8 Şubat 2017 Çarşamba

Sevgili Serdar, Ankara Üniversitesinin tasfiye edilmesini,yok edilmesini üzüntü ile izlemekteyim. Tasfiye edilen, öğretim elemanları değil, 1946'da Cumhuriyet'in Ankara'da kurduğu üniversite,onun kurumsal kimliğidir. Alıştıra alıştıra bu yok ediş bana, "sarı öküz" öyküsü ile Alman Nazizminin düşmanlaştırdığı toplumsal,sınıfsal ve ırksal temizlik sırasında, sıranın kendisine geldiğinde yakınan,umarsızlığını feryada dönüştüren papazı anımsattı. Kokteylleştirilmiş terörist üretimine ses çıkartmayıp, Anayasanın 130.maddesinde yer alan "üniversite yönetim ve denetim organları ile öğretim elemanları;YÖK veya üniversitelerin yetkili organları dışında kalan MAKAMLARCA HER NE SURETTE OLURSA OLSUN GÖREVLERİNDEN UZAKLAŞTIRILAMAZLAR" kuralına sahip çıkmadık,bunu halen de haykırma yürekliliğini,yeterli ölçüde,birlikte gösteremedik. İşlerinden,mesleklerinden edilenler, kendi yaşamlarını sürdürecekler, birikim ve yetenekleri ile yaşamda tutunacaklardır. Bunu,iki kez doktor asistan olarak,meslek dışına atılmak durumuna düşürülmüş biri olarak söylüyorum. Benim asıl yakındığım konu, Cumhuriyetin bilim kurumlarının kurutulması, bilgi ve bilgelik yüklü meslektaşlarımızdan yoksun kılınan ve geleceğimizin umudu olan gençlerimizin,öğrencilerimizin yoksullaştırılmaları, yoksunlaştırılmalarıdır. Günümüzün muktedirleri konumunda olanlar,YÖK üyeleri denenler, rektörlük bahşişine konu kılınanlar  “insan kıyımına karşı çıkanları ”,barış çağrısında bulunanları” düşman gören, Ahmet Arif’in “Adiloş Bebenin Ninnisi”nde söylediği gibi, aşımıza,ekmeğimize (ve mesleğimize,öğrencilerimize)  göz koyan engerekler ve çıyanlardır. Bunları tanımalı ve tanıtmalıyız. 686 ve önceki KHK ile mesleklerinden,kurumlarından kopartılanlar yanı sıra, 19 Ocak 2017 günü yapılan YÖK-Yüksek Disiplin Kurulu toplantısında Ağrı Üniversitesi’nin üç çalışanı, “20 Temmuz 2015’de Suruç’taki insan kıyımını, İŞİD’i  protestoya katılmaları” gerekçesi ile -Savcılığın bile “kovuşturmaya gerek görmediği”-Ağrı Valisinin ihbarı üzerine yapılan disiplin soruşturması sonucu olarak, iyi halin değerlendirilmesi bile gözetilmeksizin, devlet memurluğundan çıkartma cezasına konu kılındılar. Günün muktedirlerini kınıyor ve bunları insanlık suçu olarak tanımlıyorum.08.02.2017

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder