15 Mart 2016 Salı

Suçlu ayağa kalk(Bu Alıntı Oğuz Oyan'dan yapılmıştır)
Bildik korolar yeniden sahnede: "Terörü şiddetle lanetliyoruz". İktidar sorumluluğunu paylaşmayanların bile bu kadarıyla yetinmesi artık hoş görülemez. Peki ya iktidardakilerin?
Tayyip Bey şunları da eklemiş: "Vatandaşlarımız endişe etmesin, meşru müdafaa hakkı kullanılacak, terör dize getirilecek"!  Endişe etmemesi gerekenler hangi vatandaşlar? Son beş ayda sadece Ankara'da yitirdiğimiz 168 can mı? Uzuvlarını, akıl sağlıklarını, geleceklerini yitiren yüzlercesi mi? Yoksa onların yakınları olan binlercesi mi? Sokağa çıkmaya, kalabalık yerlere gitmeye korkar hale gelen milyonlarcası mı? Peki "meşru müdafaa" dediğin gidip bir yerleri bombalamaksa, bu zaten defalarca yapılmadı mı; sorun çözüldü mü? "Terörü dize getirmek" dediğinde, sanki tek amacı "terör" olan yapılar mı var? Terör/şiddet sadece bir araç; ancak bunun nedenlerini ortadan kaldırdığında şiddete başvurma biter.  Zaten "dize getirebilsen", "meşru müdafaa" sorunun olmazdı. (Kaldı ki, "meşru müdafaa" bir siyasi eşite, örneğin bir başka devlete karşı olabilir; "terör örgütü" dediğini eşitin mi sayıyorsun?).
Peki ama can güvenliğini ülkenin birinci sorunu haline getiren AKP iktidarlarının sorumlulukları hiç halkın baş gündemi yapılamayacak mı?
Ortalığa saçılan medya yorumcularının niteliğine bakılırsa iktidarın korunma zırhı hala kalın. Kimisinin aklı daha fazlasına ermediğinden, kimisi etliye sütlüye karışmadan "güvenlik uzmanı" mesleğinden ekmek yediğinden, kimisinin siyaseten işine öyle geldiğinden, kimisi üzerine gelebilecek dolaysız/dolaylı sorumluluklardan kurtulmak istediğinden vs., yüzeydeki konularla toplumu oyalamaya heveslenen pek çok. Gerçek nedensellik bağlantılarının sorgulanması bir yana, bunların zihinlerde bir ışık çakmasını engellemek için her türlü perdeleme çabası mubah.  İktidarın medyası bunun için var. Dize getirilmiş merkez medya bugünler için oluşturuldu.
İşte bu nedenle, "terörü başımıza musallat edenleri lanetliyoruz" sözünü, "iktidar sorumlularını topluca istifaya davet ediyoruz" çağrısını bu çevrelerden duyamazsınız.
Ama bu çağrının dalga dalga topluma maledilmesi artık bugünün en öncelikli görevi. Şimdi özellikle anamuhalefetin kararlı olma zamanı. Artık içi boş bir "zor zamanlarda birlik olma" gösterisinin, "durumu istismar ediyor gözükmeme" ürkekliğinin, "Hükümete her türlü desteği vermeye hazırız, yeter ki terör bitsin" naifliğinin zamanı değil. Ülkeyi, cihatçı ve etnik milliyetçi hareketlerin ve bunları da kullanabilen güçlerin hedef tahtası durumuna getiren bir iktidara destek vererek neyi bitirebilirsiniz? Kendisi de mezhepçi-şeriatçı akıldan beslenen, Ortadoğu politikalarını bunun üzerine inşa eden, kendi ülkesindeki Cumhuriyetçi rejime savaş açan ve amaçlarına ulaşmak için yargı kumpasları da dahil her türlü yolu pervasızca ve acımasızca kullanabilen bir iktidar türü, bizatihi sorunun kaynağı değil midir?
CHP, ülkeyi yönetemediğini zaten söylediği, hatta bazen alçak perdeden "gereğini yapmaya" davet ettiği bu iktidarın artık çekilmesi gerektiğini güçlü bir sesle, aktif bir örgütlenmeyle toplumun meselesi haline getirmek zorundadır. AKP'yi siyaseten bitirmek için daha fazla zaman yitirmemek zorundadır.
Çünkü, sorunların çözümünün artık AKP'siz bir iktidar oluşturmaktan başka çaresi kalmamıştır. AKP kendini bitirirken ülkeyi de bitirmektedir. Topluma sürekli yalan söyleyen, bir dediğini ertesi gün inkar eden, komşuları başta olmak üzere yedi düvelle kavgalı olan, ülkenin siyasi itibarını yerle bir eden, ekonomik çıkarlarına onulmaz zararlar veren, basiretsiz Ortadoğu politikalarıyla Suriye'de rejim yıkıcılığı yapan (Irak'taki yıkıcılığa katılamadığı için hayıflanan), bunun sonucunda ülkenin mülteci dalgalarının ve cihatçı örgütlerin şiddet uygulamalarının sahnesi olmasına yol açan, Kürt siyasi hareketine tutamayacağı sözler verir ve fiili bölgesel güç olmasına göz yumarken birdenbire iç seçim kaygılarıyla faz değiştirerek yaptığı hatanın bedelini tüm topluma ödetmeye başlayan, Anayasanın 6. maddesini çiğneyerek egemenliği "paralel" güçlerle paylaşmış olan bu iktidar sürekli olarak Yüce Divanlık suçlar işlemektedir. Bu nedenle de içerde otoriter bir rejim inşasını hızlandırmaktadır. Sebep olduğu şiddet sarmalını bu inşa sürecinin bir gerekçesi olarak da kullanmaktadır.
Çünkü otokrasiye yönelmeye kendilerini mecbur hissedenler bilirler ki, "Cumhurbaşkanı vatana ihanetten başka bir suçla suçlanamaz" ifadesinin aslında Anayasanın 105. maddesinde yeri yoktur. Hiçbir Cumhurbaşkanı, cinayet, hırsızlık, rüşvet gibi suçları işleme özgürlüğüne sahip değildir. Kaldı ki, vatana ihanet suçlamalarına esas teşkil edebilecek fiiller de birikmektedir.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder