Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş
ODTÜ
Üniversite Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen
Temsilcisi)
Büklüm
Cad.Divan Apt.36/2
Kavaklıdere
/ Ankara
0532
513 39 52
"maltintas@gazi.edu.tr"
Sayın
Prof.Dr.Mustafa Verşan KÖK
ODTÜ
Rektörü ve Üniversite Disiplin Kurulu Başkanı ve Üyeleri
ODTÜ
Disiplin Kurulu Sayın Başkanı ve Üyeleri
8
Kasım 2016 günlü, 2547 Sayılı Yasanın 53/a maddesine göre Üniversite Disiplin
Kurulu(ÜDK) olarak da görev yapan Üniversite Yönetim Kurulu toplantısına,
üyelerimize yaptığınız Sendika Temsilcisinin katılımının sağlanması isteminiz
üzerine, disiplin
dosyaları görüşülecek sendikamız üyeleri Mert Kükrer, Çağlar Dölek, Deniz Erdem
ve Ekin Erdem Evliya adına, "Eğitim-Sen Temsilcisi" olarak
katıldım.
Katıldığım, ancak yaptığım usule ilişkin istem ve itirazlarım karara
dönüştürülmeyen ve imzamı da içerecek biçimde tutanağa bağlanmayan ve bu
nedenden de yargı önünde mahkum olması kaçınılmaz olan, bu oturuma ilişkin
görüş ve karşı çıkışlarımı, bundan sonraki hukuka ve yasaya aykırı
işlemlerinizin önünü kesmeye yardımcı olmak amacı ile size iletmeyi, kıdemli
bir meslektaşınız olarak görev bilmekteyim.
Çünkü, günü gelende, "hukuka
sığınma gereği, hukuk devletine saygı gösterilmesi" sizler için de bir
gereklilik olarak ortaya çıkabilir. Böyle bir durum olduğunda, kendinizin
üreticisi yada uygulayıcısı olduğunuz hukuk dışılıklar, hukuk ve yasa
kurallarını çiğnemeniz, hukuka sığınma isteminizin engeli olarak karşınıza
çıkartılabilir. Uzun meslek ve YÖK sürecinde görev yapan birinin deneyimlerinden
çıkardığı sonuçtur. Söylemek istediğim, kendi ayağınıza kurşun sıkma konumuna
düşmeyindir.
Sayın Başkan ve Üyeler
Toplantınıza, temsilcisi
olduğum Eğitim-Sen Ankara 5 Nolu Şube Başkanlığı’nın Rektörlüğünüze ilettiği 07.11.2016
gün ve 2016/800/173-174 ve 175 sayılı bildirimi üzerine katıldım. Şube
Başkanlığımız bu yazılarında, disiplin soruşturması dosyalarının Temsilcileri(benim)
tarafından incelenebilmesi için, ertesi gün yapılması üyelerimize bildirilen
toplantının ertelenmesi isteminde bulunmuştur. Ancak bu istem dikkate
alınmaksızın ve ÜDK Başkanı olarak tarafıma yapılması gereken çağrı ve
iletilmesi gereken gündem olmaksızın, dosyası görüşülecek üyelerimizin ısrarı
ve istem ile itirazlarımızı bu kez sözlü olarak iletmek üzere, herhangi bir
hazırlık yapmaya olanak bulmadan ve dosyalar hakkında bilgi sahibi olmaksızın anılan
ÜDK toplantısına katılma durumunda kaldım.
Söyleşi toplantısından başka
bir anlam taşımayan bu toplantıda, genel bir bildirimde bulunmam amaçlı, bana
söz vermeniz üzerine, “gündem ve
dosyalar hakkında bilgim olmadığını, bilgi sahibi olmaksızın düşünce sahibi
olunamayacağını, dosya sahibi üyelerimize de istemelerine karşın dosyalarını
inceleme olanağının verilmediğini belirterek, toplantının ertelenmesini” önerdim.
Bu istemim, hukuka saygının en çok gözetildiği üniversite olduğunuz biçimindeki
önyargımı, ön-kabulümü alt-üst edecek bir yanıtı, Kurulunuz üyesi olmayan, izlenimime
göre, Hukuk Danışmanızdan aldıklarını aktarma görevi verilmiş bir memurenizin “dosyalar gizlidir, ancak ceza verildikten
sonra incelenebilir” biçimindeki yanıtı kanımı dondurdu. Bu yanıt bende “Engizisyon Mahkemesi önünde miyim, acaba” kuşku ve ürküntüsünü yarattı. Bu Hukuk
Danışmanı(!)’nın gölgesi , YÖK-YDK’dan usulü eksiklikler gerekçesi ile geri
çevrilen ve hukuka aykırı bulunarak iptal edilen kararlarınız öncesinde, önceki
yönetim dönemindeki görüşmelerimiz sırasında da karşıma çıkartılmış, haklı
çıktığım karşı çıkışlarımı dillendirmem sırasında, “ama
bunları bizim hukuk profesörü danışmanımız(!) söylüyor” denilmişti Bu hukuk
danışmanınıza, YÖK-YDK’nun kararı gerekçeleri iletilirse, eğer mesleğine
saygısı var ise, sanırım hukuk profesörlüğünü de, hukuk danışmanlığını da “benim aklım bunlara ermiyor” diye
bırakır.
Dileğim, bu yanıtı veren
hukuk profesörü danışmanların ve bu yanıtı olumlayan sizlerin bu anlayıştaki
kimselerin eline ve önüne zanlı olarak düşmemenizdir. Ciddi bir kurul, ciddi
bir iş yapmak isteği ve istencinde ise, öncelikle, kendi Hukuk Danışmanını
orada hazır tutmalı, içine düştüğü kimi hukuksal açmazların çözümünü aramalı
idi. Bu söyleşide ÜDK üyelerinden en çok dillendirilenin, yaptığım hukuksal ve
yasal açıklamalara karşı “bizler hukukçu
değiliz, bu itirazlarınızı değerlendirecek durumda değiliz” oldu. Sizlere
sormak isterim; “ilgisiz ve bilgisiz
olduğunuzu açıkladığınız bu disiplin işlemleri üzerine nasıl hüküm kurmaktasınız?”.
Bu sizleri hiç rahatsız etmiyor, uykularınızı kaçırtmıyor, duyunçlarınızı sızlatmıyor
mu? Bir ara, yapılan hukuk ve yasadışılıkları meşrulaştırmak ve güçlendirmek
için resmi hukuk profesörü danışmanınızın yanına, Prof.Dr. Metin Günday’ı da
ekleme gereğini duydunuz. Anlaşıldığı kadarı ile, yüzyılımızın ilk onlu
yıllarında izlediğimiz “vekalet
savaşları, vekaleten terör” benzerleri, kimi hukuk danışmanları eli ile,
üniversitelerimizin disiplin kurullarında uygulamaya konulmuş. Yol
göstericilikleri ile sizleri, kurum olarak da, kurul olarak da mahkum ettiren
ve kurum ve kurul üyeleri olarak sizleri küçük düşüren bu türden hukuk
danışmanlıklarından kurtulmanızda yarar olduğunu düşünmekteyim. Yapılanların
hukuka, yasaya,etik kurallara,yüksek yargı kararlarına aykırı olduğunu
bilebilmek için, hukuk alimi,uzmanı olmaya gerek yok. Okur –yazar ve okuduğunu
anlamak yetisine sahip olmanın yeterli olduğunu düşünmekteyim.
Ancak bu önerim hakkında bir
karar verilmeksizin, sohbet anlamı taşıyan söyleşi ile, yapılan işlem
konusundaki hukuka, yasaya, yönetmeliklere, yerleşmiş yüksek yargı kararları
hakkında bilgilendirmelerde bulundum. Toplantı söyleşinin ötesine geçmedi.
Açıklamalarımın yeterliliği sonrasında, benden Kuruldan ayrılmam isteminde
bulunuldu. Ben bunun üzerine, öneri ve istemlerimin karara dönüştürülmesini ve
bu kararda benim de oy kullanacağımı ve bu kararın özet bir tutanağa
dönüştürülerek, ben dahil katılanların imzasını taşıyan tutanak örneğinin
tarafıma verilmesi isteminde bulundum. Bana bu kez de” ama bizim böyle bir
uygulamamız yok, biz önceki temsilcileri de oy ve karar sahibi olarak kabul
etmedik” yanıtı verildi. Yani, uygulamanızı, önceki dönemlerde yaptığınız
hukuk ve yasa dışılıklar ile savunmaya giriştiniz. Bunu, hukuka ve yasalara
uymanın yaşam biçimine dönüştürülmesi çabası içinde olması gereken
üniversitelerimizin içinde sürüklendikleri düzeyi değerlendirmenize sunmak
isterim.
Sizin ve öteki ÜDK üyelerinin
de, kamu görevlisi olmanız nedeni ile, etkilendiğiniz bir “Kamu Görevlileri Hakemleri Kurulu Kararı” var. Bu kararda sendika
temsilcilerinin Disiplin ve Yüksek Disiplin Kurulu toplantılarına katılacakları
kurallaştırılmış bulunmaktadır. Katılma söz ve karar sahibi olmayı
gerektirmektedir. Söz ve karar sahibi olmaksızın katılmanın ne üyelerimize ve
ne de hukuka uygun bir kararın çıkmasına katkısı olabilir. Size önerim, şimdiye
kadar eğer bu kurala uymamış iseniz, bunu düzeltmenizdir. Üyelerimiz için
disiplin cezası önermelerinizi geri çeviren YÖK-YDK’nun kararlarına bakınız.
Orada ismimi,imzamı ve karşıoy gerekçemin yer aldığını göreceksiniz.
Bunları, yazılı biçime
getirerek, belgeliklerinize katkıda bulunmak ve ceza-sever, bilisizliklerini
itiraf eden yöneticilere yol göstermek, onları da hukuka ve yasalara uymaya
yönlendirmek amacı ile yazıyorum.
Kurallara uyulmaksızın yapılan
ve “söyleşi” ötesinde bir anlam içermeyen toplantıda, siz ve bir Sayın Üye,”atılı suçlamalara ilişkin benim kişisel
tepkimi” sordu. Ben ise, “bu atılı
suça konu olan gençleri çağırıp, okşayıcı iki tokat atıp, “hadi bakalım işinize
dönün” benzeri bir yanıt verdim. Bu soruya verdiğim yanıtın ötesinde, bu sorunuza
karşılığı, söz ve karar sahibi olarak katıldığım ve altında imzam da bulunan YÖK-YDK
Mert Kükrer kararında şöyle vermektedir :”Kurulumuzda,
konuya ilişkin yapılan açıklamalardan sonra yapılan görüşmeler neticesinde;
ODTÜ’nde 19.12.2014 tarihinde promosyon görüşmelerini protesto etmek amacıyla
Eğitim-Sen üyelerinin toplandığı ve Üniversitenin tüm birimlerinin dolaşıldığı,
bu sırada yaşanan olaylar nedeniyle REKTÖRLÜĞÜN YATIŞTIRICI VE UZLAŞMACI BİR YAKLAŞIM SERGİLEMESİ GEREKİRKEN,
OLAYIN SORUŞTURMA BOYUTUNA TAŞINDIĞI, Kamu Görevinden Çıkarma Cezası’nın
yaptırımı ve sonuçları dikkate alındığında, hakkında soruşturma yapılana isnat
edilen fiilin HİÇBİR ŞÜPHEYE MAHAL VERMEYECEK NİTELİK VE DERECEDE ORTAYA KONMASI GEREKTİĞİ, İLGİLİLERİN SORUŞTURMA
ESNASINDA VE DAHA SONRA ALINAN BEYANLARINDA soruşturmanın yapılma şekline
itirazlarının olduğu, söz konusu eylem promosyon için yapılmış olmasına rağmen
EYLEME KATILAN DİĞER SENDİKA ÜYELERİNİN İFADELERİNİN ALINMADIĞI ve YALNIZCA
ÖĞRENCİLERİN İFADELERİNİN ALINMASI İLE YETİNİLDİĞİ, ALINAN İFADELER ARASINDA ÇELİŞKİLERİN ORTAYA ÇIKTIĞI VE BU
ÇELİŞKİLERİN GİDERİLMEDİĞİ, DOLAYISIYLA İLGİLİYE İSNAT EDİLEN FİİL TÜM
UNSURLARI İLE NETLEŞMEDİĞİNDEN …dosyanın Üniversiteye iadesinin uygun olduğu…” YÖK-YDK, bu kararı ile,
üyemizi değil, işlemi yapan ve üyemizin kamu görevinden çıkartılmasını öneren
Üniversitenizi, bilebildiğim kadarı ile ilk kez MAHKUM ETMEKTEDİR ve BU RET
GEREKÇESİ ÜNİVERSİTE YÖNETİCİLERİ İÇİN YARARLANMALARI VE UYGULAMALARINA IŞIK
TUTACAK DERS ANLAMI VE AĞIRLIĞI İÇERMEKTEDİR. Böyle bir azardan, sanırım,
üniversiteniz adına elem duymaktasınızdır.
08.11.2016 günlü ÜDK
toplantısı “YOK” hükmündedir. Çünkü,
bu türden, temsilcisi olduğumuz üyelerimizin dosyalarının görüşüleceği
oturumların gündemi, ÜDK Başkanı tarafından belirlenir ve toplantının gündemi
ve gündemi oluşturan disiplin dosyaları, üyelere en az yedi gün önceden
dağıtılır. Disiplin Kurulları, Yönetim Kurulu’ndan farklı kurumlardır. (Bkz.
DY’nin 35 ve 36. Maddeleri; 17.09.1982 gün ve 8/5336 Sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı’na dayalı “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında
Yönetmelik”in 9.Md)
08.11.2016 günlü, resmen
katılmamın engellendiği, imzamı da içeren bir tutanak tutulmayan ve fakat istem
ve itirazlarımı bildirmek için fiilen bulunduğum toplantınızda, bu üç üyemiz hakkında
yapılan işlemlerin tümü yok hükmündedir ve ortadan kaldırılması gerekmektedir.
Üyelerimize ilişkin disiplin
işleminde içine düştüğünüz usulü aykırılıkların altını çizmek istiyorum.
- Rektörlüğünüz,
imzanız ile, üyelerimize 12.10.2016 gün 5142-647,5143-38 vb. bir yazı
göndererek, “ İnşaat Mühendisliği
Bölümü, Yapı Mekaniği Laboratuvarı Binasında 19.12.2014 tarihinde AYNI EYLEMİ(eylem
yapan grubu yönlendirerek,
olaylarda aktif rol almanız, …CE423 dersinin yapıldığı sınıfa zorla girmek
suretiyle dersin yapılmasının engellenmesine sebep olmanız; ayrıca bu
eylemler sebebiyle binanın tamamında eğitim ve araştırma faaliyetlerine
devam etme olanağı kalmadığının tespit edilmesi nedeniyle, hakkınızda
yapılan disiplin soruşturması sonuçlanmıştır” denilerek, üyelerimizden Deniz Erdem
hakkında “ kurumların
huzur,sükun ve çalışma düzenini bozmak” eylemi nedeni ile, 657
S.Y’nın 125-B-1 fıkrasında yer alan “Kınama
Cezası”; Mert Kükrer hakkında ise “amirine veya maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde
bulunmak” eylemi nedeni ile “Devlet
Memurluğundan Çıkarma Cezası” önerildiği,…7 gün içinde son savunmalarını Rektörlük
Makamına yazılı olarak vermeleri istenmiştir. Soruşturma konusu kılınmayan
“amirine veya maiyetindekilere
ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak” eylemini nasıl,
disiplin cezasına konu eyleme dönüştürebilir siniz? Yapılan disiplin
soruşturmasının ve ceza önerisinin ciddiyetten uzaklığın bir başka kanıtı
da Mert Kürkler’in amirine mi, maiyetindekilere mi, iş sahiplerine mi
fiili tecavüzde de bulunduğuna açıklık getirilmemiş, toptancı ve sanal bir
suçlama yaratılmıştır. Mert Kükrer, hem amirine, hem maiyetindekilere ve
hem de iş sahiplerine mi, üç gruptakilere mi fiili tecavüzde bulunmuştur? Kimdir
tecavüz edilen bu amir, maiyetindekiler ve iş sahipleri? Bunlara aynı anda
mı, yoksa ayrık zamanlarda mı fiili tecavüzde bulunmuştur? Bunlara yanıt
vermeksizin yapılan suçlamalar havada kalmaktadır.
Önce
neden “son savunma (ilk, önceki
savunma var mı ki?) yazılı istenmekte”? Savunmanın
yazılı yapılmasının dayatılamayacağını size belgelemek isterim. AYM ve Danıştay
kararları ile ortadan kalkmış bulunan DY’nin 43 üncü maddesine baktığınızda,
savunma hakkının kullanımı biçiminin yazılı yada sözlü biçiminde
dayatılamayacağını, bu seçimin soruşturulana özgü olduğunu, vekili aracılığı
ile de savunma yapılabileceğini görürsünüz. Savunmaya çağıran 12.10.2016 gün ve
5143-38, 5142-649 sayılı yazılarınızda, disiplin işleminin 657 S.Y.nın 125.
maddesine göre yapıldığı belirtildiğinden, bu yasanın 129 uncu maddesi hükmünü
buraya alıntılamak istiyorum: “Hakkında memurluktan çıkarma
cezası istenen memur, (Mülga ibare: 25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete -
6111/117 md.) (..), soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin
kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma
yapma hakkına sahiptir”. YÖK
– YDK tarafından, Rektörlüğünüzün önerdiği cezanın kabul edilmeyip, geri
çevrildiği üyemiz Mert Kükrer ile, Üniversiteniz DK’nun tarafından verilen
disiplin cezaları red edilmesi yokmuşçasına, yeniden açtığınız soruşturmada,
üyelerimize, SORUŞTURMA EVRAKLARINI
NEDEN İNCELETMEZSİNİZ, TANIK DİNLETMELERİNE SÖZLÜ SAVUNMA HAKKINI KULLANMALARINA
İÇİN KENDİLERİNE YADA VEKİLİNE NEDEN
OLANAK VERMEZSİNİZ?
Bütün bu hukuksuzluk
ve yasa dışılıkların ortadan kaldırılması, adil bir yargılanma olanağının
yaratılması konusunda, soruşturma dosyalarının üyelerimiz yada savunmanları ile
Sendika Temsilcisi olarak tarafıma verilmesi ve bu amaçla ÜYK toplantısının
ertelenmesi konusundaki haklı ve yerinde istemimiz ise, benim iki yıllık ceza
verme yetkisinin sona ereceği zamana oynama yapıyorum gibi,çok incitici ve
çirkin bir ima ile, “ceza verme yetkisinin
zaman aşımına uğrayacağı tarih” dillendirildi ve hukuksuzluğun, yasa dışı
uygulamaların gerekçesi olarak bu zaman kıtlığı dile getirildi. 19 Aralık
2014’deki olayların üzerinden iki yıla yaklaşık bir süre geçmiş olmamasına
karşın bu disiplin işleminin sonuçlandırılmamış olmasındaki kusur, Kurumuzdan
başka kimsede, hele hele zanlı üyelerimizde hiç değildir. 657 S.Y.ın disiplin
suç ve cezalarına ilişkin maddeleri okursanız, gerçekte yaptığınız işlemlerin
tümü ile YOK hükmünde olduğunun ayırtına varırsınız. Hukuk kurallarını çiğneme
yerine,bırakınız da bir-kaç zanlı hüküm giymekten kurtulsun. Vazgeçin bu “ceza-sever”
tavırlardan. YÖK bile sizden uzlaştırıcı, yatıştırıcı olmanızı istiyor.
Mert Kükrer ve
öteki üyelerimize yöneltilen suçlamalar aynı. Ancak, karar kurarken; Mert
Kükrer’e “amirine veya
maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak” eylemi
nedeni ile, ötekilere ise “kurumların
huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak” nedeni ile farklı cezalar önerilmekte.
Üyelerimize ve temsilci olarak bana, disiplin dosyalarını inceleme olanağı
tarafınızdan tanınmadığı için, soruşturma görevlendirme belgesinin içeriğini
bilmemekteyim. Ancak, üyelerimize yazdığınız ve onları, ifadelerini almaksızın
sonuçlanmış soruşturma üzerine “son
savunma yapmaya çağıran” yazınızı ciddiye aldığımda, Mert Kükrer’in “soruşturma nedeni dışında bir eylemden” ceza
istemine konu kılınması kabul edilemez.
2. YÖK-Yüksek
Disiplin Kurulu(YDK) Kararlarının, Yeniden Görüşülmesi Hukuksal ve Yasal
Dayanaktan Yoksundur. Bu Nedenle, YÖK Tarafından Usulsüzlük ile Mahkum Edilmiş
Disiplin İşlemlerinin Yeniden Raftan İndirilmesi ve Soruşturma Konusu
Yapılması, Başkanı ve Üyeleri Olduğunuz Üniversite Disiplin Kurulu Gündemi
Yapılması, Yeniden Disiplin Cezasına Konu Kılınması Hükümsüzdür.
Üyelerimizden
Deniz Erdem ve Ekin Erdem Evliya hakkında Üniversite Disiplin Kurulu(Üniversite
Yönetim Kurulu değil), 05.05.2015 gün ve 2015/17-18 sayılı kararı ile "Bir
Yıl Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezasına" çarptırılmışlardır.Adı
geçenler, bu karara YÖK-YDK'nda itirazda bulunmuşlardır. YÖK-YDK üyelerimizin
itirazlarını yerinde bularak, 14.07.2015 gün ve 2015/80 sayılı kararı ile, Üniversiteniz
Disiplin Kurulunun(ÜDK) verdiği cezasını ortadan kaldırmıştır. YÖK-YDK bu
kararında, Üniversitenizce verilen “Bir
Yıl Süre ile Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezasının” KALDIRILMASINA KARAR
VERMİŞTİR. Üniversiteniz, YÖK-YDK'nun bu karar üzerine, üyelerimizin
durdurulan terfi işlemlerinin yerine getirilmesini gerçekleştirmiştir. (Bkz.YÖK
Başkanlığının üyelerimize yönelik olarak gönderdiği 03.11.2015 gün ve 9610
sayılı karar bildirimi, Personel Daire Başkanlığınızın 24.04.2016 günlü
Rektörlük Onaylı ve yine Personel Daire Başkanlığınızın 28.04.2016 gün ve 2434
sayılı yazısı).
Bu gerçekler,
işlemleriniz ve bildirimleriniz ortada iken, YÖK'ün verdiğiniz cezayı, itiraz
üzerine ortadan kaldırdıktan sonra, üyelerimiz hakkında, bu kez 657 S.Y.
uyarınca işlem yapmanız, yeniden soruşturma açmanız, ifadeye çağırmaksızın
savunmaya çağırmanız hukuksal da değildir, yasal da değildir. YOK HÜKMÜNDEDİR.
Üyemiz Çağlar
Dölek'in durumu ise, daha bir ilginçlik taşımaktadır. Dölek hakkında
Üniversiteniz tarafından önerilen "kamu görevinden çıkartılma cezası”,
YÖK-YDK tarafından ret edilmiş, kendisine "kademe ilerlemesinin
durdurulması cezası" verilmiştir. Başkanlığınız bunu da yeniden
işleme sokmuştur.
2. Fen Bilimleri
Enstitüsü Arş.Görevlisi Mert Kükrer hakkında ise, Rektörlüğünüz/Başkanlığınız
yeni usulsüzlüklerinin üretilmesine katkıda bulunmuştur. Rektörlüğünüzün Mert
Kükrer hakkında önerdiği “kamu
görevinden çıkarma Cezası”, YÖK-YDK’nun 14.10.2015gün ve 2015/80 sayılı
kararı ile, ret edilmiştir. YÖK Başkanlığı, bu kararını, 03.11.2016 gün ve 9610
sayılı yazısı ile, üyelerimize ve Rektörlüğünüze bildirmiştir. Burada yapılması
gereken, YÖK-YDK’nın ret kararında ret gerekçeleri olarak sıralanmış
eksikliklerin giderilmesi ve buna göre yeni bir hüküm kurmanızdır. Yukarıya
alıntıladığım YÖK-YDK’nun bu kararında sıralanan “Mert Kükrer’e isnat edilen fiilin hiçbir şüpheye mahal vermeyecek
nitelik ve derecede ortaya koymak”, “eyleme
katılan diğer sendika üyelerinin ifadesini almak”, “yalnızca öğrencilerden
alınan ifadeler arasındaki çelişkiler gidermek” ve “Mert Kükrer’e isnat edilen fiili tüm unsurları ile netleştirmek”tir.Ve
asıl önemlisi, bu karara söz ve oyla katkıda bulunduğum bu YÖK-YDK Kararı ile
Rektörlüğünüze önerilen “Rektörlüğünüzün
yaşanan olayları yatıştırma ve uzlaşmacı yaklaşım sergileyerek, olayın
soruşturma boyutuna taşınması yanlışına düşmemek” tir.
Başkanlığınız, bu
karar ve gerekçesini okumadan ve bunların hukuksal sonuçlarını göz önüne
almaksızın, YÖK-YDK tarafından mahkum edilen önceki kararlarınızın(ÜDK’nun
05.05.2015 gün ve 17-18 sayılı kararı) kaynağını oluşturan soruşturmacı
raporunu hortlatarak,yeniden dolaşıma sokmuştur.
Bu arada üyemiz
Mert Kükrer, 27.10.2016 gün ve 25968,
15969 ile 15974 sayılı yazılarla Rektörlüğünüze/Başkanlığınıza başvuruda
bulunarak, tüm bu hukuksuzluk ve yasadışılıklar
ile yanlışlıklara itiraz etmiştir. Farklı içerik taşıyan başvurulara
verdiğiniz tek karşılık 01.11.2016 gün ve 640/858 yazınız olmuştur.
Bu yazınızda;
üzerinden 1 yıldan uzun süre geçmiş YÖK-YDK ‘nun (yazınızda bu Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu
diye geçmektedir ki, bu adla adlandırılan bir kurul yoktur,doğrusu Yüksek
Disiplin Kurulu’dur. YÖK Genel Kurulu aynı zamanda Yüksek Disiplin Kurulu
olarak görev yapar (Bkz. Mülga DY,Bölüm V,Md.37,43) 14.10.2015 günlü
kararında ileri sürülen eksiklikler…soruşturmacılar tarafından yeniden
değerlendirilmiş (bu eksiklikler YÖK-YDK kararında, Mert Kükrer’e isnat edilen fiilin hiçbir şüpheye mahal vermeyecek
nitelik ve derecede ortaya koymak”, “eyleme
katılan diğer sendika üyelerinin ifadesini almak”, “yalnızca öğrencilerden
alınan ifadeler arasındaki çelişkiler gidermek” ve “Mert Kükrer’e isnat edilen fiili tüm unsurları ile netleştirmek”tir) ve
“devlet memurluğundan çıkarma cezası önerilmiştir” denilmekte ve bu önerinin ÜYK’nca (ÜDK olması gerek) uygun bulunması halinde,disiplin
soruşturma dosyanız YÖK Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilecek, 657
S.Y.nın 129 uncu maddesine göndermede bulunarak, sözlü yada yazılı olarak
vekiliniz vasıtasıyla savunma yapmanız mümkündür" denilmektedir.
