9 Ağustos 2016 Salı

Sevgili Cenger,galiba kendimi yeterince anlatamamış olmalıyım. Bir kez 7 Haziran seçim sonuçlarının kabul edilmeyip, 6 milyonu aşkın seçmen desteğini arkasına almış HDP'yi yok saymak,ulusal istencin ayaklar altına alınmasıdır.Yani kendinize verilen oyları meşru görüp,rakiplerinize verilen oyları gayrimeşru ilan ederseniz, demokratlığın yakınına bile varamamış olursuzun. Kimse çıkıp da, yahu 7 Haziran'da belirttiğim istencemi nasıl geçersiz sayarsın,ayaklarının altına alırsın dememiş,herkes kuzu kuzu,yaratılan korku imparatorluğunun baskısı altında 1 Kasım seçimine koşuşturmuştur. Örneğin,partiniz,bu ne biçim iştir diyebilmiş midir? Darbelerin yalnızca postallısına karşı çıkıp, iskarpinlisine destek verirseniz,darbe-savar olamazsınız. Darbeler nedenleri ve sonuçları ile değerlendirilir. Örneğin, eğer tüm postallı başkaldırılara karşı çıkacaksak, 1908 İkinci Meşruiyete de, hatta M.Kemal Başkaldırısına da karşı çıkmamız gerekir.Çünkü ikisinde de Hareket Ordusunun aktörlerini görebiliriz. Bugün yere göğe sığdıramadığımız demokrasiye vurgun(!) halkımız, dünün darbelerinin severleridir. Bunlara,halkın bilinçsizliği ile açıklama getirmek,hiç de içime sinmeyen kolaycılıktır. Benim gözlemime göre,Türkiye halkı, dünlerde daha bilinçli,daha örgütlü,daha yurtseverdi,daha kişilikli idi. Tek başına sendikalı işçiye bakmamız, örneğin 1965 seçimlerinde Marksist kökenli TİP'in 15 üye olarak TBMM'de yer bulması,sizin bilinçsizlikle suçladığımız halkımızın yüzakıdır. Fazla geriye gitmek istemiyorum. 12 Eylül öncesi Ecevit Hükümetinin düşürülmesi konusunda sayfa sayfa ilan veren, partinizin önder kadrosunun da içinde bulunduğu TÜSİAD değil mi? Yine, üzerinden 36 yıl sonra bile "12 Eylül Anayasası", Orhan Aldıkaçtı tarafından,TÜİAD desteği ile, Ilıcaklar'ın Tercüman Gazetesi öncülüğünde Divan Palas'ta, daha 12 ufukta görünmediği bir zamanda taslak olarak hazırlanmamış mıydı? İşin ilginci,darbelerden en çok yararlananların iki yüzlülüğünden ötürü, darbeler zarar görenler daha insaflı olmaktalar. Bir öykümü anlatayım. Ben 12 Eylül'de 1402 lik olarak Yüksekokul Müdürlük görevimden alındım ve tutuklandım.Darbe-severlikten,darbe-savarlığa sıçrama yapan kesimler, darbecileri yargılar oyununu sahneye koyduklarında,bana da davaya neden müdahil olmadığımı sorduklarında,ben bu şarlatanlar(yani 1982 Anayasasına destek veren yüzde 92'ler) arasında bulunmam,demiştim. Siz,bir siyasal parti içinde,liberal parti içinde çalışıyorsunuz. Neden halkımızı,eksikliğini çektiğini ileri sürdüğünüz bilinç eksikliğini gideremiyorsunuz?Ayrıca şu vatanseverlik yarışından da tiksinmekteyim. Vatanseverlik,yurtseverlik vatan-millet-Sakarya söylevleri ile olmaz. İyi insan,yararlı işler yapabiliyor musun, yurt görevlerinden olan vergini kaçırmadan ve kaçınmadan ödüyor musun,budur insan severlik ve yurt severlik. 12 Mart döneminde Adana Borsasında bir açık oturumda idim. Her kalkan konuşmacı-işveren-işadamları bu vatan için canımızı veriririz,canımız feda olsun palavrası sıkıyorlardı.Sıra bana geldiğinde "hayrola, savaş mı çıktı"diye bir soru atmıştım ortaya ve arkasından 2sizden canınızı,kanınızı vermenizi isteyen kimse yok,verginizi verin" demiştim. Bu nedenle, Suriyelileri, az yurtsever,bizlerin ise çok yurtsever olarak tanımlamak yanlış,böyle bir ölçü de yoktur. Hele hele bunu, "bizim tarihimiz çok daha acılarla doludur"gerekçesi ile açıklamak mümkün değildir. Çünkü Suriye,Irak,Birinci Dünya Savaşı sonuna kadar bizim yurt toprağımızını bir uzantısı değil miydi?Bu coğrafya,aynı acıları paylaşan kardeşlerdir ve size Pasaport filmini anımsatmak isterim. Esenlik dileklerimle.09.08.2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder