NEDENSİZ
buraya gelmedik-1
“Hiçbir
bela nedensiz gelmez”
Prof. Dr.
Ali Demirsoy
Hiçbir ülke ya da toplum durup
dururken batağa saplanmaz. Onu hazırlayan nedenler vardır. Zaman içinde anlayanlar
toparlanabilir; anlayamayanlar da yok olur gider. Dünyada
adı ve sanı unutulmuş bunca devlet neden yol oldu dersiniz? Organizasyon
bozukluğu, yönetim bozukluğu, bilimsellikten uzak olma ve geçmiş olaylardan
örnek alamama ve en önemlisi niteliksiz insanları olmaması gereken yerlere
yetkili olarak yerleştirme gibi birçok neden sayılabilir. Türkiye bugün yaşanan
kargaşalığın içine nedensiz düşmedi. Bu nedenle “buraya nedensiz gelmedik-1” adlı yazımın birincisini gönderiyorum.
Daha sonra bu yazıyı pekiştiren aynı adlı 2 ve 3’üncüsünü göndereceğim.
Yaşanmadan öğrenme dünyada sadece insana nasip olmuştur…
Paralelciler devletin önemli
yerlerine sınav sorularını önceden ele geçirerek girmişler. Soru çalınması KPSS
sorularının çalınma olasılığını araştırma ile ortaya çıktı. Zanlılardan biri
yakalanıp elleri arkadan kelepçelenmiş olarak polis tarafından götürülürken,
basının önünde, kimin yaptığını öğrenmek istiyorsanız Işık Evlerini arayın diye
bağırmıştı; kimsenin kılı kıpırdamadı; çünkü yönetimle paralelciler o günlerde kankaydı.
Her rezilliğin altından nedense AKP yönetiminin “kendi ifadelerine göre” bilmeden yaptıkları gaflar çıkıyor. Çünkü
bilenleri düşman görüyorlar.
En iyi örnek kişinin kendisi ile
ilgili verdiği örnektir. En azından halkın deyimi ile “günahı ile sevabı ile” kendisine aittir. Bu yazıda ve bundan sonra
yazacağım (nedensiz buraya gelmedik-2 ve
3) yazılardaki örnekler, sizin de şu yada bu şekilde başka biçimlerde tanık
olduğunuz, toplumumuzu için için kemiren, sosyal beklenti ve haklarımızın temel
direklerini yıkan illet tarafgirlik, yandaşlık örnekleri olacaktır.
Ben biraz gerilere gideyim.
ÖSYM’nin başında kurucusu olan ve uzun süre hizmet veren rahmetli Prof. Dr.
Altan Günalp var. Hekim olmasına karşın uzun süre biyoloji bölümü kadrosunda (moleküler
biyoloji anabilim dalı başkanı olarak) yer almıştı. Birbirimizi çok sevmemize
karşın dekanlığım sırasında kendisine karşı aldığım bir karardan dolayı
ilişkilerimiz soğumuştu. ÖSYM o aralarda test araştırma ünitesi için güvenilir
bir denetmen arıyormuş. Sayın Prof. Dr. Altan Günalp, başkan yardımcısı Sayın Ünal
Oktay’a “karşıda-Beytepe’de deli dolu birisi var; aramız nahoş; ancak en çok
güvendiğim insanlardan biridir; gerçek bir bilim adamı kimliğine sahiptir;
konuşun; eğer gelirse bundan böyle soruları ona denetletelim” diyor.
Böylece TAB olarak bilinen ÖSYM Test Araştırma (soruların hazırlandığı,
denetlendiği; seçildiği; ancak sadece yetkililerin girebildiği bir birimdir)
biriminde biyoloji sorularını (4 yıl kadar da ek olarak TUS sınavında yabancı
dil sınavlarını ve birçok sınavı) denetlemeye başladım.
Önemli bir yerdi. Bu nedenle eşim
bile 16 yıl boyunca güvenlik nedeniyle burada çalıştığımdan haberdar olmadı.
Çalışma biriminde kendi alanında son imzayı atan yetkili bendim; bu görevi 34
yıl boyunca tek başıma yürüttüm; daha sonra önerim ile bir doktora öğrencim—meslektaşım
profesör, aynı yetkiyle çalışma ekibine katıldı. Böylece 38 yıl boyunca (ek-1)
biyolojik bilimler alanı içinde tek bir soru dahi iptal edilmeden, kimseye
sızdırılmadan başarıyla sınavlar gerçekleşti.
Ekip, ahlaklı ve görevinin
bilincinde olan bir ekipti. Soruların basıldığı METEKSAN basımevinde uzun zaman
içeriye girip çıkabilen birkaç kişiden biri olan rahmetli Vedat Usta’nın
oğulları epeyi bir yıl boyunca üniversite sınavlarını kazanamamıştı. ÖSYM
başkanı kardeşinin cenazesine bile sınav yapılıyor diye gitmemişti. Basım evi
METEKSAN güvenlik için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Bu kurum, ahlaklı,
bilinçli, şerefli, namuslu insanların omuzları üstünde; üstelik de çok mütevazı
ücretlerle buraya gelmişti.
Daha sonra AKP yönetimi ile bu
kuruma garip insanlar atanmaya başladı (ortak özellikleri erkeklerin badem
bıyıklarıydı). Önce başkan değişti. Daha sonra birimlerin başına adı sanı az
duyulmuş üniversitelerden öğretim elamanları gelmeye başlandı. Test Araştırma
biriminde yıllarca oraya emek veren ve kurum dışından gelen epeyi bir öğretim
üyesi ile “tehlikeyi sezinleyerek” bu
birimi elimizden geldiğince, götürebildiğimiz kadarıyla güvenli bir şekilde götürmeye
karar verdik ve ayrılmadık.
Bu değişime kadar bu birimde
çalışanlar işe başlar başlamaz hemen masanın başına oturamıyordu. En azından
benim ekibime biri katılacaksa, sınav açılıyor; kazanan işe başlatılıyordu.
Ancak ilk birkaç yıl sorular haricinde getir götür işlerine bakıyor; güven
verince ham soruların incelenmesi sırasında odaya alınıyor (sınavda sorulacak
bir tek soru için yaklaşık 40-50 ham soru hazırlanır); ilk seçilme aşamasında (bu
aşamada soruların yaklaşık 2/3’ü elenirdi) yeni gelen meslektaşımız masadan uzaklaştırılıyor;
güven vermeye devam ederse ilk aşama seçimine katılmaya başlıyor; daha sonra 2.
kademe seçime geçiliyor; aynı şekilde belirli bir yıl sonra 2. kademe seçiminde
masa başına gelme hakkını alabiliyordu. Sonuçta 6-7 sene sonra son soruların
hazırlanması sırasında masaya oturabiliyordu. Herkes birbirinden emindi. Yeni
gelen başkan, dışarıdan (çoğu üniversitelerden) gelen öğretim üyelerinin
haricinde (onları daha sonra harcadı) Test Araştırma birimine yıllarca emek
veren deneyimli ve güvenilir ekibin tümünü YÖK’e sürdü ya da yol verdi.
Yeni başkanın atandığı günlerde,
bir gün yine ÖSYM’ye Test Araştırama Birimine çalışma için gittim, bir genç
bayan ekip masalarından birinde oturuyordu. Sordum, sen kimsin diye. Efendim
ben yeni alındım, bundan böyle biyoloji sorularının koordinatörlüğünü ben
yapacağım. Eğitim Fakültesinden yeni mezun olmuş biriymiş. İşin aslını öğrenmek
için birime yeni atanan yöneticilere gittim; “bunu nasıl yaparsınız?”diye sordum. Yavan yavan, başkanlık yeni bir
karar aldı elemanları artık biz görevlendireceğiz diye yanıt verdiler. Kurumdaki
tüm birimler için bu şekildeki atamalar geçerliydi. Belli ki bir tezgâh
kuruluyordu. O günden sonra okuduğum ve incelediğim soruların üzerinde bazı
işaretler gördüm ve yeni gelen bu bayana bunlar nedir diye sordum. Efendim bir
hoca (daha sonra tesadüfen öğrendim ki Cumhuriyet üniversitesindenmiş) her
hafta geliyor ve dil bakımından soruları inceliyor. Yeni gelen bu öğretim üyesi
ile benim karşılaşmamam için olsa gerek çalışma için farklı günler seçiliyordu;
yeni gelen öğretim üyesini tek bir defa bile göremedim. Soruların güvenliği
diye sormaya kalmadı, genç bayan başkanlık emri, lütfen bu konuda bir şey
demeyiniz diyerek sözü bağladı.
Sonuçta ekteki yazıda da görüleceği
gibi 38 yıl boyunca tek bir kusur yapmadan yürüttüğüm ÖSYM görevim sonlandı. Benden
sonra kimler geldi, neler yaptı; öğrenme isteğini bile duymadım. Artık başımıza
bir bela açılacağını biliyordum; ancak zamanını tahmin edemiyordum. Sonuçta
KPSS (Kamu Personel Seçme Sınavı) rezaleti ile cerahat patladı. Devlet yönetimi
önce eski ÖSYM yetkililerini suçlu bulmanın çabası içine girdi. Ancak malı
götüren aslında kankaydı. ÖSYM, üniversite giriş sınavları, akademik personelin
seçim sınavları ve KPSS sınavlarından başka Türkiye’nin önemli 90 kadar
kurumuna alınacak memurların sınavını yapan bir kurumdur[1]. Her
birinin sorusu farklı hazırlanırdı. Bu ülkenin can damarı sayılacak bir yerdir.
Dikkat edin! Hiç kimse bu sorular bunca güvenli ortamda nasıl çalındı; kimler
çaldı, ne zamandan beri çaldı bilmiyor. Yönetim, bu son atananları da galiba büyük
ölçüde uzaklaştırdı ve bir kısmını da yargıya sevk ettirdi.
Türkiye, özellikle 1950’li
yıllardan bu yana niteliği ne olursa olsun yandaşların önemli yerlere
getirildiği bir ülke olmuştur. Bunları anlatırken bu vahim olayın nedenini
sadece yeni gelenleri töhmet altında bulundurma ve suçlama gibi bir basitliğe
indirgenmesini e kesinlikle istemem. Tezgâhın birçok önemli kurumda benzer
şekilde ve zihniyetle uzun zamandan beri kurulduğu belirlendi. Burada değinmek
istediğim senden-benden ön yargısı ile yapılan uygulamaların ve atamaların er
yada geç önemli sorunlara neden olacağını –birçok kurumda yaşandığı gibi- bir
daha vurgulamaktır. Bununla ilgili yüzlerce örnek vermemiz mümkündür. Birkaçına
bir göz atarsak:
Son zamanda yaşanan darbeyi aklı
başında olan herkes lanetliyor. Güzel, iyi de. Ancak hava kuvvetlerinin başına
darbeci komutanı getirmek için önündeki 30 generalin bir kalemde silinmesini; diğer
kuvvetler için de benzer rezilliklere göz yumulmasını yada bizzat tezgâhlanmasını;
Anayasa Mahkemesine FETO’cu bir üye atamak için bin bir hülleye başvurulmasını ve
bunun için gülünç yasaların ve düzenlemelerin yapılmasını; ordunun ve önemli
bilim adamlarınızın belini kırmaya ahdetmiş mahkeme ve savcıların “bile bile yapacakları aşikâr olan”
haksız kararlarından dolayı doğacak zararları ve ödentileri bizzat devletin
yüklenmesini sağlayan yasaların alelacele çıkarılmasını acaba kim nasıl
açıklayabilir?
Kandırıldık deniyor. İyi de ÖSYM,
ayrıldığım (birçok değerli çalışanın da ayrıldığı) güne kadar Türkiye’nin en
güvenilir kurumuydu ve hiçbir şaibenin gölgesi bile düşmemişti. Yetişmiş
güvenilir bir kadrosu vardı. Bu insanların aydınlık yüzünden başka ne kusuru
vardı? Bu kurumda iğneden ipliğe her şey neden değiştirildi?Burası teknik bir
kurumdu, bilime ve güvene dayalıydı. Yılların birikimini taşıyan insanlar
vardı. Siyasilerin kendi görüşlerini dayatacağı bir kurum değildi. ÖSYM
binasına bir defa bile girmemiş, bu tip sınavların kıyısından bile geçmemiş
insanlar neden yönetici ve uzman olarak atandı; güvenirlikleri uzun yıllardır
bilinen eski kadro toptan neden uzaklaştırıldı? Şimdi kalkmış kandırıldık
muhabbeti yapılıyor. Önce bu soruların yanıtı verilmelidir.
Geçtiğimiz kötü günlerin
tekrarlanmaması için herkes bu sistemin içindeyken yaptıklarını, aksaklıkları
ve görüşlerini yazarsa, gerçeği anlama daha kolay olacaktır. 38 yıl boyunca
ÖSYM sorularını denetleyen bir kişi olarak buradaki sorunun nasıl ortaya
çıktığını ve siyasetin bilimsel kurumlara işlemesinin sonuçlarını anlatabilme
için –tarihe not düşsün diye- ben kendi başımdan geçenleri anlattım. Arif olan
anlayacaktır…
Saygılarımla. Prof. Dr. Ali
Demirsoy 19.10.2016
Ek-1
NOT:
Ali Demir adındaki ÖSYM Başkanı, 15 Temmuz sonrasında gözaltına alınarak tutuklandı.Dönemi
bütünüyle sınavların kuşku ile kirlendiği dönem olarak anılır. Ali Demir ile birlikte
çalışan, günümüz YÖK Başkan ve kimi üyeleri ise, şimdiler FETÖ’cü diye kimi üniversite
çalışanlar hakkında işlem gerçekleştiriyorlar. Dünün yolsuzluk ve soru dağıtıcıları
olarak zanlı konumda olması gerekenler, ne garip ki, günümüzde kendilerini savcı
ve yargıç yerine koyabiliyorlar. (Mustafa Altıntaş).
[1]. ÖSYM verilerine göre 2005’te ALES’e 226 bine yakın aday girdi.
Bu adayların ancak yüzde 0.1’i soruları tam ya da 2 eksikle yanıtladı. 2005’te ALES’te tam yapanların sayısı 100
civarındayken bu rakam 2009’da tam 200 kat arttı. 2009’da sınava giren 226 bine
yakın adayın yüzde 9’u tam puan aldı. FETÖ’nün neredeyse bütün sınavlarda
kopya çektiği belirlenen 2009’da,
ALES’te yalnızca 2 yanlışı olan aday sayısının 20 bin 290 olduğu belirlendi.
Üniversite giriş sınavlarının aksine ALES zamana karşı yarışılan bir sınavdır
ve tam soru yapanların oranı yüzde 5 civarındadır. ALES, yüksek lisans ve
doktoranın yanı sıra okutmanlık, arşiv görevlisi, uzmanlık ve öğretim görevlisi
istihdamında da kullanılıyor. Yılda iki kez yapılan sınavların birincileri YGS
ve LYS’nin aksine kamuoyuna açıklanmıyor. Bu nedenle soruları tam yapanlar
dikkat çekmiyor. Sonuçlar, farklı üniversite ve bölümlerde kullanıldığı için
tam puanlılar bireysel olarak değerlendiriliyor ve kesinlikle kuşku
uyandırmıyor. Sınavın bu yapılandırılmasından yararlanan FETÖ, soruları
binlerce adaya sızdırarak üniversitelerde kendi akademik kadrosunu oluşturdu
(Ceyda Karaaslan’dan).
YanıtlaSilGelinen nokta çok acı
tus forumlarında “...Bundan 7-8 kadar yıl önceydi. 5-6 defa girdiğim ÜDS lerden 50-60 arası alıp duruyordum. Meşhur bir TUS dersanesinin Meşhur bir sahibi -ki iyi İngilizce bilmesi ile de tanınır- yerime ÜDS ye girebileceğini söyledi. "Sen de sarışın gözlüklüsün ben de, kimse anlamaz bile, ben böyle çok kişiye ÜDS-KPDS kazandırttım" dedi. Tabi teklifini "bütün akademik hayatımı b.k çukurunun üzerine bina edemem" diyerek reddettim. 1-2 sınav daha sürünüp kendim 71'imi aldım. Eğer yakalanırsa "sevgili JOKER abimin" aleyhine tanıklık ederim. Allah islah etsin, bir adamın her işi mi YAMUK olur ya?”
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=4964&page=62
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=10037
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=4309
http://www.stetuskop.com/showthread.php?t=9306
bundan çıkan anlatılan ve ya kanaatimize göre anlatılmayandan hissedilen anlam tusdata tus hazırlık dersanesinin paralel yapi feto Fethullah Gülen cemaatine genç klinisyenler yapılanması içinde herkesten farklı özel ve çok fazla kontenjan ayırdığı ve iyilik yapmak icin ücretsiz aldığı kişisel verileri yasadışı kaydettiği yani fişleme yaptığı.. tusdata ve veya uz.dr sami selçukbiricik in sponsoru olduğu drtus.com rus forumunda obunme ve guc gösterisi olarak anlatılan ösym den bilgi sızdırmalarını maddi güç ve fethullah gülen fetö paralel yapı veya cemaat örgüt bağlantısı olmadan nasıl yapılabileceği şayanı hayret bir konu olarak şüpheleri celbetmekte haklıdır tusdata ve veya sahibi uz.dr. sami selçukbiricik feto paralel fethullah gülen mensubumudur iskenderpaşa hakyol mensubu mudur bilinmez ve olsa da olmasa da özel hayatı kendi tercihidir saygı duyulmalı ancak ilişkiler ağı ağacın kurdu/ Mustafa Önselin kitabındaki gibi rahatsız edici giriftlikte.. Bu arada ösym nin sınava başkasının yerine girdiği tespit edilen tus Dersanesi sahibi ifadesi ile kamu oyunun anladığı kişinin büyük ihtimalle uz Dr Sami selçukbiricik olduğu kanaati oluşuyor. Ösym nin ve uzman doktor sami selçukbiricik in de aksi bir beyanı yok ..soruşturmaların akamete uğraması bu ortamda bu bağlantılarla ve tusdata maddi sponsorluğunda yayın yapan dr tus sitesinde Drtus.com tus forum sitesi moderatörlerinin ösym ve yök te tanıdıkları olduğu ve maddi gücü fazla olduğu icin ösym de yök te muhatap kabul ediliyor itibar goruyor beyanları zaten malumun ilanı bir durum .
ÖSYM kampanyaları ile bir yandan tusdata bir yandan STV ve zaman gazetesi bir yandan taraf gazetesi ile ÖSYM'nin şifre ve hatalı soru ve sınavlarla gündeme gelirken kpss, ve polis hakim sınavları yolsuzluğunun unutturulduğu gündemin ösym ciddiyetsizliğiyle yaptığı hatalı sorular üzerinden kampanyalarla her sınav döneminde ösym yolsuzluğu gündeminin değiştirilip kpss sınavı ve diğer sınav soru çalmalarının ve siyaset ,ÖSYM ve yök teki kirli bağlantıların, irtibatlı kişiler ali veli halil delil isa musa her kimse bunlar ayıklanmadığı gerçeğinin örtüldüğü . .
Kanser gibi hasta hastalıklı bir ilişki zinciri değil mi
Her sınavda sorular alındı mı çalındı mi sızdı mi sızdırıldı mi kaygısı yersiz Mi? Ateş olmayan yerden duman çıkar mı