Mert
Kükrer’in başvuruları dikkatle incelenmiş olsa idi, Kurumunuzun görev ve
yetkililerinin bu denli bilisizlik sergilemeleri mümkün olmayacaktı. Örneğin,
görevli ve yetkilileriniz bilisiz olmasa idi, Mert Kükrer’e,yasa ve hukuk dışı
yöntemle yapılan değerlendirme sonucu olan “devlet memurluğundan çıkarma cezası
önerisinin, ÜDK unda görüşülemeyeceğini, bu türden önerilerin ancak Yüksek
Disiplin Kurulu yetkisinde olduğunu bilebileceklerdi. Yine, görev ve
yetkilileriniz, bilisizlik bataklığında boğulmamış olsalardı, savunma hakkının,
her aşamada, ister disiplin amiri, ister disiplin kurulu ve isterseler YDK’nda
sözlü yada yazılı biçimde kullanabileceğini, sözlü savunmanın yalnızca YDK
aşamasında ve yalnızca vekil eliyle olmayacağının ayırdında olurlardı.
Resmen
açılmayan, çağrı ve gündemi tarafımıza verilmeyen, söz ve karar sahibi olarak
değil de, görüşlerine başvurulan biri olarak katıldığım ve bana göre bir sohbetten öte anlam taşımayan
Kurulunuzda, ben “üyelerimize özgü
disiplin dosyalarını hangi kurul
olarak yürütüyorsunuz?” sorusunu sormuş, AYM ve Danıştay Kararları uyarınca
YÖK-YDK’nun “YOK” olduğunu
belirterek, 657 S.Y.nın da 126. Madde ikinci fıkrasının da uygulanamayacağını,
çünkü ÜDK’nun “Yüksek Disiplin Kurulu” olarak tanımlanmamış olduğunu belirttim.(657 S.Y. Madde 126 - Değişik fıkra:
12/05/1982 - 2670/32 md) Devlet
memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı
bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir” . Üniversitelerin,
kamu tüzel kişiliğine sahip Anayasal kurumlar olduğunu, zorlamalı olarak
uygulanan 657.S.Y.nın tanımladığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun, bağlı bulunulan
öteki kamu kuruluşlarına özgü bir kurul olduğunu toplantıda belittim.
Üniversitelerin “YÖK’na bağlı genel müdürlük, başkanlık, şube yada il müdürlüğü
benzeri kuruluşlar olmadığının altını çizdim. (Değişik fıkra:
12/05/1982 - 2670/32 md) Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir
ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya
yetkili amirler 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler) Bütün bu yol gösterici görüş ve
önerilerime itibar edilmedi ve yokluğumda, üyelerimiz hakkında,
soruşturmacıların önerdikleri cezalardan daha düşük cezaların (kınama cezaları
yerine uyarı, devlet memurluğundan çıkarma yerine üç yıl kademe ilerlemesinin
durdurulması cezaları) verildiğini öğrenmiş bulunmaktayım. İzniniz olursa burada bir
saptamada bulunmak istiyorum: “Bilisizliğin
bu kadarı ancak günümüz üniversite tabelası asılı olan kurumlarda olur!”
Mert Kükrer, son
savunmaya yönelik çağrınız gereğini yerine getirebilmek için, YÖK-YDK kararı
sonrasında soruşturmacılarca yeniden değerlendirilen soruşturma dosyası
hakkında bilgi istiyor, son savunmasını sözlü olarak yapacağını bildiriyor ve
ÜDK toplantısında savunmanı ile Sendika Temsilcisinin bulunmasının sağlanmasını
istiyor.
Promosyon eylemi
üzerine açılan soruşturma sırasında, hiç olmazsa, soruşturmacılar tarafından
ifadeye çağrılan üyelerimize, disiplin işlemine konu kılınan eylemleri hakkında
bilgi verilmiş, belgeleri incelemelerine olanak tanınmıştı. Ve disiplin amiri
olan Üniversiteniz Rektörü, şimdiler mülga olan DY’nin 33/d maddesi uyarınca,
kamu görevinden çıkarma önerisinde bulunmuş, YÖK-YDK’nda Mert Kükrer, avukatı
ve Sendika Temsilcisi olarak katıldığım oturumda savunmasını yapmıştı.
Siz ise, Rektör
olarak, 01.11.2016 gün ve 640/858 yazınızda belirttiğiniz ve 08.011.2016 günlü,
çağrısız ve gündemsiz ÜDK toplantısında, YAPILMAMASI
GEREKİNİ YAPARAK, Mert Kükrer hakkında, bu kez “devlet memurluğundan
çıkarma cezasını”, ÜYK(ÜDK olması gerek) onayına sundunuz, hakkında disiplin
işlemi yapılan üyemize sözlü savunma yapma, savunman bulundurma hakkını
tanımadığınız gibi, Sendika Temsilcisinin varlığına ise, söz ve karar sahibi
olarak değil de, orada bulunmasına katlandığınız bir varlık olarak yaklaştınız.
- Eğer,
YÖK-YDK tarafından ret edilerek ortadan kaldırılan dosyaları,bu kez 657
Sayılı Yasaya göre açmak istiyor iseniz, yapmanız gereken, önceki soruşturma
raporunu,bu kez önerilen cezaları indirerek önümüze getirmek değildir. Çünkü
soruşturmanın yasal ve hukuksal dayanağı ortadan kalkmıştır. Yeniden, 657
S.Y. göre soruşturma açacak iseniz,
657 S.Y.’da varolan zamanaşımını gözeterek,yeni bir soruşturmacı
yada soruşturma kurulu belirleyerek, üyelerimizi ifade vermeye,
tanıklarını dinletmeye,kanıtlarını ortaya serme olanağını vermeniz
gerekirdi.Bunların hiç biri yapılmamış, YÖK-YDK Kararı ile mahkum edilmiş
önceki soruşturma raporu, belki de, tarihleri değiştirilmeksizin yeniden
tedavüle sürülmüştür. Bunun da nedenini kin ve hıncını baskılayamayan
kimilerine verilmiş bir ödün olarak düşünmekteyim.
SONUÇ VE
ÖNERİLERİM:
Yukarıda yaptığım
ayrıntılı açıklamalar doğrultusunda;
YÖK-YDK iptal
kararlarına sonrası yapılan yeniden soruşturma yada değerlendirmelerin ortadan
kaldırılması ve üyelerimiz Deniz Erdem, Ekin Erdem Evliya ve Çağlar Dölek ile,
önerilen cezanın usule uygun olmaması nedeni ile kabul edilmeyen ve geri
gönderilen Mert Kükrer’e, yokluğunda yapılan tüm disiplin
soruşturma/değerlendirme işlemlerinin yok sayılmasını;
YÖK-YDK’nun
14.10.2015gün ve 2015/80 sayılı Kararı ile Rektörlüğünüze gösterdiği doğru yola
girilerek,19.12.2014’de yaşandığı ileri sürülen olaylarda sergilenmeyen “yatıştırıcı ve uzlaşmacı yaklaşımın
sergilenmesini”, aradan iki yıla varan zaman geçen ve YÖK-YDK tarafından
ret edilen işlemler için,yeniden “disiplin
soruşturması boyutuna girişilmemesini” ;
önermekteyiz.
“Ne var bunda?.YÖK-YDK tarafından ret edilen
“bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” yerine, önerilen “kınama
cezalarını”,üç üyeniz için “uyarı cezası” ; üyeniz Mert Kükrer için önerilen
“devlet memurluğundan çıkarma cezası” yerine “üç yıl kademe ilerlemesini durdurma
cezası” verdik” demeniz ve buna razı olmamızı beklemeniz, hukuksuzluğa,
yasadışılığa boyun eğmemizin yarısıra, olası bir başka disiplin işleminde “iyi halden yararlanılmasını” ortadan
kaldıracaktır. Ayrıca, üyelerimizin ne kadar hafif, önemsenmez olursa olsun,
sicil dosyasında disiplin cezasına muhatap kılınmaları, onların gelecekleri
açısından, meslek yaşamları açısından önemli olumsuzlukların nedeni olarak
karşılarına çıkartılabilir.
Bu nedenle; ÜDK’nu
yeniden toplamanızı ve önceki 08.11.2016 günkü kararlarınızı ortadan
kaldırmanız gerektiğini sizlere önermekteyim.
Kaygılarımın
yerini saygılarımın alması dileklerimle. 11.11.2016
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
ODTÜ
Üniversite Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi Olarak)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder