Bu kamuoyuna açık mektup, Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü tarafından üniversite topluluğu üzerinde estirilen disiplin terörünün, üyesi olduğum YÖK-YDK dosyaları içinde ve kapalı kapılar arkasında kalmaması ve ilgililerin yararlanması amacına dönük olarak kaleme alınmıştır. 16 Şubat 2017 Perşembe günü YÖK-YDK toplantısında, UÜ Eğitim Fakültesi öğretim üyelerinden Prof.. Dr..Şermin Önder Külahoğlu hakkında,Üniversitesi tarafından önerilen "devlet memurluğundan çıkarma cezası", OYBİRLİĞİ ile ret edilmiştir. Bu karar üzerine, kamu yararına kullanılması gereken zaman ve özdeksel kaynakların savurganlığı ile, zulme konu olanların görevlerini yapamaz hale getiren, onların içsel barışını, dengesini, çevresi ile ilişkilerini bozan sulmün sahibi olan Uludağ Üniversite sıfatını taşıyan adama(!) bir mektup yazmayı gerekli gördüm. Dilerim bu mektup, öteki meslektaşlarımın da yararlanmasına katkıda bulunur. 20.02.2017 Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
YÖK-YDK Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi)
0532 513 30 52
Prof.Dr.Yusuf Ulcay
Uludağ Üniversitesi Rektörü
(ozelkalem@uludag.edu.tr)
BURSA
Bay
Rektör,
Bu,
yazılma zorunda kalınmış bir “AÇIK
MEKTUP” tur. Açık mektup olduğundan kamuoyunun da bilgisine sunulacaktır.
Gerçekte bu “açık mektubu” hak eden yalnız siz olmayıp, asıl görevi,
üniversitesinde çalışma iklimini iyileştirmek, bilimsel üretimi özendirmek,
üniversite bileşenler arasında barış ve işbirliğini geliştirmek yerine, öğrenci
ve akademik ve yönetsel çalışanlarına karşı, uydurma gerekçelerle ve
oluşturduğu soruşturmacı-raportör-disiplin kurulları adlı tetikçileri ile “disiplin terörü” estiren tüm
yükseköğretim yöneticilerinedir. Amacım, sizin üzerinizden bu terörün
durdurularak, hizmetlisi olmayı gönüllü olarak ve hatta rektör adayı
yarışmasına girerek,kapı-kapı dolaşarak
üstlendiğimiz üniversite bileşenleri olana öğrencilere, akademisyenlere
ve çalışanlarına yönelik asıl görevinize dönmenize katkıda bulunmaktır.
Ben,
1969 yılında akademik mesleğe asistan olarak katılan ve 2013 yılında, yaş
sınırlaması nedeni ile, 44 yıllık hizmet sonrasında emekli olan ve fakat
üniversiter yaşam ile ilgisini kesmemiş, bilgi ve birikimini isteyen
meslektaşları,mezunları,kamuoyu ile paylaşan,onların hizmetine koşan birisiyim.
2012’den başlayarak da, üyesi olduğum Eğitim-Sen üyelerine yönelik “YÖK - Rektör Disiplin Terörüne” karşı,
yükseköğretim kurumları disiplin kurullarında ve YÖK-Yüksek Disiplin
Kurulu(YÖK-YDK)’nda, söz ve karar sahibi
“ÜYE” olarak görev
yapmaktayım.
Size,
doğrudan böyle bir “açık mektup” yazmamın nedeni, UÜ Eğitim Fakültesi Rehberlik
ve Psikolojik Danışmanlık ABD Öğretim Üyesi Sayın Prof.Dr.Şermin Önder KÜLAHOĞLU’nun, YÖK Başkanlığına
gönderdiğiniz disiplin dosyası içindeki “kepazelikler
/ iğrençlikler /akıl almaz cahillikler / sergilenen düşmanlıklar” dır.
Külahoğlu’nun dosyası içinde rast geldiğim ve ne nedenle eklediğinizi
bilmediğim Elif Acar ve Mustafa Balay’ın dosyaları/disiplin işlemleri için de benzer görüşteyim..
Önce
teknik bilgi yetersizliğinizi gidereyim. Burada üç yüksek yargı kararının,
yalnızca tarih ve numaraları vereceğim. Bunlardan ilki; AYM ‘nin 14.01.2015 gün
ve E:2014/100, K:2015/6 sayılı, 2547 S.Yasanın53/b maddesinin son tümcesini
iptal eden kararı; ikincisi, bu kararın gereğinin, yayımlanması ile birlikte
yürürlük kazanacağına ilişkin Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun
29.04.2015 gün ve E:2013/826, K: 2015/1654 sayılı kararı; üçüncüsü ise, bu iki
yüksek yargı kararı üzerine, yükseköğretim kurumlarında disiplin işlemlerinin
yürütülmesini düzenleyen, YÖK Genel Kurulu’nun 12.11.2015 günlü,2015.14.486
sayılı kararının durdurulmasına ilişkin Danıştay 8. Dairesi’nin 09.03.2016
günlü, E:2016/1221 sayılı kararıdır. Bunları neden sıralıyorum. Üçüncü sırada
yer verdiğim D.8.D. sonrasında, yükseköğretim kurumlarında disiplin
işlemlerinin dayanaklarının tümü ile çökmüş olmasıdır. Yani, 09.03.2016 günlü
D.8.D. kararından sonra disiplin işlemi yürütmeniz, yasa dışılık ile sakattır,
yok hükmündedir. Bunu bilisizliğinize verip, görmezlikten gelebiliriz. Asıl önem taşıyanı, yetkisiz de olsanız
yaptırmış olduğunuz ve daha baştan sakatlık taşıyan disiplin işlemlerindeki
kepazeliklerdir. Bunları sıra ile açacağım.
I.
DOSYA:1: “SÜREKLİ DEVLET ALEYHİNDE PROPAGANDA YAPMAK
SUÇU:
Bay Rektör,
Soruşturma emrinizde, soruşturulmasını istediğiniz atalı suç / eylem ;
,“SÜREKLİ DEVLET ALEYHİNDE PROPAGANDA
YAPMAK” (Rektörlük 25.05.2016 - 19945).
Rektör olduğunuzdan okur-yazar, okuduğunu anlar konumda olmanız
gerektiğinden, şu soruma yanıt vermeniz gerekmektedir: “Böyle bir disiplin cezasını gerektirir bir eylemi, disiplin işlemlerinin
dayanağını oluşturması gereken hangi yasa, yönetmelik, yönerge vb. hukuksal
kaynağa dayanarak, soruşturma konusu yaptınız ?” .Ben 657 S. DKY’na, 2547 S. Yükseköğretim Yasasına, AYM Kararı ile
dayanağı ortadan kaldırılan ve bu nedenle mülga
Yükseköğretim Disiplin Yönetmeliğinde(DY) aradım, bulamadım. Sizin de
yanıtınızın olumlu olmayacağını bilmekteyim. Çünkü, tetikçilik görevini
verdiğiniz soruşturmacınız, çaresizliğinden ve görev aşkından(!) olacak, tam bir kepazelik olan, rapor paçavrasında,
ceza önerisini “öğrenciler arasında
düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayırımını yapma suçu” olarak tanımlamaktadır.
Hadi diyelim uydurduğunuz suç, 657’de, 2547’de ve mülga DYnde cezayı
gerektirir böyle bir suç var. Peki, bir suç, sizin gibi muktedir-zalim bir
rektörün egemenlik alanı olan üniversitede nasıl “sürekli olarak işlenebilir?”. Bu süreklilik ne zaman başlamış, ne
zamandır bu suçun işlenmesine “göz
yumup, yardım ve yataklık ettiniz?”. Hadi diyelim ki, siz de, üniversiteniz içinde
engin hoşgörünüzü(!) sergileyip, belki uslanır diye göz yummuş oldunuz. Ve 25
Mayıs 2016 günü, “uslanmayanın hakkı
kötektir” deyişinden yola çıkarak, Prof. Külahoğlu’yu disiplin çarmıhına
germeye karar verdiniz. Peki, “sürekliliğinin altını çizdiğiniz” ve izlediğiniz yada
muhbirlerinize, jurnalcilerinize izlettiğiniz bu korkunç eylemi, yani yüce
devletimiz aleyhine propaganda yapma suçunu neden kanıtlarla, tanıklarla,
belgelerle, ses alma araçları ile somutlaştırmadınız?
Tarafınızdan imzalanan soruşturma emrinizde, atılı suçun; “niteliği-içeriği”, “yeri”, “zamanı”, “kanıtları”, “tanıkları” ilgili tek bir belirleme söz
konusu değil. Amaçlananın, “kurt ile
derenin altındaki kuzunun suyu bulandırması öyküsünde olduğu gibi”,
Külahoğlu’nu cezalandırmak olduğu burada açıkça sırıtıyor. Çünkü, disiplin
amiri olarak size düşen görev; verdiğiniz görev emrinde soruşturmanın
sınırlarını da açıkça belirtmeniz, soruşturmanın konusunu oluşturan atılı suçun
ne olduğunu, tarihini/tarihlerini, yerini, kişilerini, tanık ve kanıtlarını
açıkça, kuşkuya düşülmeyecek açıklıkla belirtmeniz gerekmektedir. SORUŞTURMA EMRİNİZDE BUNLARIN HİÇ BİRİ
YOKTUR. Emrinizdeki tetikçi-soruşturmacıya “KÜLAHOĞLU’NUN DEFTERİNİ DÜRÜN” diyorsunuz.
Bu emrinize “baş-üstüne” diyerek dalan tetikçi soruşturmacınız Kazım
Yoldaş(Yoldaş seslenişi hoşlandığım bir sözcük, ancak bu dosya içindeki
aşağılık ve alçaklıkları gördüğümden sonra bu sözcükten iğrenir oldum), bundan
en fazla sıkıntıya düşen kimse olduğunu kanıtlayıcı alçaklık ve aşağılık yöntemlere girişiyor.
Sizin suç atımınız ile bir yerlere
gidilemeyeceğini,sonuç alınamayacağının o da ayırdında. Meslektaşı, Fakültetaşı Prof. Külahoğlu için
öğrenciyi kullanıyor ve onlardan, uydurduğu gerekçelerle, hocaları Külahoğlu’nu
suçlayıcı ifadeler almaya girişiyor.
Bunları teker teker, altında Genel Sekreter Vekiliniz imzalı belgelerden
yola çıkarak açıklayacağım.
Soruşturmacı olarak atadığınız “tetikçinizin” öncelikle kimliği hakkında
bilgi vereyim. Prof.Dr. sıfatını taşıyan Kazım Yoldaş, hakkında soruşturma
açılan Külahoğlu’nun görev yaptığı Eğitim Fakültesi’nde Dekan Yardımcısı. Dosya
içeriğine baktığımda, Dekan ve Dekan
Yardımcısı Yoldaş, Prof. Külahoğlu için kurulan kumpasın
merkezinde yeralmakta. Yani Eğitim Fakültesi, sizin soruşturma emrini
verdiğiniz “sürekli devlet aleyhine
propagandaya” göz yumulan yer ve uzunca bir zamandır bir işlem
yapmıyorlarsa, soruşturma emrinize konu kıldığınız suçun asli işleyeni kadar
sorumluluk taşıması gerekenlerden ikisi. Belki de, Prof.Külahoğlu ‘nun siç
ortakları almalı. Ancak gönderdiğiniz dosyayı incelediğimde, dekan ve
yardımcısının, Prof.Külahoğlu’nun hasımları olduğu sonucuna vardım. Bunu en iyi
sizin bilmeniz gerektiğinden olacak, Prof.Külahoğlu’nun defterinin dürülmesi için görev verdiğiniz
kimseler çetenizin gözü kara üyeleri bunlar.
Görevlendirdiğiniz soruşturmacı,
kendisine verilen görevin “TETİKÇİLİK/CELLATLIK”
değil de, “gerçeğin” ortaya çıkartılması” olması gerektiğini bilse, ucu
açık, tarihi, yeri, tanık ve kanıtları belirli olmayan atılı suçu ciddiye
almaması, büyük bir görev aşkıyla(!)
kıyıma yeltenmeden, görevini, görevlendiren size geri vermesi gerekirdi.
Soruşturmacı; büyük bir aşkla, kendisine verdiğiniz “Külahoğlu’nun defterini dürme” görevine
dört elle sarılır. Uydurduğunuz suçla
bir yere varılamayacağını kavrayıcı zekaya sahip olacak ki, infaza yarayacak“yeni suçlar” üretmeye girişir. Dosya
içinde (İbrahim Çetin,Yağmur Karahan ,
Merve Döne Yıldırım,Çağla Yaprak Bilici,İrem Kabakuşak, Nurcan Kılıç’a
soru-yanıtlı, biri de sorulu-ancak yanıtı yok Mazlum Doğan Yıldırım imzasını
taşıyan, ancak yeminli katibin yer almadığı) hepsi de, 31.05.2016 gün ve saat
12.30 un not düşüldüğü yedi adet “Tanık
İfade Tutanağı” bulunmaktadır.
Önceden hazırlanan bu tutanakta, tanıklığa çağrılan öğrencilere,
Tetikçi-Soruşturmacı 4 adet soru yöneltir. Bunlar;
-
Soruşturmacı
tarafından anlatıldığı notu düşülen “ Külahoğlu’nun
yaptığı ileri sürülen sürekli devlet aleyhine propaganda” hakkında
bildikleriniz nelerdir?
-
Prof. Külahoğlu ,derste herhangi bir partinin lehinde
veya aleyhinde propaganda yaptı mı?
-
İstiklal Marşımızın aleyhinde konuştu mu?
-
Şehitlerimize hakaret içeren sözler söyledi mi?
BU SAÇMA-SAPAN, YÖNETENİ UTANDIRMASI
GEREKEN VE SUÇ ÜRETMEYE YÖNELİK SORULARA VERİLEN TÜM YANITLAR, PROF.
KÜLAHOĞLU’NU SUÇLAYICI OLMAYIP, ÖVGÜLEYİCİ, BİR ÖĞRETİM ÜYESİ İÇİN YÜZAKI OLAN
NİTELİKLERİNİN ALTININ ÇİZİLMESİ İÇERİKLİDİR. Bu, öğrencilerin, örnek almaları,
rol model olarak içselleştirmeleri gereken
hocalarından dürüst ve namuslu olduklarının kanıtını oluşturmaktadır.
Soruşturmacı
kimlikli tetikçiniz; aynı günlü,31.05.2016 günlü çağrısı ile, Prof.
Külahoğlu’na “sürekli devlet aleyhine
propaganda yapmak iddiası” ile açılan soruşturmada, savunma(ifadeye olmalı)
çağrısında bulunur. Yoldaş, 07.06.2016 günü önceden hazırlanmış tutanak ile
Prof. Külahoğlu’na, hakkında 9 adet iddia olduğunu, bunlarla ilgili bildiklerini anlatmasını ister.
Tetikçiniz, bu iddiaları soruya dönüştürme yeteneğinden bile yoksun olduğunu
gözler önüne serer. Bunlar;
Derslerinizde ;
-
Sürekli devlet
aleyhine propaganda yaptığınız,
-
Sürekli hükümetin
aleyhine propaganda yaptığınız, iktidara oy verenleri küçümseyici ifadeler
kullandınız,
-
İstiklal
Marşımızın aleyhine konuştuğunuz, faşist baskı olarak nitelediğiniz,
-
Şehitlerimiz için
“Bizim askerlerimiz ölünce şehit oluyor da dağdakilere neden etkisiz hale
getirildi,deniyor” diyerek vatan uğruna canını veren şehitlerimiz ile ülkemizi
bölmeye çalışan vatan haini teröristleri aynı kefeye koyup şehitlerimize
hakaret ettiğiniz,
-
Eğitim sistemini
eleştirdiğiniz,
-
Başörtüsünü
küçümseyerek başörtüsü kullanan kızların çağdaş olmadıklarına dair rencide
edici sözler kullandığınız,
-
Rehberlik saatinin
kalkması üzerine “Artık Muhammed’in hayatını ders olarak koyarlar,tabii
Muhammed’in hayatı rehberlik saatinden daha
önemli” diyerek Peygamberimizi küçümseyip dini değerlere hakaret
ettiğiniz,
-
Gezi olayları
sırasında görev alan Türk polisini küçümseyici ifadelerle suçladığınız,
-
Sürekli kendi
siyasi düşüncenizin açıktan veya üstü kapalı biçimde propagandasını
yaptığınız…”
Bay
Rektör,
Buraya
kadar, tarafınızdan YÖK-YDK dosyasından alıntıladığım belge ve bilgilere
dayalı, sizin tanımladığınız “sürekli
devlet aleyhine propaganda yapmak” ile, tetikçilik görevi verdiğiniz
soruşturmacı Yoldaş’ın, hem tanık öğrenciler ve hem de Prof.Külahoğlu’na
yönelttiği, “soru bile olmayan” saçmalıkların
ciddiye alınır yanı var mı? Bunları ciddiye alarak yanıtlamaya çalışan Prof.
Külahoğlu’nun ifadesini okuduğunuzda, kurumunuz ve soruşturmayı başlatan
kendiniz hakkında nasıl bir duyguya kapıldınız?
Herhangi bir suçluluk duygusu, insana özgü utanma,arlanma duymayacak ölçüde kin ve nefret duyguları ile
dolu oluşunuzu,, bu rapor paçavrasını, kendi soruşturma emrinizdeki atılı suçu
bile aşan uydurma suçlamaları, Prof. Külahoğlu’nu cezalandırmak için yeni
tetikçiler görevlendirmeniz ile izlemekteyim
07.06.2016’da,
saat 10.00’da Prof.Külahoğlu’nun
ifadesini alan tetikçi-soruşturmacınız Yoldaş, raporunu 09.06. 2016 olarak
hazırlar ve 08.06.2016
tarihli bir üst yazı ile, Rektörlüğünüze
sunar. BURADA GÖREV VERDİĞİNİZ
TETİKÇİ-SORUŞTURMACINIZIN, BİR GÜN SONRA, 09.06.2016 GÜNLÜ RAPORUNU, BİR GÜN
ÖNCE, 08.06.2016 GÜNÜ NASIL REKTÖRLÜĞÜNÜZE VERME BECERİSİNE SAHİP OLDUĞUNA
ŞAŞIRMAKTAYIM. BU YETENEK SAHİPLERİNİ, İLERDEKİ TETİKÇİLİKLERİNİZDE
KULLANMAMANIZI ÖNERİRİM. SİZE YARARDAN FAZLA, ZARAR ÜRETMEKTELER. Sanırım bu
cahil cesaretine pervasızca dalmanızın nedeni, bnların dosyalar içinde
kalacağınıza olan güveniniz olmalı. Bunların insan olan kimilerinin,bunlar
YÖK-YDK üyeleri, idari yargı ve kamu
vicdanı olan medyanın eline düşmesinin,siz ve çete üyelerinizin saygınlığını,
ahlak düzeyinizi yerle bir edeceği aklınıza gelmiyor mu?
Altında
“teslim alan” diyerek imzanızın açıldığı, ancak imzanızın olmadığı, 09.06.2016
günlü “Soruşturma Raporu”nu elinize aldığınızda, tetikçi-soruşturmacınıza
verdiğiniz görevin tanımı “SÜREKLİ
DEVLET ALEYHİNDE PROPAGANDA YAPMAK SUÇU” yerine ; “Suç Konusu” nun;
-
Derslerinde sürekli devlet aleyhinde propaganda
yapması,
-
İstiklal Marşı ve şehitlerimizin aleyhinde konuşması,
-
Hükümeti eleştirerek kendi siyasi düşüncesi
doğrultusunda öğrencileri yönlendirmesi,
-
Başörtüsü ve başörtülü öğrenciler aleyhinde konuşarak
ve Hz.Muhammed’i hedef alan olumsuz sözler söyleyerek öğrenciler arasında
siyasi düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapması,
biçimine
büründürüldüğü gördüğünüzde, tetikçi-soruşturmacınıza “evladım, ben sana suç üretim görevi vermedim, bunlar nereden çıktı” diye
sormadınız mı? Hele hele bu rapora eklenen Rektörlüğünüzün 08.06.2016 gün ve
65830281-900/21599 sayılı disiplin durumuna ilişkin bilgi notunda(Dizi
Pusulasında 7 numaralı olarak işaretlenmiştir) , “başörtüsü ve başörtülü öğrenciler konusunun” 04.02.2012 günlü,
cezai işleme konu kılınmayan bir uydurma olduğunu, neden bunu yeniden gündeme
taşıdığını sormadınız mı? Yine, Prof.Külahoğlu için 03.12.2007 tarihli “uyarma
cezası” nedeni ile kurumunuzun yargı kararı ile mahkum edildiğini, bu cezanın
kalkmış olduğunu anımsatmadınız mı? Ve bu raporu ciddiye alarak, Prof.Külahoğlu
hakkında bu suçları işlemesine ilişkin bir kanıya varıp disiplin cezası vermek
için yanıp-tutuşuydr iseniz, “öğrenciler arasında düşünce, felsefi
inanç,din ve mezhep ayırımını yapmasını” Cumhuriyet Savcılığına neden
duyurmadınız? Yoksa, “iftiranın,alçaklığın,
aşağılığın bu kadarı yeter mi”
dediniz.
Tetikçilik
görevini verdiğiniz Yoldaş, sizin görevlendirme emrinizde, atılı suça ilişkin
bir belirleme yokken, suç tarihini “2015-2016
Öğretim Yılı Başından Soruşturmaya başladığı tarih olan 25.05.2016’ya kadar” diye
belirliyor. Sonra bu tetikçinizi
merak ederek, kim olduğunu araştırdım. Prof. Külahoğlu’nun görevli olduğu UÜ EF
Dekan Yrd.cısı olduğunu gördüm. Ve bu adama(değer mi!) soruyorum : “Sen bu çok ciddi(!) suçun işlendiği yerde
sorumlu-görevlilerden birisisin. Bu korkunç suçun(!) işlendiğini, Ekim
2015’den, soruşturmaya başlayıncaya kadar neden ayırtına varmadın da,
kendilerine karşı suç işleyen bu tesettürlü öğrencilerin zulüm altında(!) inim
,inim inlemesine(!) neden kayıtsız kaldın?”
Bay
Rektör,
Komedi
bitmedi. Sizler ciddi bir kurumun üst düzey yöneticisiniz ya, komedinin burada
bitmesi sizleri doyurmaz. Bu kez ikinci bir tetikçinizi, 20.07.2016 gün ve 26366
sayılı yazınız ile, Prof. Külahoğlu dosyası için “raportör”
olarak görevlendiriyorsunuz. Kim bu raportör Prof.Dr.Muammer Demirel?
Hakkında disiplin işlemi başlatılan Prof. Külahoğlu’nun görev yaptığı Eğitim
Fakültesi Dekanı. Yani, raportör’e, yardımcısı Yoldaş’ın düzenlediği iftira
belgesini emanet ediyorsunuz. Yani tetikçiniz olarak kullandığınız bu iki kişi,
aynı fakültede ve biri amiri, ötekisi onun yardımcısı. Nasıl tarafsızlık değil
mi? Aferin sizlere!
Bu
ciddi(!), yansız(!) raportör, 23.06.2016 günlü raporu ile, yardımcısı Yoldaş’ı,
“etraflı araştırma yapmak” ve “soruşturmayı usul yönünden ( soruşturmanın ırzına geçmiştir yada tetikçiliğin
gereğini yerine getirmiştir demeyeceğine göre) dikkatli bir şekilde tamamlamıştır” diye övgülerken, önerilen
cezanın yerinde olduğunu belirtir. Utanmadan imzaladığı bu metinde ikinci
tetikçiniz Demirel, dosya içinde yer alan yedi öğrencinin Prof. Külahoğlu’yu
öven ifadelerini görmezlikten gelerek, dosyada yer almayan öğrenci ifadelerini
“isnat edilen suçu doğrular nitelikte” diye
yalana imza atabiliyor.
Raportörün
raporunun verildiği 23.06.2016 günü toplanan Üniversiteniz Disiplin Kurulu, 1
sayılı karar ile Prof.Külahoğlu’nu “3
Yıl Süre ile Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezasına” çarptırır.
Üyelerinin ve karşıoy kullanan üyenin imzalarının ve karşıoy gerekçesi
bulunmadığı bu karar,22.07.2016 gün ve 26634 sayılı imzanızı taşıyan yazılarla,
Eğitim Fakültesi Dekanlığı ile Prof. Külahoğlu’na bildirilir.
Bay
Rektör,
Yalanın
ve dolanın, sahiplerinin ayaklarına dolandığını burada bir örneğini
yaşamaktayız. Çünkü, tetikçi-soruşturmacınıza verdiğiniz soruşturma
emrinde atılı suç “SÜREKLİ DEVLET ALEYHİNDE PROPAGANDA YAPMAK SUÇU” olarak
tanımlanmışken, tetikçi-soruşturmacı, 09.06.2016 günlü Soruşturma
Raporunda atılı suçu “öğrenciler
arasında düşünce, felsefi inanç,din ve mezhep ayırımını yapma suçu”na dönüştürerek, bu suça karşılık gelen “3 Yıl Süre ile Kademe İlerlemesinin
Durdurulması Cezası” öneriyor. Ve sizler, muhbiri, disiplin amiri,
soruşturmacı, raportörü- disiplin kurulu zincirinden oluşan “DİSİPLİN ÇETESİ/MAFYASI” olarak, 23.06.2016 günlü 1 nolu kararınızda “Sürekli Devlet Aleyhinde Propaganda Yapma
Suçu” karşılığı olarak onaylıyor ve ilgililerine dağıtabiliyorsunuz. ÜDK
kararında; “suç” “Sürekli Devlet
Aleyhinde Propaganda Yapmak” olarak gösterilmekte. Bu suça önerilen cezanın
dayanağı olarak 657 S. DMY’nın 125.Md. (d) bendi, (ı) fıkrası olarak veriliyor.
Açıp bakıyorum, anılan maddeye. Öncelikle, soruşturma konusu kıldığınız eylem,
iftiranın ötesinde, gerçek bile olsa, “BÖYLE
BİR SUÇ, YANİ SÜREKLİ DEVLET ALEYHİNDE PROPAGANDA YAPMAK “ diye bir suç
yok. Yani, “Disiplin Terörü Çetesi” olarak
tanımladığımın tümü-bir karşı oy kullananı dışında tutarak-yalan üzerine karar
oluşturma suçunu işlemişlerdir. Konu, Cumhuriyet Başsavcılığının görevi içine
girmenin yanı sıra, yalanla-dolanla insanların emeklerini, ruhsal dengelerini,
toplumsal saygınlıklarını ayaklar altına alan bu disiplin sürecine,başta
soruşturma emrini veren siz olmak üzere, atadığınız tetikçi-soruşturmacı,
tetikçiniz raportör ve DK kararına imza atan herkes ceza ve tazminat
davalarının zanlılarını oluşturmaktadır.
Bay
Rektör;
YÖK-YDK
Üyesi sıfatı ile tarafıma verilen ve tarafınızdan gönderilmiş bulunan dosya
içinde, Prof. Külahoğlu için “SÜREKLİ
DEVLET ALEYHİNDE PROPAGANDA YAPMAK SUÇU” ndan ötürü iki ayrı Disiplin
Kurulu Kararınız bulunmaktadır. Bunlardan ilki,23.06.2016 gün ve 1 nolu karardır. Bunda uygun görülen ceza “ 3 yıl süre ile kademe ilerlemesinin
durdurulması cezası” dır. İkincisi,
25.08.2016 gün ve yine 1 nolu karardır.
Bunda uygun görülen ceza “Aylıktan Kesme
Cezası” dır. BUNLARDAN HANGİSİ GERÇEK ? ÜNİVERSİTENİZ NASIL CİDDİ
BİR KURUM? BU NE BİÇİM BİR KEPAZELİK? BUNDAN KİM SORUMLU VE BU SORUMLULUĞUN
YAPTIRIMI OLMAYACAK MI? Meslektaşlarınızın
yazgısı, bilisizliğin çukurunda boğazına kadar batmışların elinde mi? (Bütün bu
belgelerin altında Üniversiteniz Genel Sekreteri V. Prof.Dr. İsmail Sağlam’ın imzası ve kaşesi
var- bulamaz iseniz, yetkili bir memurunuza örneklerini teslim edebilirim).
Bay
Rektör,
Üyemiz
Prof. Külahoğlu, bu düzmece, hukuk, yasa ve insanlık – ahlak dışı disiplin
işlemine ve kararınıza, 29.07.2016 günü,
zamanında itiraz etmiş, Rektörlüğünüz bu itirazı, 10.08.2016 gün ve 28779
sayılı yazısı ile YÖK Başkanlığına iletmiştir. Kararlar kesinleşince uygulanır.
İtirazın üzerinden 6 ayı aşkın süre geçmiş, itiraz bir sonuca
kavuşturulmamıştır. 19.02.2017 günlü YÖK-YDK toplantısında, yine Prof.
Külahoğlu için, bu kez, KESK’e bağlı Eğitim-Sen tarafından düzenlenen ve hiçbir
olayın gerçekleşmediği basın açıklamasına katılma gerekçesi ile,
ağırlaştırılmış “Devlet memurluğundan Çıkarma Cezası” öneriniz, OY BİRLİĞİ İLE RET EDİLMİŞTİR. Kurumunuzu yeni bir ret kararı ile
utandırmak istemiyorsanız, YÖK-YDK’na üyemiz tarafından yapılan itirazı geri
çekiniz ve disiplin işlemini iptal ederek, Külahoğlu’dan, kamuoyu önünde özür
dileyiniz. Ki barış ve uzlaşma, eğer ciddi bir yönetici iseniz, en çok sizin
gereksinim duymanızı gerektirmektedir. Bunu kıdemli ve ar damarı çatlamamış,
namus duygusu körelmemiş bir meslektaşınız(bunu da içime sindiremiyorum) olarak
öneriyorum.
II.
DOSYA 2:
BASINDA ÇIKAN HABERDEN YOLA ÇIKARAK “AÇIKLANMASI YASAKLANAN BİLGİLERİ AÇIKLAMAK
SUÇU:
Bay
Rektör,
25.05.2016
günlü emriniz ile “Sürekli Devlet
Aleyhine Propaganda” suçlaması ile başlattığınız soruşturma, Bursa
yerel medyası tarafından öğrenilir. “Bursaport.Com”
adlı haber portalı, 07.06.2016’da “Profesöre
Devlet Aleyhine Konuştu Soruşturması” bir haber yapar. Esra Erener imzalı
haberde; “bu soruşturma nedeni ile Dekanlık tarafından tanıklıklarına başvurmak
üzere öğrencilerin dersten çıkartılarak, “Tanık İfade Tutanağı” başlığı altında
üç soru yöneltildiği bildirilmekte.
Prof.
Mülahoğlu’nun görev yaptığı Eğitim Fakültesi Dekanı Muammer Demirel ( disiplin
tetikçilerinizden biri olan Demirel, bir önceki soruşturmanın raportörüdür de),
haberi izleyen gün, 08.06.2016
‘da Prof. Külahoğlu hakkında soruşturma açılmasına karar vererek, M. Emin
Özdemir’i soruşturmacı olarak atar. Uydurulan suçlama, “AÇIKLANMASI YASAK BİLGİLERİ AÇIKLAMAK” dır. Burada bir hakkı, disiplin amiri rolünü üstlenen dekanın hakkını
teslim etmek gerek. Dekan Demirel, atılı suç konusunda, 657 Sayılı DMY’nın 125
inci maddesine bakmış ve oradan bir suç üretmeye kalkmış. Ancak, okur-yazar
özürlü olmalı ki, yasadaki cezaya konu kılınabilecek suçu/eylemi “AÇIKLANMASI YASAKLANAN BİLGİLERİ” yerine
“AÇIKLANMASI YASAK BİLGİLERİ” geçirmiştir. Bu ikisi arasındaki farkın ne
olduğunun ayırdında bile değil, Eğitim Fakültesini teslim ettiğiniz dekan.
Eğer, yasadaki suçu/eylemi soruşturma nedeni olarak gösterse idi, öncelikle “BİRİLERİ TARAFINDAN AÇIKLANMASI YASAKLANMIŞ
BİR BİLGİNİN” olması gerekir. Hadi biz, bu eylemi “dekan yada rektörce
hoşlarına gitmeyen bilgiler” olarak okuduğumuzda bile, yine de yanıtlanması
gereken şu sorular yine ortada olacaktır:
Atılı suça konu kılınan ve
açıklandığı ileri sürülen “yasak bilgi
nedir?”, “açıklanması kimin tarafından
yasaklanmıştır?”, “açıklama ne zaman, nerede ve
kime yapılmıştır?”, “kanıt ne, tanık kimlerdir?” benzeri açıklamaların kırıntısı bile
yoktur. Amacın “disiplin terörü
estirmek” olduğu o kadar açık
ki!
Bu
ikinci tetikçi-soruşturmacı, soruşturma konusu olan “AÇIKLANMASI
YASAK BİLGİLERİ AÇIKLAMAK EYLEMİNİ” Prof. Külahoğlu’na ileterek, savunma (
soruşturmacı ifade alır, savunma disiplin amirine yada disiplin kuruluna karşı
yapılır) istiyor. Yahu insan, gerçekten
aklı olan insansa, tüm melekelerini yitirmemiş ise, hiç olmazsa suçlama konusu
yapılan haberin sahibine, Esra Erener’e başvurur ve haber hakkında bilgi edinme
merakını taşır. Ne dekan denen adamda,ne de, tetikçilik görevi verilen
soruşturmacıda böyle melekeler,merak duygusu yoktur. Onlar bir çetenin üyeleri
olarak, defterini dürmek istedikleri Prof.Külahoğlu’na karşı kin ve intikam
duyguları ile dopdolular. Bunları akıllarına getirecek durumda değiller, çünkü
içinde debelendikleri ve sizin de desteklediğiniz kin ve intikam duyguları
akıllarından almış durumda.
Çapsızlığı,
bilisizliği, ahlak düşkünlüğünü, alçaklığı kanıtlamak için yorum yapmanın,
yasalardan, hukuktan söz etmenin anlamsız olduğu bir noktadayım. Soruşturmacı
sıfatı yapıştırılan tetikçinizin Prof. Külahoğlu’na yönettiği üç soruyu buraya
aktarmak, bu çirkin kumpasın kanıtını oluşturacaktır:
“1.Disiplin
soruşturmasının konusu olan ve disiplin suçu oluşturan(daha baştan bunu suç
olarak tanımlıyor) eylem, ilgiliye anlatıldı. Disiplin soruşturması konusu
olayla ilgili bildikleriniz nelerdir?
2. Rektörlük makamının 25.05.2016 gün
ve…/19945 sayılı yazı ile hakkınızda başlatılan ve dekanlık tarafından açılan
soruşturmaya ilişkin 07.06.206 da Bursaport’tan sra Erener’e “Uludağ Üniversitesi’nde 20 Mayıs 2016
günü yapılan Akademik Genel Kurul’da Eğitim Fakültesinin onaylamadığı bazı
görüşleri dile getirdiği ileri sürülen Prof.Dr.Şermin Önder Külahoğlu hakkında
ertesi gün Eğitim Fakültesi Dekanlığı tarafından soruşturma başlatıldı”
vb. şeklinde bilgiler verilmiştir. Sizinle ilgili olarak Bursaport’ta çıkan ve
haberin ekte de belgesi(belge dediği de
çıktısı alınan haber) bulunan bilgilerden haberiniz var mı?”
3. Bursaport’ta çıkan Açıklanması Yasak
Bilgileri açıklamadaki amacınız nedir? Şayet basına bilgileri siz vermediyseniz
Tekzip yoluna gitmeyi düşündünüz ?
Bu
işlemler, bu sorular, bu mantıksızlıklar, özensizlikler, yazım hataları, Eğitim
Fakültesi gibi, genç kuşakları yetiştirecek öğretmenleri yetiştiren Eğitim
Fakültesi’nde oluyor. Sonra da bizler kalkıp PİSA sonuçlarını sorgulayıp,
sorumluları aramaya girişiyoruz. Dekanı da, tetikçi-soruşturmacısı da kafayı
yemiş olmalılar.
Üyemiz
Prof. Külahoğl, kibarlığından bu
saçmalıklara yanıt vermiş. Ben olsa idim, bu sorları yöneltenlere kapıyı
gösterirdim.
Tetikçi-Soruşturmacı,
23.03.2016’da raporunu hazırlıyor. Öyle acele ediyor ki, 14.06.2016 günlü yazı
ile,Prof.Külahoğlu’nun disiplin cezası,ödül vb.lerini alıp-almadığını sorduğu
yazısının bile yanıtını beklemiyor. Vardığı sonuç şu ;”“Delillerin Değerlendirilmesi: İlgili Prof.Dr. Şermin Külahoğlu gazete de çıkan haberden habersiz
olduğunu söylemektedir, (MANTIĞA DİKKAT) ancak soruşturma gününün gazetede yer almasını kendisinden başka kim bilebilir ki, Öğrenciler bilgiyi
vermişse, öğrenciler sadece kendisinin
bildiği soruşturma gününden nasıl haberdar oldular ki, bu soruşturma günü gazetede yer aldı. Birde haberi okuduğunu,
ancak haberin kendisinden kaynaklanmadığını bilmesine rağmen(savunmasında) haberin kendisinden kaynaklanmadığına dair
tekzip yapmamıştır(tekzip yapılmaz, tekzip edilir)”
Bay Rektör,
Yöneltilen soru ve olmayan kanıtların
değerlendirilmesi olarak önünüze serdiğim bu satır sahipleri, gerçekten
üniversitenizde görev yapan, prof.sanı’nı taşıyan kimseler mi? Ve geleceğimizin
güvencesi olan gençlerimiz bunlara mı teslim? Bunların yakın zamanda sağlık
sorunlarından ötürü, kimi psikiyatri kliniğine gitmişlikleri falan var mı? Bu
dosyalar, Prof. sanı’nı taşıyan mensuplarınız tarafından değil de, akıl
hastanesinden kaçan kimileri tarafından dosyaya yerleştirilmiş olmasın!
Beni
hem utandıran, hem kahreden ve hem de güldüren suçlama tekzip konusu.
Tetikçi-soruşturmacınız, tekzibin kim tarafından, hangi koşulda, nasıl
yapılacağını bile bilmiyor ve bilmediği bir işin sorumluluğunu da Prof.
Külahoğlu’na yükleyebiliyor. Tetikçi soruşturmacılarınız, alışmış olmalılar ki,
“, neden gerçeğe yalan, yalana gerçek
demedin” diyerek, Prof. Külahoğlu’na suç yükleyebiliyor. Prof.Külahoğlu
da, bu tetikçiyi görevlendiren dekan Demirel ve görevlendirilen tetikçi-soruşturmacı
gibi aklını kaçırsa ve haberi yapan Esra Erener’e, yaptığı haberin tekzibi için
bir bildirimde bulunsa, muhabir Erener, “sen
ne hakla bu gerçek haberi tekzip ediyorsun? “Ben bu haberin kaynağı olarak seni
mi gösterdim yada ima mı ettim?”,”Senin bu haber ile ne bağlantın var?
Haberleştirdiğim konu gerçek değil mi? Yani senin hakkında soruşturma yok mu,
derslerinin elinden alınması, kendi sayfalarına erişimi engellenen sen değil
misin, aklını mı yitirdin, beni böyle saçma şeyler için rahatsız etmeyin”?” biçiminde
terslese, haklı değil mi?
Ve
tetikçi-soruşturmacı, bu akıllara zarar veren 23.06.2016 günlü raporunda,
Prof.Külahoğlu hakkında “3 yıl kademe
ilerlemesinin durdurulması cezası” önerebiliyor.
Bay
Rektör,
Bu
rapor paçavrasını eline alan dekan Demirel, kapıldığı kin ve intikam şehveti
ile aklını bir kez daha kaçırarak, fakülte disiplin kuruluna taşıması gereken
raporu, 24.06.2016 gün ve 2948 sayılı üst yazısı ile, saygısından(!) yada size karşı hizmette kusur
etmediğini kanıtlamak için hiçbir yasayı, hukuk kurallarını, ahlakı, insanlığını
çiğnediğini belgelemek için olacak, size aktarıyor.
Gönderme
gerekçesi de, yine akıl sağlığı doktorlarını ilgilendirir izlenimi vermekte.
Şöyle diyor disiplin çetenizde, bazen ilk dosyada raportör, bu dosyada disiplin
amiri,daha sonrasında yeniden raportör olarak hizmet sunan dekan ; “… “sürekli devlet aleyhinde propaganda
yaptığı iddiasıyla başlatılan soruşturma dahilinde adı geçen öğretim üyesinin sadece
kendisinin bileceği konuları basın ile paylaşması sebebiyle yürütülmekte olan
soruşturmanın gizliliğini ve güvenilirliğini zedelediği gerekçesi ile,
Fakültemiz tarafından bir soruşturma
açılmış olup, soruşturma raporu ektedir”.
Siz,
25.05.2015’de Prof.Külahoğlu hakkında, olmayan bir eylemden ötürü soruşturma
açıp, Yoldaş adlı okumaz-yazmaz-anlamaz izlenimi uyandıran birini
tetikçi-soruşturmacı atıyorsunuz. Bu
tetikçiniz, öğrencileri hocalarına karşıt ifade vermeleri için, ders saatinde
dersten çıkartıyor, tetikçi-dekanınız, Prof.Külahoğlu’nun üzerindeki dersleri
bir başkasına aktardığı gibi, Prof.Külahoğlu’nun bilgisayarına erişimini de
engelliyor. Hizmette sınır, yasa,ahlak tanımayan tetikçileriniz bu eylemlerinin
kamuoyuna mal edilmesi nedeni ile, sizin başlattığınız soruşturmanın
gizliliğinin ve güvenirliğinin zedelendiği yargısına vararak Prof. Külahoğlu hakkında disiplin
soruşturması başlatıyor ve size sunuyorlar. Buna, öncelikle, eğer siz de akıl
sağlığınızı yitirmemiş iseniz “yahu,
sana ne, benim rektör olarak başlattığım soruşturmanın gizliliği ve güvenilirliği
kaygusuna düşmek sana mı düştü, ben bu bilgilerin yasaklanmasına ilişkin bir
karar alarak,bunu duyurmuş falan da değilim,vb.” ile “sizler işinize bakın ve huzursuzluk üretmeyin” demeniz ve dosyayı
geri çevirmeniz gerekmez miydi?
Bay
Dekan,
Fakat
siz yapmanız gerekeni değil, kin ve intikam duygularınızın köpürmesinden
olacak, disiplin-çetesinin başkanı olarak, bir başka prof. sıfatını taşıyan
Uğur Bilgili’yi, 10.08.2016 gün ve 28689 sayılı yazanız ile, Prof.Külahoğlu
için infaz sürecinin tamamlanmasına raportör olarak görevlendiriyorsunuz. Bu
Akademik Çetenin çapını ve düzeyini gözler önüne sermek için, rektörlüğe
yazdığı 12.08.2016 günlü raporunun, dayanağını yaptığı gönderiyi aynen
aktarıyorum: “Sayı :65830281-903.08.02/28689 sayılı ve 10.08.2016 tarihli yazınız)
RAPORTÖR
OLAN TETİKÇİ PROF.BİLGİLİ,12.08.2016 GÜNLÜ RAPORUNDA ŞUNLARI YAZABİLİYOR : “…sürekli devlet aleyhinde propaganda
yaptığı iddiasıyla bir soruşturma açılmıştır. Soruşturma devam ederken, Şermin
Önder Külahoğlu (akademik ünvanını bile kullanmamış) soruşturmanın gizliliğini İHLAL EDEREK SORUŞTURMA VE İÇERİĞİNİ BASINA VE KAMUOYUNA SIZDIRMIŞTIR. Bu nedenle …Eğitim
Fakültesi Dekanlığı(Dekan olacak) ikinci
bir soruşturma açılmıştır. Soruşturma usul yönünden uygun olarak yapılmış,
deliller toplanmış ve sanığın ifadesi alınmıştır. … 3 yıl kademe ilerlemesinin
durdurulması teklifinin yerinde olduğu görüşündeyim”. TETİKÇİ RAPORTÖR, BİR DE
OLMAYAN DELİLLERİN TOPLANDIĞI YALANINI UTANMAZCA UYDURABİLMEKTEDİR. Ve,
bilgi sahibi olduğum,örneği bende varolan dosyaya göre, çeteleşmiş disiplin
kurulunuz, 20.10.2016 gün ve 2016-13/1 nolu kararı ile “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” nı onaylıyor. Rektör
olarak siz de, 09.11.2016 gün ve 42130 sayılı yazınız ile, bu cezanın, kademe
ilerlemesinin tüketilmiş olmasını gerekçe göstererek, cezanın ½ oranında aylıktan kesme cezasına dönüştürüldüğünü
bildiriyorsunuz.
III.
DOSYA 3: BASIN AÇIKLAMASINA KATILMA NEDENİ İLE
AÇILAN DİSİPLİN SORUŞTURMASI HAKKINDA (YÖK-YDK’NUN 16.02.2017 OTURUMUNDA CEZA
ÖNERİNİZİN OYBİRLİĞİ İLE RET EDİLDİĞİ DOSYADIR BU.) :
Bay
Rektör,
Şimdi
ise, bu kez de disiplin amiri olarak başlattığınız disiplin soruşturması
kepazeliğini örnekleyeceğim. Bunu yapmazdan önce, başlattığınız ve yürüttüğünüz
disiplin terörünün tarihlerini vereceğim. İlki 25.05.2016, ikincisi 08.06.2016
ve bu üçüncüsü 27.06.2016 tarihlidir. Yani,üniversiteniz,rektörü,dekanı,
soruşturmacıları, raportörleri, disiplin kurulu üyeleri ile, 25 Mayıs-27
Haziran arasındaki 33 gününüzü tümü ile Prof.Külahoğlu’nun defterini dürmek,
O’nu öğrencilerinden, mesleğinden kopartabilmek uğraşı ile geçirmişsiniz. Yani
kamu hizmeti üretmeniz gereken bir zaman aralığını, kin ve intikam
duygularınızı tatmine ayırmışsınız. Bir vergi ödeyen yurttaş olarak, buna
hakkınız olmadığını buradan haykırmak isterim.
Bay
Rektör;
Prof.
Külahoğlu’na yönelik disiplin çetesinin linç girişimlerinin giderek boyut
kazanması, öğretim üyesine duyulan kin ve nefretin, dönem sonuna üç-beş gün
kala, üzerindeki derslerinin alınarak, gerçekte öğrencilerinin de
cezalandırılması, üyesi olduğu Eğitim – Sen’i harekete geçirmiş ve bu linçe
genel merkez olarak müdahale etme gereğini doğurmuştur. 27.06.2016 günü,
çalışma saatleri dışında, saat 12.30’da, Eğitim-Sen Örgütlenme ve Yükseköğretim
Sekreteri İsmail Sağdıç tarafından, “Prof.Dr.Şermin
Önder Külahoğlu Yalnız Değildir” konulu bir basın açıklaması yapılır.
Yaklaşık elli kişinin katılım ile yapıldığı, 20 dakika süren basın
açıklamasının,12.50’de “NORMAL OLARAK /
OLAYSIZ” son bulduğu bildirimi, Güvenlik Amiriniz tarafından tutanakla
Üniversiteniz genel Sekreterliğine bildirilir.
Yaptığınız
zulüm konusunda sizi ve disiplin çetenizin öteki tetikçilerini uyarması ve
düşündürmesi gereken bu basın açıklaması, tarafınızdan “altın vuruş” a dönüştürmenin yeni bir fırsatı olarak kullanılmak
istenmiş ve tetikçi-soruşturma düzmecesini gerçekleştirmek görevi, bu kez, Mustafa Özkan’a verilmiştir.
28.06.2016
günlü soruşturma emrinizde suç/eylem; “ “Rektörlük Binası önünde Eğitim-Sen’in
izinsiz olarak yapmış olduğu EYLEME KATILARAK İZİNSİZ GÖSTERİ YAPIP ÇALIŞMA
SİSTEMİNİ BOZMA” olarak tanımlanmıştır. Bu gerekçenin uydurulduğunu
anlayabilmek için, soruşturmanın kaynağı olan, Güvenlik Amiri Baysal Işık ile,
iki güvenlik görevlisi tarafından imza altına alınan 24.06.2016 günlü tutanağa
bakmakta gereklilik bulunmaktadır. Bu üç görevliniz, tutanakta yapılanın; “basın açıklaması olduğunu ve açıklama
sonrasında Bursa Milletvekili Orhan
Sarısal’ın konuşma yaptığını”, bunun 20 dakika sürdüğünü, OLAYSIZ
DAĞINILDIĞINI” imzaları ile saptamışlardır. Bu tutanak ile sizin disiplin
emrinizi yan yana getirdiğimde, güvenlik şefi ile görevlilerin, bu süreçte, imzaları ile pay sahibi biz
akademisyenlerden daha dürüst, daha namuslu,daha ahlaklı oldukları sonucuna
varma utancını duyumsadım.
Bay
Rektör,
Siz,
güvenlikçilerinizi yalanlarcasına, Prof.Külahoğlu’nu “izinsiz gösteri yapmakla, daha da öteyi giderek, “çalışma sistemini bozmakla” suçluyorsunuz.
Önce bir kavram yanlışınızı düzelteyim. Sistem, düzen farklı kavramlardır. Bozulduğunu
ileri sürdüğünüz “çalışma sistemi” değil
de, “çalışma düzeni” yada “kamu hizmetini aksatma” olarak
tanımlanmalıdır. Neyse,bu farklılıkları size anlatmakla zaman yitirmeyeyim.
Bay
Rektör,
Diyelim,
güvenlikçilerinizin tutanağı düzmece. Sizin verdiğiniz görevdeki tanım doğru.
Bu durumda da “basın açıklamasının izne
bağlı bir eylem olduğunun dayanaklarını, bozulduğunu ileri sürdüğünüz çalışma
sistemi/düzeninin ne olduğunu, nasıl bozulduğuna ilişkin saptama, kanıtlarını” soruşturma
emrinize eklemeniz gerekmez mi?
Tetikçi
soruşturmacınız, görevli kılındığı soruşturulacak suçla ilgili, yukarıda
soruşturma emrinizin ayrılmaz unsurları olması gereken soruları merak etmez ve
12.07.2016 günü, Külahoğlu’na,sizin soruşturma emrini ekleyerek “savunma hakkını kullanması” çağrısında bulunur.ŞU TETİKÇİ-SORUŞTURMACILARINIZA, ALMALARI GEREKENİN İFADE OLDUĞUNU,
SAVUNMA ALMA YETKİSİNİN DİSİPLİN AMİRLERİ İLE DİSİPLİN KURULLARINA ÖZGÜ
OLDUĞUNU DA, ÖNCE SİZ ÖĞRENİN VE SONRASINDA DA ONLARA ÖĞRETİN. Külahoğlu,
çağrıldığı tarihte(21.07.2016) soruşturmacı ile buluşur. Soruşturmacı kendisine
üç soru yöneltir.Bunlar;
a)
“Rektörlük binası önünde KESK’e bağlı Eğitim-Sen
sendikasının yapmış olduğu bahsedilen böyle bir eyleme katıldınız mı?”
b)
“Eylemin izinli yada izinsiz olduğunu biliyor muydunuz
?
c)
“Burada bulunma gerekçe ve amacınız neydi? Konuyla
ilgili bildiklerinizi anlatınız.”
Ve
33 gün içinde üç ayrı ve saçma, uyduruk soruşturmalarla bunalttığınız, terörize
ettiğiniz Prof. Külahoğlu, vereceği ifadenin, ortaya sereceği gerçeklerin, suç
ihbarı olan güvenlikçi raporunun içeriğinin önem taşımayacağını ve tetikçi soruşturmacıların
kendilerine verilen linç görevinin gereğini yapacaklarını bile bile, bunları
ciddiye alarak yanıtlar.
soruşturmacının
kendisine verilen cellatlık görevini yerine getireceğini bile bile,ifadesini
verir.
Soruşturmacı
01.08.2016’da raporunu size sunar.Vardığı sonucu; “ görev yeri sınırları
içinde herhangi bir yeri toplantı,tören ve benzeri amaçlarla izinsiz kullanmak
veya kullandırmak” olarak tanımlayarak, “1-3 yıl Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezasını” önerir. Tetikçinizin Prof.
Külahoğlu’nun “hangi yeri,ne maksatla kullandırdığına yada kullandığı” benzeri bir
merakı yoktur. Onun amacı, emriniz olan Prof.Külahoğlu’nun defterini
dürülmesine suç uydurmaktır. Bunu bile beceremediğiniz, 16 Şubat 2017 günlü
YÖK-YDK’nun, önerdiğiniz cezayı ret etme
kararı ile belgelenmiştir.
Bay
Rektör,
YÖK-YDK’da
gönderdiğiniz disiplin dosyalarından çıkardığım sonuç, Prof. Külahoğlu’na
duyduğunuz kin ve intikam duygularınızın gözünüzü ve yüreğinizi köreltmemiş
olduğudur. Eğer gözünüz ve yüreğiniz köreltilmemiş olsa idi,, soruşturmacının
kendisine verdiğiniz “Rektörlük Binası önünde Eğitim-Sen’in
izinsiz olarak yapmış olduğu EYLEME KATILARAK İZİNSİZ GÖSTERİ YAPIP ÇALIŞMA
SİSTEMİNİ BOZMA SUÇUNU/EYLEMİNİ”, ““ görev
yeri sınırları içinde herhangi bir yeri toplantı, tören ve benzeri amaçlarla
izinsiz kullanmak veya kullandırmak” biçimine neden dönüştürdüğünü
sorardınız. Çünkü soruşturma emrinde siz bile, Prof.Külahoğlu’nu, “üniversite sınırları içinde herhangi bir
yeri toplantı yada benzeri amaçlarla izinsiz kullanmak yada kullandırmak
suçunu/eylemini” işlemekle suçlamıyorsunuz ki! Basın açıklamasını yapan,
soruşturma emrinizde de belirttiğiniz gibi, Eğitim-Sen’dir. Böyle bir basın
açıklamasına katılmak izne konu bir
eylem değildir. Hele hele, çalışma saatleri dışında, siz dahil, herkes,gönlünün
istediği yerde bulunur,gönlünün istediği
basın açıklamasını izler, dinler. Siz üniversite içinde, sıkıyönetim mi ilan
ettiniz, sıkıyönetim komutanı mısınız ki, bunları suç uydurmanızda
kullanıyorsunuz?
Bunlara
hiç itibar etmiyor ve bu raporu ciddiye alarak, bozacının şahidi şıraıı
ilkesinden yola çıkarak, 16.08.2016 günü, Prof. Külahoğlu’na yönelik linç
kampanyasının, bazen raportör, bazen disiplin amiri olarak unutulmaz-utanılacak
işlevler üstlenmiş Muammer Demirel adlı
tetikçinizi, raportör olarak atıyorsunuz. Raportör Demirel, 24.08.2016 günlü
raporu ile, tetikçi soruşturmacınız tarafından
“uydurulan suç ile önerilen
cezanın uygunluğunu” bildiriyor. Burada ilginç olan, tetikçi
raportörünüzün, aynı tanım içine sokuşturulan üç üyemizden ikisine birer yıl
kademe ilerlemesinin durdurulmasını uygun görürken, Prof. Külahoğlu için 3 yıl
kademe ilerlemesinin durdurulmasını önermesidir.
Disiplin
terörü üretim merkezine dönüşen Üniversiteniz Disiplin Kurulu, 20.10.2016 günlü
toplantısında “önerilen cezanın, üçüncü
olması gerekçesi ile, bir derece daha ağır cezanın verilmesi için üst disiplin
kuruluna gönderilmesi” kararı verir. Öncekilerde olduğu gibi, Disiplin
Kurulunuzda, yararı olmamakla birlikte, ne Prof. Külahoğlu’na, ne öteki iki
üyemize savunma yapma, avukat ve sendika temsilcisinin katılımı için çağrı
yapılıyor. Bu ise, öteki kararlarınızda olduğu gibi, vardığınız kararların tümü
ile yok hükmünde olması sonucunu doğuruyor.
Bu
arada Prof.Külahoğlu, kendisine bildirimde bulunulan 09.11.2016 günlü, “ sürekli devlet aleyhine propaganda yapma suçlaması nedeni ile üç yıl
süre ile kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına” Rektörlüğünüz
aracılığı ile 18.11.2016 günü, YÖK-YDK’na itirazda bulunur. Kararın
kesinleşmesi ve yaptırıma konu kılınması, bu itirazın sonuçlanmasına bağlı
olmasına karşın Rektörlüğünüz, karar kesinleşmiş gibi, itiraz edilen ceza olan
maaş kesim cezasının uygulanması konusunda Eğitim Fakültesi Dekanlığına yazı
yazar.
Rektörlük
aynı gün, bu cezaya itiraz edilmesine ve
iki ay içinde sonuçlandırılması gereken bu itirazın üzerinden üç ayı aşkın
zaman geçmiş olmasına karşın bir bilgi yoktur. Kararın kesinleşmesi, itirazın
reddine bağlı iken, bu bile görmezlikten gelinerek, kabul edilen cezanın
artırılarak verilmesine karar verebiliyorsunuz.
Bay
Rektör,
16.02.2017
günlü YÖK-YDK’nda bu dosyanız ve Prof. Külahoğlu’a ilişkin ceza öneriniz
görüşülerek, oybirliği ile ret edildi. Bu açık mektubum ile gözlerinizin
ve yüreğinizin karartılmış olması düşüncesine
vardığımdan, adalet anlayışınıza seslenmenin yararı olacağı düşüncesini, bu üç
dosyadaki işlemlerinizi gördükten sonra ,yitirmiş olduğumu itiraf etmek
isterim. Ancak bu mektuptan beklentim, eline ulaşacak herkesin ders çıkarmanın
ötesinde, disiplin terörünüze muhatap olabilecek meslektaşlarıma bir el
uzatmadır.
Size
son olarak bir öğütte bulunacağım. Kutsalınız ne varsa, gidiniz ve gözleriniz
ile yüreğinizdeki körelmenin giderilmesi için yalvarınız. Bağışlanmanızın
koşulu, hiçbir sınır, yasa, hukuk ve ahlak kuralları tanımayarak zulüm ettiğiniz,
başta Prof.Külahoğlu, üyelerimiz Mustafa Balay, Elif Acar Bilgin olmak üzere,
zulmünüze muhatap olan öğrencilerinizden, çalışanlarınızdan, akademisyenlerinizden,
kamuoyu önünde, özür dilemenizdir. Bunun
yanı sıra, YÖK Başkanlığına da, Kurulu bu denli uyduruk dosyalarla zamanlarımızı
çalmanız nedeniyle özür dileyip, varolan dosyalarınızı geri isteyiniz. Bunu
yapmaksızın, iç huzura kavuşmanız, insan içine çıkabilmenizin mümkün olmadığını
düşünmekteyim.
Önemli
bir kurumun sorumluluğunu üstlenmiş, geleceğimiz olan gençlerimizin emanetçisi,
meslektaş ve çalışanlara karşı barışçıl bir çalışma ortamı yaratma görevini
üstlenmiş olması gereken bir rektöre böyle bir seslenişte bulunmak beni mutlu
kılmamış, tam tersine büyük bir üzüntüye neden olmuştur. Size, gözlerinizin ve
yüreğinizin bu denli köreltilmiş olmasından, meslektaş, öğrencileriniz ve
çalışanlarınız için ise,sizlere katlanma durumunda kalma talihsizlikleri nedeni acıyorum. Ve size, bu
üç dosyadaki ayıplarınız ve suçlarınız nedeni ile istifa etmenizi, üyelerimize
bu haksızlık,hukuksuzluk ve ahlak dışılıktan ötürü, disiplin işlemlerinde
imzası ile katkıda bulunanlar hakkında teker teker tazminat davası açmalarını
öneriyorum.
Kaygılarım
ve üzüntülerimle.16.07.2017 Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder