK’nun iki öğretim görevlisi müdür yardımcısı dışında, 5 üye ile neden oluşmamakta olduğunu sorgulama gereği bile duymaksızın, “durumdan görev”  çıkartmıştır.
Aynı MYO Müdürü, Rektörün 12.08.2016 günlü Üyemiz Musalli hakkındaki ceza önerisinin, üye olarak yer aldığım YÖK-YDK’nun, 15.02.2017 gün ve 2017/38 Sayılı Kararı ile ret edilmesi sonrası, GÖREV VE YETKİSİ OLMAMASINA karşın, üyemiz Musalli’ye yönelik  KİN VE İNTİKAM DUYGUSUNUN  TUTSAĞI”  konumuna düşmesinin yeni bir örneğini sergilemiştir.
MYO Müdürü; YÖK-YDK’nun 2017/38 Sayılı Kararının üyemiz Musalli’ye kapalı zarf içinde tebliğ ve tebellüğ belgesinin Rektörlüğünüze gönderilmesi istemli 21.04.2017 gün ve E-7696  sayılı Rektörlük  yazısına göndermede bulunarak, YÖK-YDK tarafından ret edilen disiplin işlemi yerine, yeniden disiplin işlemi tesisine yönelmiştir.  MYO Müdürünün, sahibi rektör olan ve üst disiplin organı olan YÖK-YDK ret kararı üzerine, yeniden disiplin işlemi tesis etmesi hakkı ve yetkisi bulunmamaktadır. Çünkü, Rektörlüğünüzün, 21.04.2017 gün ve E-7696 sayılı yazısı ile MYO Müdürüne verdiği görev, “YÖK-YDK Kararının”  üyemiz Musalli’ye teslim edilerek, teslim belgesinin Rektörlüğünüze iletilmesidir.
Bir an için, MYO Müdürünün yeniden disiplin işlemi oluşturma  ile disiplin cezası önerisini MYO-DK önüne götürme görev ve yetkisine sahip olduğunu düşünelim. Bu durumda, soruşturmanın yeni baştan yapılması için, MYO Disiplin Amiri olarak Okul Müdürünün bir soruşturmacı ataması, bu soruşturmacının ise,  üyemiz Musalli’nin, gösterebileceği tanıkların ifadesini alması ve sunabileceği kanıtlarını değerlendirilmesi gerekirdi. Bu yapılmamış, YÖK-YDK kararı ile ret edilen soruşturma raporu, aynısı ile, MYO-DK’na karar için gönderilmiştir. Korsan üyeler ile oluşturulan MYO-DK’nun yapması gereken, üyemiz Musalli’nin savunma yapmak için çağrılması, tanıklarını ve var ise kanıtlarını KYO-DK önünde, gerekirse avukatını da bulundurarak ve O’nun da katkısı ile yapmaktı. Bunların hiç biri, yasa ve yüksek yargı kararlarına aykırı olarak, yapılmamıştır. “…SAVUNMA HAKKI  TANINMAKSIZIN VE BU HAKKIN KULLANILMASI OLANAKLARI VERİLMEKSİZİN DİSİPLİN CEZASININ VERİLMESİNDE HUKUKA UYARLIK  BULUNMAMAKTADIR. SAVUNMA HAKKININ KULLANIMI, DİSİPLİN CEZASI VERMEYE YETKİLİ AMİRLER YADA KURULLAR HUZURUNDA YAPILIR (Danıştay 10. D.,1984/2017 E.,1985 / 229 K.ile). Musalli için disiplin işlemi yeniden oluşturulmamış, MYO Müdürü, “YENİDEN DİSİPLİN İŞLEMİ TESİS EDİLDİĞİ YALANINA ” Rektörlüğünüzü alet etmiştir. Çünkü Musalli’nin yeniden disiplin işlemi tesis edilmesi, yetkili disiplin amirinin,yeni bir işlem başlatmasını gerektirir. Eğer, Musalli hakkında düzenlenen soruşturma raporu, ilkinde Üniversite Disiplin Kurulunda görüşülse idi, Üniversiteniz Disiplin Kurulu, Musalli’yie etkin bir savunma hakkını tanıyacak, tanıklarını dinleyecek, gerektiriyor ise, bilirkişi görevlendirecek, yerinde keşif yapacak ve soruşturmacıyı dinleyecektir. Bunların hiçbiri Rektör tarafından yapılmamış, dosya,savunma ve ötekileri YÖK-YDK Başkanlığına aktarmıştır. YÖK-YDK, yinelenmiş suç ve ceza ile ağırlaştırılmış disiplin cezası önerisini, 15.02.2017 günü, Musalli hakkında önceki cezanın yargı kararı ile iptali gerekçesi ile, ret ederek,Rektörlüğünüze geri göndermiştir. Yeniden disiplin işlemi ve sonrasında hazırlanacak disiplin raporu, ,MYO-DK na,karar verilmesi için sunulacak ve savunma hakkı,bu aşamada kullanılacaktı. BUNLARIN HİÇBİRİ GERÇEKLEŞTİRİLMEMİŞ, DİSİPLİN TERÖRÜ ÇETESİ, TÜM HUKUK İLKELERİNİ,YASA VE YÜKSEK YARGI KARARLARINI, GÖZÜ DÖNMÜŞ BİÇİMDE ÇİĞNEMİŞ, HUKUK DEVLETİNİN IRZINA GEÇMİŞTİR. Çetenin müdürden başlayarak, bu süreçte imzası ile olan günün zalimleri, birgün ırzına geçtikleri hukuk ilkelerine kendilerinin de gereksinim duyacaklarını hiç akıllarına getirmemişlerdir. Oysa dünün zalimlerinin, günümüzün mazlumları rolüne kısa zamanda nasıl dönüştüğünü kumpas davalarında görmedik mi,yaşamadık mı?

Bildiğiniz gibi, 2547 S.Y.nın 20/e maddesi, “Yüksekokul Yönetim Kurulu”’nun oluşumunu tanımlamaktadır. Maddeye göre MYO Yönetim Kurulu; ( Müdür + Müdür Yardımcıları(en çok 2) + Yüksekokul Kurulu tarafından belirlenecek 3 Öğretim Üyesi) en çok 6 üyeden oluşmaktadır. Lüleburgaz MYO Yönetim Kurulu, 06.06.2017 günlü web sayfasında görüldüğü gibi, Müdür Yrd.Doç.Dr.Bora Aslan, Müdür Yrd. M.Erol Çopur ve seçilmiş üyeler olan Yrd.Doç.Dr. Işıl Karatuna, Yrd.Doç.Dr. H.Ş.Çağatay Çapraz, Yrd.Doç.Dr. Özge Tuğçe Gökalp  olmak üzere, 5 üyeden oluşmaktadır( Bkz. MYO web  sayfasının 06.06.2017 günlü görünümü).Üniversite ve bağlı birimlerinde Yönetim Kurulları, rektör, dekan ve müdür dışında kalan üyeler ve var ise sendika temsilcisi üyenin katılması ile “Disiplin Kurulu” işlevini görürler (Bkz. 2547 S.Y.Md. 53/E).

Bunlara göre L-MYO’nuzun Disiplin Kurulu; müdür yrd. seçilmiş 3 öğretim üyesi ile 4 ve sendika temsilcisinin katılması ile 5, müdür yrd. 2 olması durumunda 6 üyeden oluşmaktadır. Öğretim görevlisi Müdür Yrd.sının, eşdeğer  akademik unvan taşımaması nedeni ile, katılmasının mümkün olmadığı Musalli dosyasında, L-MYO-DK üye sayısı, sendika temsilcisi ile 4 olmaktadır ve en az üç üyenin katılımı, toplantı ve  karar almaya yeterlidir.
L-MYO  Müdürü, Musalli hakkında disiplin amiri sıfatı ile başlattığı disiplin soruşturması sonucundaki “soruşturmacı raporunu”, yasa değişikliği öncesinde, başkanlık ettiği MYO-DK’nun(müdür +müdür yrd + 3 seçilmiş üye) 5 üyesi ortada iken, “oluşmamış” diye tanımlayarak, Üniversite-DK’na aktarırken, (bkz. Müdürlüğün 20.07.2016 gün ve E-7209 MYO-DK’nun 31.05.2017 günlü toplantısı için, Rektörlükten iki üyenin Senato tarafından belirlenmesi isteminde bulunmuştur. Bunu yaparken de MYO-DK’nun teşekkül etmediği  yalanına başvurmuştur(Bkz.03.05.2017 gün ve E-8421 sayılı Müdürlük yazısı). Ve rektör, bu yalanı, tıpkı 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı istemde olduğu gibi, inceleme gereği duymaksızın, gerçeğin ne olduğunu araştırmaksızın, iki üye görevlendirmiştir (Bkz.05.05.2017 gün ve E-8558 sayılı Rektör imzalı yazı).Birbirinin tersi iki isteme de “olur” diyen rektörlük, ya uymak zorunda olduğu yasaları bilmiyor, kendi mevzuatından bilgisiz yada işin ciddiyetini kavramaktan uzak bir izlenim yaratmaktadır ki, Anayasal bir kuruluşun başı olan rektörün buna hakkının olmadığını düşünmekteyim. Kurumlarımızın saygınlığını, yöneticilerine ciddiyeti, önlerine gelen belgeleri okumaları, anlamaları gerektiğini anımsatmak ve onlara karşı korumak durumunda kalmak beni kıvandırmamakta, tam tersine üzmekte ve geleceğimiz olan gençler açısından endişeye sokmaktadır.
Oysa ki, dört – en fazla beş üye ile, sendika temsilcisinin katılımı ile, en nihayetinde 5 yada 6 üyeye çıkabilecek MYO-DK toplantı ve karar yeter sayısı 3 yada 4 üyedir. Ve bu dört üye, 31 Mayıs 2017 günlü toplantı salonunda yer almıştır. Ve Senato tarafından iki görevlendirilmiş üye, korsan üye konumuna düşmüştür. L-MYO Müdürü, 20.07.2016 gün ve E-7209 sayılı yazısı ile, kendisinin başkanlık ettiği MYO-DK nun, bir disiplin dosyasını inceleyemeyecek olduğunu yazarken, 03.05.2017 gün ve E-7696 sayılı yazısında ise, 5 ve en nihayetinde 6 üyeden oluşabilecek MYO-DK’nun, 3 yada 4 üyenin katılımı  ile toplantı ve karar yeter sayısına eriştiğini hesaplamadan uzak olduğunu ele verirken, bir kurumun, o kurum çatısı altında gelecek arayan ülkemizin gençlerinin, O’na emanet edilemeyeceğinin, ilginç ve utanılacak örneğini vermiştir.
Ayrıca,  toplantıya da, yine yasanın 53/E maddesi olan “ ilgili disiplin kuruluna kurul üyelerinden en yüksek unvanlı öğretim üyesi,başkanlık eder”  kuralı gereğince, “Prof.Dr.” olarak benim başkanlık edeceğimi belirttim.
Kendisinin Senato tarafından görevlendirilen üye olduğunu, toplantıda yer alan (3 +2) =  5 Yrd.Doç.Dr içinde kendisinin en kıdemli öğretim üyesi olduğunu belirten Ali Kandemir, sendika-temsilcisi olarak katılımımın, söz ve karar sahibi olmama karşın, “ MYO DK üyesi olarak kabul edilemeyeceğini” belirtti. Bütün bunlar, görevlendirdiğiniz kimselerin de, okuma ve anlama konusunda, kendilerinden beklenen düzeyin oldukça aşağısında olduğunu göstermekte yada “disiplin terörü üretim çetesi üyesi” çağrışımına neden olmaktadır.. Size önerim, ciddi bir oluşturulmayan disiplin kurulunu tamamlama gereği doğduğunda, bu eksikliğin okur-yazar  ve anlar kimselerden oluşmanıza özen göstermenizdir.
Gerek toplantı öncesine ilişkin, 30.05.2017’de, disiplin amiri olarak bu ve önceki “disiplin kumpaslarını, öğrencileri, hocaları Musalli için tetikçi-muhbir olarak zorlayan ve kullanan  başlatan ve yürüten Üniversiteniz Lüleburgaz MYO Müdürlüğüne verdiğim dilekçe ile, 31.05.2017 günlü MYO-DK toplantısına katılmadığımın gerekçesini açıklayan yazımı ekliyorum. Bunlara,bu satırları yazıncaya kadar bir yanıt almadım. Bunu da “suçluların suskunluğu” olarak yorumluyorum.
Kurulun yasaya aykırı olarak oluşturulması;  ve başkanının yokluğumda, yasaya aykırı olarak belirlenmesi; atılı suçun şüphelisi olan üyemiz Musalli’ye ve avukatına savunma hakkını kullanması olanağının tanınmaması; yazı ile istemiş olmama karşın, soruşturmacının DK toplantısında hazır bulundurulmaması karşısında, yasal olarak açılmayan ve başlamayan toplantıyı terk ettim. Yokluğumda, benim karşı çıkmam ile, oy çokluğu biçiminde bir karar, Rektörlüğünüze ulaştırılmış ise, bunun imzamı taşımaması ve gerçek olmaması nedeni ile kayıtlara sokulmamasını, ilgilisi üyemiz Musalli’ye tebliğ edilmemesini, tersine bir yönelme olur ise, resmi belgede sahtecilik gerekçesi ile imza sahipleri hakkında hem suç ve hem de ceza ve tazminat davasına konu kılınacağını ihtaren bildiririm
Özen gösterilir ise, bu başvurum ve ihtarımda, L-MYO Yönetiminin, çeteleşerek estirmek istediği “disiplin terörünün özüne” girmedim. Baştanbaşa kirli, etik değerlerden yoksun, öğrenciyi, “başarısız ve kural tanımayan öğrenciyi, hocayı tasfiye ederek dersten başarılı kılma rüşveti önererek” tetikçi-muhbir olarak kışkırtan ve de kullanan iç bulandırıcı davranışlarına, Rektörlüğünüzde bulunduğunu düşündüğüm üç öğrenci ile, üyemiz Musalli’nin Rektörlüğünüze yaptığı başvuruları, eğer bu kumpasta payınız yoksa ve suç ortağı değil iseniz, bunlara siz de tanıklık edebilirsiniz. Dosya içinde varolan ve Rektörlüğünüzde de bulunduğunu düşündüğüm üç öğrencinin ifade-itiraflarını ekliyorum.
Buna benzer bir rezilliğe, Çukurova Üniversitesi’nde de tanıklık ettim. Bölüm Başkanından başlayarak, dekan ve soruşturmacı çetesinin saldırısına uğrayan bir öğretim üyesini tasfiye edici çabanın, YÖK-YDK ve yargı kararları ile önlenmesi sonrasında, yönetim tarafından tetikçi-muhbir olarak kullanılan öğrenciler hakkında, tasfiye edilmek istenilen öğretim üyesi tarafından açılan dava sonrasında, kimlikleri açığa çıkan öğrenciler, bu kez kendilerini tetikçi-muhbir olarak kullanan yönetime yönelerek, anılan öğretim üyesi dersinden geçmeleri için baskılama yapmışlardır. Umarsız kalan yönetim, bu kez, öğretim üyesi tarafından verilen dersin sınavının, tetikçi-muhbir öğrenciler için görevlendirilmiş başka öğretim elemanı tarafından yapılması yolu gibi,sahiplerini utandırması gereken bir yöntemi seçmiş ve bu işlem de yargıya taşınmış bulunmaktadır.
Yukarıdaki gönderme yapılan yazılarınız ile, uymak ve uygulamakla görevli-sorumlu olduğunuz yasa kuralları, okuma ve anlama yetisini yitirmemiş sıradan yurttaşlar tarafından  okunur ise, bütün bunlar görülecektir. Bu gerçeklerin görülmemesi, körlüğü yada duyunç(vicdan) körlüğü illetine tutulma anlamına gelir.
Yöneticilerin ve bu arada sizlerin görev ve sorumluluğu, çalışanların üretkenliğini artıracak barışçıl bir çalışma ortamını sağlamak ve bilimsel çalışmalara katkıda bulunmaktır. Lüleburgaz MYO’nda, 2013’den bu yana sürdürülen bu çatışmacı ortamdan, en az MYO yöneticileri kadar, göz yuman, yardımcı olan Rektörlüğünüz de sorumludur. Bunları, yalnızca temsilcisi olduğum Eğitim-Senli bir öğretim üyesinin, muhatap kılındığı “disiplin terörünün sonlanması” amacı ile iletmiyorum. İçerisinde, öğrenciliğim ile 50 yılımı geçirdiğim üniversitenin kıdemli bir üyesi ve bir yurtsever olarak yazıyorum.
Dileğim ve isteğim, üyemiz Musalli’nin kayrılması, var ise suç ve kusurlarının görmezlikten gelinmesi değildir. Dileğim ve isteğim, üyemiz Musalli’ye karşı uygulanan disiplin terörünün sonlanmasıdır. Çünkü, çeteleşmiş yönetim tarafından yapılan bu hukuksuz işlemler, yalnızca Musalli’yi olumsuz etkilenmiyor.  Bu türden saldırılara ve ahlaksızca sergilenen mobinge karşı kendisini savunmak ve anlatmak için, disiplin soruşturmacıları, disiplin amirleri, disiplin kurulları ve YÖK-YDK önünde zamanını harcayan Musalli üzerinden, ondan yararlanma konumunda olan öğrencileri de etkilenmektedir. Bir vergi ödeyen yurttaş olarak ben de, Musalli’nin zamanının boşa harcanmasından ve kimi kamu kaynaklarının boşa gitmesinden olumsuz etkilenmekteyim. Gözlerinizin önünde ve belki de buyruğunuzca mide bulandırıcı suçlar işlenmekte, imza sahiplerinin okur-yazarlığı konusunda kuşkuya düşüren “soruşturma raporu” başlıklı paçavralar, insanlarımızın, meslektaşlarımızın, üyelerimizin “akademik infazına”  araç kılınmaktadır.
Son olarak, önerim, bu disiplin dosyaları denen  ve imza sahiplerini olsa olsa hem sorumlu ve hem de utandırması gereken bu paçavraları,  elinizin tersi ile iterek, kendisini yüksekokul yöneticisi değil  de, bir zindan zaptiyesi olarak algılayan yöneticilerinizi değiştirmenizdir.
Kaygılarımın giderileceği, başta yöneticiler olmak üzere, en başta gereksinim duyacakları hukuk devleti güvencesine sıkı sıkıya saygı duyacağınızı, hukuksuzluğun sonlanacağını umabilir miyim?06.06.2017
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş


Lüleburgaz MYO-DK Üyesi


Eğitim-Sen Temsilcisi


Ekleri : 1) Tarafımdan L-MYO Müdürlüğüne yaptığım 30.05.2017 ve 31.05.2017 günlü başvurularım.


2) Merve Liv tarafından ilgili makama iletilen 24.05.2016 günlü başvurusu,


3) Nuray Karamanlı ile Betül Uslu’nun ortaklaşa imzaladıkları 11.02.2016 günlü itiraf.



EK -1

Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
Kırklareli Üniversitesi
Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi)
 
T.C.
Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü
Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu Müdürlüğü
 
İlgi;       1) Müdürlüğünüzün 17.05.2017 gün ve E.3155 sayılı yazınız,
            2) Eğitim Sen Kırklareli Şubesi Başkanlığının 29.05.2017  gün ve 2017/47 sayılı yazısı,
3) YÖK Başkanlığının 07.04.2017 gün ve 24635 sayılı  yazısına ek “YÖK-Yüksek Disiplin Kurulu Kararı’nın 9 uncu sayfası, ikinci paragrafı.
 
 
İlgi (a) ‘da gönderme yaptığım yazınız ile, Eğitim-Sen Üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı Musallı  için,soruşturmacısı tarafından önerilen “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” nın görüşüleceği “Yüksekokul Disiplin Kurulu” toplantısına Sendika Temsilcisinin katılması bildiriminiz üzerine, ilgi (2)’de göndermede bulunduğum yazı ile, anılan toplantıya katılacağım bildirilmiştir.
 
Rektörlüğünüzün 12.08.2016 gün ve E.2439 sayılı yazısı ile, öğretim üyeniz Musullu’nun “devlet memurluğundan çıkarma cezası önerisi”, benim de sendika temsilcisi olarak söz ve karar sahibi olarak katıldığım YÖK-YDK’nun 15.02.2017 günlü toplantısında, alınan 2017/38 sayılı karar ile ret edilmiştir.
 
Rektörlüğünüz 21.04.2017 gün ve E.7696 sayılı yazısı ile, YÖK-YDK Kararını Müdürlüğünüze göndermiştir. “Gizli” damga ile gönderilen yazı ile, Rektörlük tarafından Müdürlüğünüze verilen görev, YÖK yazısı ile YÖK-YDK Kurulu Kararının Musullu’ya iletilmesi ve alındı belgesinin iletilmesi”dir.
 
Müdürlüğünüz, anladığım kadarı ile, kendisine “durumdan görev çıkartarak”, YÖK-YDK tarafından ret edilen öneri yerine, aynı dosyayı bu kez Yüksekokul Disiplin Kurulu(YÖ-DK) gündemine taşımış bulunmaktadır. Bunu hangi sıfatla ve hangi yasal dayanakla yaptığınızın, katılacağım YO-DK’nda görüşülmesi açısından büyük önemi bulunmaktadır. YÖK-YDK tarafından alınan kararın, yeniden işleme konu kılınması görev  ve yetkiniz içinde olmayıp,  YÖK Başkanlığı’nın muhatabı, üniversite tüzel kişiliğinin temsilcisi olan Rektördür ve YÖK-YDK’nun 15.02.2017 günlü ret kararının dayanağı, Yüksekokul Müdürlüğünüzün önerisi olmayıp, Rektörlüğün önerisidir (Bkz. 2547 S.Y. Md.53/E).
 
Yasaya ve yetkilerine aykırı olarak yeni bir disiplin işlemi oluşturmaya girişmiş iseniz, bu yeni işleme ilişkin görevlendirme ve bunun belgelerinin dosyada bulunması gerekir. Oysa ki, Eğitim-Sen Kırklareli Şube Başkanlığımıza gönderilen dosya, benim de üye sıfatı olarak katıldığım YÖK-YDK’na Rektörlüğünüz tarafından sunulan dosyanın aynısıdır. Yeni bir disiplin işlemi oluşturdu iseniz ,buna ilişkin bilgi ve belgelerin tarafıma verilmesini istiyorum.
 
31.05.2017 günü saat 10.00’da  yapılacak bu toplantıya, “savunmasını yapmak üzere”, öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı Musallı’nın ve/veya avukatının çağrılması da gerekmektedir.  İlgi (3) olarak göndermede bulunduğum YÖK Başkanlığı’nın işaret ettiğim paragrafında, Rektörlüğünüz tarafından Musallı için önerilen ağırlaştırılmış “kademe ilerlemesi cezasının üzerine, savunma yapmak,avukatı ile temsil edilmek ve Sendika Temsilcisinin bildirilmesi istemli, YÖK Başkanlığı tarafından Musallı’ya gönderilen çağrıdan bu gereği görebilirsiniz. Bu nedenle, Yüksekokul Disiplin Kurulu toplantısına dosyası görüşülecek Yrd.Doç. Musallı ile, var ise avukatının katılımının da sağlanması için çağrı çıkartılmasını;
 
Ek olarak, önerilen disiplin cezasının görüşüleceği toplantıya, soruşturmacıya, soruşturma raporu ve ekleri konusunda, konunun aydınlığa kavuşmasına yönelik olarak yöneltebileceğimiz sorularımız bulunmaktadır. Bu nedenle, bu dosyanın görüşüleceği toplantıda ,soruşturmacı olan  Yrd.Doç.Dr. İffet KESİMLİ’nin hazır bulundurulmasını(2547 S.Y.Md. 53/Ç, YÖK Disiplin Yönetmeliği Md.39, Bakanlar Kurulunun  8/5336 sayılı kararına dayalı  “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik,Md.12).
 
Bu arada, Sendika Başkanlığımıza gönderdiğiniz soruşturmada yer alan ve Rektörlüğünüze yazdığınız 03.05.2017 gün ve E-.8421 sayılı yazınız ile, Yüksekokul Disiplin Kurulu eksikliğinin giderilmesine yönelik iki üye isteğiniz de, yasaya aykırıdır ve dışarıdan katılacak Yrd.Doç.Dr. Mustafa Cevdet ALTUNEL ile Yrd.Doç.Dr.Ali KANDEMİR’in katılması, 2547 Sayılı Yasanın 53/Ç maddesine uymamaktadır. Yüksekokulunuz Disiplin Kurulunuz, üçü yrd.doç. ve biri öğretim görevlisi olmak üzere 4 kişiden oluşmaktadır. Sendika temsilcisinin katılımı ile bu sayı 5’e yükselmektedir.  Öğretim görevlisinin, akademik ünvanı nedeni ile Musullu Dosyasının görüşülmesine katılamaması, toplantıya katılanların sayısını, sendika temsilcisi ile  dörde düşürmektedir. Bu ise,toplantı ve karar yeter sayısına karşılık gelmektedir. Bu nedenle dışarıdan üye çağrısı yapmanın nedeni ve gerekçesi yasaya aykırılık oluşturmaktadır.
 
Bunlar yapılmaksızın, yapılacak toplantının daha başlangıçtan sakatlanacağını, savunma hakkı kullanımına izin verilmemesinin  suç oluşturduğunu, hakkınızda Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulacağını ve şahsınıza karşı tazminat davasına konu kılınacağını ihtaren bildirmekten onur duyarım. 30.05.2017
 
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
(0532 513 39 52)
Eğitim – Sen (KÜ-LMYO) Temsilcisi
Demirtaş Mah. Karumur Cad. Çoştur İşhanı, Kat: 2/55 Kırklareli
 
.EK -2

 
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü
Lüleburguz Meslek Yüksekokulu Müdürlüğüne
Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi)
 
 
T.C.
Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü
Lüleburgaz Meslek Yüksekokulu Müdürlüğüne
 
İlgi;       1) Müdürlüğünüzün 17.05.2017 gün ve E.3155 sayılı yazınız,
2) Eğitim Sen Kırklareli Şubesi Başkanlığının 29.05.2017  gün ve 2017/47 sayılı yazısı,v 7522
3) Müdürlüğünüz kayıtlarınıza 30.05.2017 gün 7522 sayılı yazım ile yaptığım başvuru.
 
Müdürlüğünüz tarafından toplantıya çağrılan, 31Mayıs 2017 günlü YO-DK toplantısına, oturum ve başkanının,yasaya ve yüksek yargı kararlarına aykırı olarak açılması ve belirlenmesi yolundaki girişimleri önlemek amaçlı sergilediği çabalarımın sonuç vermemesi ve yasa dışı bir toplantıya katkıda bulunmamın mümkün olmayacağı gerekçesi ile, toplantıyı terk ettim.
Müdürlüğünüzün, Eğitim-Sen Kırklareli Şube Başkanlığına ilgi (1)’deki yazınız ve çağrınız ve Sendika Şube  Başkanlığımızın Müdürlüğünüze yaptığı bildirim üzerine; 31 Mayıs 2017 günü, saat 10.00’da üyemiz, Yüksekokuluzun öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı MUSALLİ hakkındaki “disiplin dosyasının” Yüksekokul Disiplin Kurulunda(YO-DK)  görüşülmesi amacı ile, toplantı salonuna girdim.
Benden önce salonda yerleşmiş bulunan beş kişinin kimliklerini öğrenmem üzerine, içeride bulunan “Yrd.Doç.Dr. Mustafa Cevdet ALTUNAL”  ile  Yrd.Doç.Dr. Ali KANDEMİR” in, müdür dışında “YO-DK” olarak görev yapması gereken Yüksekokul Yönetim Kurulu üyesi olmadıklarından ve YO-DK’nda toplantı ve karar yeter sayısı açısından bir eksiklik olmadığından (beş kişiden oluşan YO-DK’nun üç sürekli üye ve üye olarak bu toplantıya katılması gereken Sendika Temsilci olarak benim katılımım ile dört üyenin görev yapabileceği ilgili mevzuat kuralı ortada iken), olmayan üye eksikliğinin giderilmesi amaçlı iki öğretim üyesinin oturuma katılmasının, yetkisiz kimselerin katılımı ile alınacak kararların, daha başlangıçta yasaya aykırı olacağını, yok hükmünde olacağını belirttim.
Yanısıra, oturuma katılması olanaksız olan bu iki kişinin katılımı ile, yokluğumda kendi aralarında “oturum başkanının” belirlenmesinin mümkün olmadığını yineleyerek, bu iki konu açıklığa kavuşmaksızın oturumun açılamayacağını belirttim.
YO-DK’nun benim ve üç sürekli üyenin(Yrd.Doç.Dr. Işıl Karatuna, Yrd.Doç.Dr. H.Ş.Çağatay Çapraz, Yrd.Doç.Dr. Özge Tuğçe Gökalp) katılımı ile toplanacağını, başkanlığın ise, 2547 Sayılı Yasanın 53/Ç maddesine göre, akademik unvan ve kıdem ölçütüne bağlı olarak üstlenmem gereken bir görev olduğunu, bunun yasa gereği olduğunu açıkladım.
Üçüncü olarak, oturuma, savunma hakkını kullanmak için, hakkında karara varılması gereken Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı MUSALLİ ve vekili avukatının toplantıya katılmak üzere hazır olduğunu, bunların savunma yapmak üzere gelmesini gerektiğini, bu nedenle üyemiz Yrd.Doç. Musalli ile avukatının oturum açıldıktan sonra çağrılmasını, yasa ve yüksek yargı kararlarını bilgiye sunarak istedim. Ayrıca, 30.05.2017 günlü Müdürlüğünüze yaptığım başvurum üzerine, YO-DK toplantısında bilgisine başvurulması için hazır kılınmasını istediğim, soruşturmacının da hazır kılınmadığını gördüm.
Yine, resmen açılmayan oturumda, öncelikle oturum başkanı tarafından görevlendirilecek raportörün, raporu olmaksızın görüşme açılmasının, mümkün olmadığı yolunda gerekli uyarıları yaparak, toplantının, Müdürlüğünüze yaptığım ve ilgi(3) olarak gösterdiğim itirazlarımın yanıtlanmasına kadar,  ötelenmesi istemim dikkate alınmamıştır.
Bütün bu hukuksal kurallara ve yüksek yargı kararlarına karşın, kendisini YO-DK Başkanlığını, gıyabımda üstlenen Yrd.Doç.Dr. Ali Kandemir; toplantıya “YO-DK Üyesi”  sıfatı ile değil, Sendika Temsilcisi olarak katıldığımı, bu nedenle, toplantıya başkanlık edemeyeceğimi, görevlendirmenin, MYO Müdürlüğünün istemi üzerine, Üniversite Senatosu tarafından yapıldığını, bu nedenle varlıklarının tartışılır olmadığını” ;  dosyası görüşülecek Yrd.Doç.Dr. Süreyya Hancı MUSALLİ ile savunmanının(avukatının) YO-DK toplantısına çağrılmayacağını, savunma hakkını, sonraki aşamada (BÖYLE BİR SONRAKİ AŞAMA OLMAMASINA KARŞIN) kullanabileceği açıklamasında bulunmuştur. Büyük bir bilgisizlikle, YO-DK nun karar organı olmadığını söylemesi, dışarıdan, gerekmemesine karşın, yasaya aykırı olarak görevlendirilen “iki üye” ile,  bir yere varılamayacağı sonucuna  götürmüştür.
Bu yasal ve hukuksal gereklerin yerine getirilmemesi durumunda, açılmamış ve başkanı belirlenmemiş olan böyle bir toplantıyı terk edeceğimi; yasal gereklere uymaksızın toplantının sürdürülmesi ve üyemiz Musalli aleyhine bir karara varılması durumunda, toplantıyı sürdüren ve karara katkıda bulunan yukarıda sayılan kişiler hakkında, üye olarak görev yapmamızın engellenmesi nedeni ile  suç duyurusunda ve tazmınat davası açacağımızı ve toplantının yasal gerekçeleri sunularak yok hükmünde olduğunu belirterek, toplantı salonunu terk ettim.
SONUÇ OLARAK; ÇAĞRINIZ ÜZERİNE TOPLANMASI GEREKEN YO-DK TOPLANMADAN DAĞILMIŞTIR.  YOKLUĞUMDA ALINAN BİR YO-DK KARARI VAR İSE, BU KARARA KATILMADIĞIMI, BÖYLE BİR KARAR ALINMIŞ İSE, BU BAŞVURUMUN VE 30.05.2017 GÜNLÜ VE BELGELİKLERİNİZE 7522 SAYI İLE GİREN İTİRAZLARIMIN, KARŞIOYUMUN GEREKÇESİ OLARAK DÜŞÜLMESİNİ ÜYEMİZE YAPILACAK BİLDİRİME DE BU KARŞIOY GEREKÇEMİN EKLENMESİNİ RİCA EDERİM.

 
 
 
 
 
 
 
 
 



 


 


 


 


 


 





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder