Sevgili Dostlar, durmaksızın yeni yaratılan düşmanlar ile dengemiz bozulur,aklımızla alay edilmesinden ötürü öfkelenirken ve can dostlarımızdan, uzunca bir süre her evin konuğu olmuş ve bam telimize basmış Tayfun Talipoğlu,son yolculuğuna uğurlanmayı beklerken,birazcık düşünerek-acı acı gülümsememize katkısı olacak Özgür Mumcu'nun bugünkü yazısını sizlerle paylaşıyoru. "Başlıkta ki "Devlet Bahçeli"yi ben ekledim.
Özgür
Mumcu; “GİZLİ ANARŞİST:DEVLET BAHÇELİ” ,Cumhuriyet 22.03.2017
“Erdoğan kendi kişisel kariyer hedefleri tek adam olmak, diktatörlüğe kaymak için taşıdığı makamın imkânlarını edep ve hayâya sığmayacak ölçüde ucuzlatmıştır.”
Sayın savcı, ben demedim Sayın Bahçeli dedi.
Şubat 2015’te.
“Bu gerilim stratejisinde bir diktatör doğuyor. Bu diktatör de ülkeyi tek başına yönetmeye talip olduğunu söylüyor. Kim ne derse desin hiçbirisine aldırış etmiyor.”
Bunu da ben söylemedim. Sayın Bahçeli söylemiş.
Bunu da ben söylemedim. Sayın Bahçeli söylemiş.
Önceki gün yine bu diktatörlük meselesi açılmış.
Bu defa Sayın Bahçeli, Sayın Erdoğan’ın çok acımasız eleştirilere uğradığını
ifade ederek “Türkiye’de
diktatör olmaz. Bir defa diktatör Türkçe değil”
demeyi tercih etti.
Ben
de derin bir nefes alarak rahatladım. Ev üzerime üzerime geliyordu. Televizyonu
aldım pencereden aşağı fırlattım. Sebebi belli. Türkiye’de televizyon olmaz,
bir defa televizyon Türkçe değil. O esnada telefon çaldı. Haliyle onu da kırıp
attım zira Türkiye’de telefon olmaz, bir defa telefon Türkçe değil. Makine
Türkçe değil, gitti mi çamaşır makinesi de. Gitti. Eh elim değmişken modemi de
kırdım, internet de gitti. Uzatmayayım evde adı Türkçe olmayan ne varsa imha
ettim gitti. Ferah ferah oturuyorum.
Bir
yandan da düşünüyorum. Madem Türkçede diktatör olmadığı için Türkiye’de
diktatörlük tehlikesi yok, Sayın Bahçeli bizi senelerce hangi sebeple Erdoğan
diktatörlüğüne karşı uyardı. Boşa konuşacak biri değil. Onca siyasi tecrübesi var.
Neredeyse elli senelik bir siyasi partinin genel başkanı. Acaba neden böyle
davrandı derken... Yahu parti de Türkçe değil. Demek ki Türkiye’de siyasi parti
de olmaz. Ama siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Bize hep
öyle öğretmişlerdi. Sonra fark ettim ki saçmalıyorum, demokrasi de Türkçe
olmadığından Türkiye’de demokrasi de olmaz.
Yani
Sayın Bahçeli’nin dilbilimsel yaklaşımına göre Türkiye’de diktatör, demokrasi
ve parti olamaz. Kafamız rahat etmelidir. Devlet kendi kendine partisiz,
demokrasisiz ve elbette diktatörsüz yürüyüp gidecektir.
Tam
böyle düşünüp yabancı unsurlardan arınmış evimde uzanacakken fark ettim ki
devlet de Türkçe değil, Arapça. O zaman Sayın Bahçeli’nin akıl yürütmesine göre
Türkiye’de devlet de olmaz.
Haliyle bu durumda Türkiye’de bir Devlet Bahçeli’nin de olmaması gerekir. Ama var. Her ne kadar söyledikleriyle kendi geçmişini yalanlayarak başka bir kimliğe kavuşmuş olsa da var.
Haliyle bu durumda Türkiye’de bir Devlet Bahçeli’nin de olmaması gerekir. Ama var. Her ne kadar söyledikleriyle kendi geçmişini yalanlayarak başka bir kimliğe kavuşmuş olsa da var.
Tam
o esnada meseleyi çözdüm. Sayın Bahçeli dilbilimsel siyasi yaklaşımıyla
diktatörlüğü, partileri, demokrasiyi ve devleti ortadan kaldırmayı amaçlayan
samimi bir anarşist. Tweet’lerinden anlamamız gerekirdi. Lirik bir nihilist.
Gerekirse kendi varlığından bile geçebilecek sınırsız bir özgürlük sevdalısı. Bakunin’e
parmak ısırtacak efendisiz bir anarşist.
Referandumda
kendi kendini inkâr edecek şekilde neden evet oyu kullanacağı da böylece benim
açımdan netleşti. Siyasi kariyerinin sonunda yüreğinde bir sır gibi sakladığı
anarşizme son bir hizmet etmek istemiş olmalı. Devletin bütün kurumlarını
sarsarak yok edecek bu değişiklikle beraber devletli toplumdan devletsiz
topluma geçmeyi hedefliyor.
Herkesin
kafasını karıştıran Devlet Bahçeli neden böyle davranıyor sorusunun cevabını
bulmanın mutluluğuyla anarşizmin bu gizli kahramanına selamlarımı iletiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder