Hepimiz için aydınlık günler
dilerim.
YÖK-Yüksek Öğretim Kurulu
Disiplin Kurulu üyesi olmamın yanı sıra, Eğitim-Sen Yönetimi,zaman zaman kimi
üniversitelerdeki çalışanlara yönelik disiplin terörü nedeni ile, Sendika
Temsilcisi olarak katılmam konusunda ricacı olmaktadır. Bunlardan birisi de,
ODTÜ olmuştur. Dört öğretim elemanı ve bir memurun dosyasının görüşüldüğü ODTÜ
Disiplin Kurul toplantılarına 08.11.2016 ve 06.12.2017,17.07.2017 günlü
toplantılarına katıldım. ODTÜ gibi yerleşik(gecekondu olmayan) ve göreceli
demokratik yönetimin ve hukuka saygının varolduğu düşüncesinin yerleşik olduğu
bir üniversitede, yapılan yasa ve hukuk
dışılıklara karşı çıkışımı ve bu davranışta bulunanlara katkısı olur düşüncesi
ile, toplantıda yaptığım konuşmaları, ODTÜ Belgeliklerine de kayıt düşsün gibi
göndermeyi, bir yöntem olarak benimsemiş bulunmaktayım. Bunları sizlerle
paylaşmamın nedeni, özellikle akademiya ile ilintili paydaşlarımın disiplin
hukuku ve hakları konusunda bilgi sahibi olmak, bunun dışındaki paydaşlarımın
da ,üniversite tabelası taşıyan kuruluşlardaki yönetici kadronun düzeyi
konusunda bilgi sahibi olmalarına olanak vermektir.Esenlik dileklerimle.
19.01.2017
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
ODTÜ Üniversite Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi)
Büklüm Cad.Divan Apt.36/2
Kavaklıdere / Ankara
0532 513 39 52
"maltintas@gazi.edu.tr"
Sayın Prof.Dr.Mustafa Verşan KÖK
ODTÜ Rektörü ve Üniversite Disiplin Kurulu Başkanı ve
Üyeleri
ODTÜ Disiplin Kurulu Sayın Başkanı ve Üyeleri
8 Kasım 2016 günlü, 2547 Sayılı Yasanın 53/a maddesine
göre Üniversite Disiplin Kurulu(ÜDK) olarak da görev yapan Üniversite Yönetim
Kurulu toplantısına, üyelerimize yaptığınız Sendika Temsilcisinin katılımının sağlanması
isteminiz üzerine,
disiplin dosyaları görüşülecek sendikamız üyeleri Mert Kükrer, Çağlar Dölek,
Deniz Erdem ve Ekin Erdem Evliya adına, "Eğitim-Sen
Temsilcisi"
olarak katıldım. Katıldığım, ancak yaptığım
usule ilişkin istem ve itirazlarım karara dönüştürülmeyen ve imzamı da içerecek
biçimde tutanağa bağlanmayan ve bu nedenden de yargı önünde mahkum olması
kaçınılmaz olan, bu oturuma ilişkin görüş ve karşı çıkışlarımı, bundan sonraki
hukuka ve yasaya aykırı işlemlerinizin önünü kesmeye yardımcı olmak amacı ile
size iletmeyi, kıdemli bir meslektaşınız olarak görev bilmekteyim.
Çünkü,
günü gelende, "hukuka sığınma gereği, hukuk devletine saygı
gösterilmesi" sizler için de bir gereklilik olarak ortaya çıkabilir.
Böyle bir durum olduğunda, kendinizin üreticisi yada uygulayıcısı olduğunuz
hukuk dışılıklar, hukuk ve yasa kurallarını çiğnemeniz, hukuka sığınma
isteminizin engeli olarak karşınıza çıkartılabilir. Uzun meslek ve YÖK
sürecinde görev yapan birinin deneyimlerinden çıkardığı sonuçtur. Söylemek
istediğim, kendi ayağınıza kurşun sıkma konumuna düşmeyindir.
Sayın
Başkan ve Üyeler
Toplantınıza,
temsilcisi olduğum Eğitim-Sen Ankara 5 Nolu Şube Başkanlığı’nın Rektörlüğünüze
ilettiği 07.11.2016 gün ve 2016/800/173-174 ve 175 sayılı bildirimi üzerine
katıldım. Şube Başkanlığımız bu yazılarında, disiplin soruşturması dosyalarının
Temsilcileri(benim) tarafından incelenebilmesi için, ertesi gün yapılması
üyelerimize bildirilen toplantının ertelenmesi isteminde bulunmuştur. Ancak bu
istem dikkate alınmaksızın ve ÜDK Başkanı olarak tarafıma yapılması gereken
çağrı ve iletilmesi gereken gündem olmaksızın, dosyası görüşülecek üyelerimizin
ısrarı ve istem ile itirazlarımızı bu kez sözlü olarak iletmek üzere, herhangi
bir hazırlık yapmaya olanak bulmadan ve
dosyalar hakkında bilgi sahibi olmaksızın anılan ÜDK toplantısına
katılma durumunda kaldım.
Söyleşi
toplantısından başka bir anlam taşımayan bu toplantıda, genel bir bildirimde
bulunmam amaçlı, bana söz vermeniz üzerine, “gündem ve dosyalar hakkında bilgim olmadığını, bilgi sahibi olmaksızın
düşünce sahibi olunamayacağını, dosya sahibi üyelerimize de istemelerine karşın
dosyalarını inceleme olanağının verilmediğini belirterek, toplantının
ertelenmesini” önerdim. Bu istemim, hukuka saygının en çok gözetildiği
üniversite olduğunuz biçimindeki önyargımı, ön-kabulümü alt-üst edecek bir
yanıtı, Kurulunuz üyesi olmayan, izlenimime göre, Hukuk Danışmanızdan
aldıklarını aktarma görevi verilmiş bir memurenizin “dosyalar gizlidir, ancak ceza verildikten sonra incelenebilir” biçimindeki
yanıtı kanımı dondurdu. Bu yanıt bende “Engizisyon
Mahkemesi önünde miyim, acaba” kuşku
ve ürküntüsünü yarattı. Bu Hukuk Danışmanı(!)’nın gölgesi , YÖK-YDK’dan usulü
eksiklikler gerekçesi ile geri çevrilen ve hukuka aykırı bulunarak iptal edilen
kararlarınız öncesinde, önceki yönetim dönemindeki görüşmelerimiz sırasında da
karşıma çıkartılmış, haklı çıktığım karşı çıkışlarımı dillendirmem
sırasında, “ama bunları bizim hukuk profesörü danışmanımız(!) söylüyor”
denilmişti Bu hukuk danışmanınıza, YÖK-YDK’nun kararı gerekçeleri iletilirse,
eğer mesleğine saygısı var ise, sanırım hukuk profesörlüğünü de, hukuk
danışmanlığını da “benim aklım bunlara
ermiyor” diye bırakır.
Dileğim,
bu yanıtı veren hukuk profesörü danışmanların ve bu yanıtı olumlayan sizlerin
bu anlayıştaki kimselerin eline ve önüne zanlı olarak düşmemenizdir. Ciddi bir
kurul, ciddi bir iş yapmak isteği ve istencinde ise, öncelikle, kendi Hukuk
Danışmanını orada hazır tutmalı, içine düştüğü kimi hukuksal açmazların
çözümünü aramalı idi. Bu söyleşide ÜDK üyelerinden en çok dillendirilenin,
yaptığım hukuksal ve yasal açıklamalara karşı “bizler hukukçu değiliz, bu itirazlarınızı değerlendirecek durumda
değiliz” oldu. Sizlere sormak isterim; “ilgisiz ve bilgisiz olduğunuzu açıkladığınız bu disiplin işlemleri
üzerine nasıl hüküm kurmaktasınız?”. Bu sizleri hiç rahatsız etmiyor,
uykularınızı kaçırtmıyor, duyunçlarınızı sızlatmıyor mu? Bir ara, yapılan hukuk
ve yasadışılıkları meşrulaştırmak ve güçlendirmek için resmi hukuk profesörü
danışmanınızın yanına, Prof.Dr. Metin Günday’ı da ekleme gereğini duydunuz.
Anlaşıldığı kadarı ile, yüzyılımızın ilk onlu yıllarında izlediğimiz “vekalet savaşları, vekaleten terör” benzerleri,
kimi hukuk danışmanları eli ile, üniversitelerimizin disiplin kurullarında
uygulamaya konulmuş. Yol göstericilikleri ile sizleri, kurum olarak da, kurul
olarak da mahkum ettiren ve kurum ve kurul üyeleri olarak sizleri küçük düşüren
bu türden hukuk danışmanlıklarından kurtulmanızda yarar olduğunu düşünmekteyim.
Yapılanların hukuka, yasaya,etik kurallara,yüksek yargı kararlarına aykırı
olduğunu bilebilmek için, hukuk alimi,uzmanı olmaya gerek yok. Okur –yazar ve
okuduğunu anlamak yetisine sahip olmanın yeterli olduğunu düşünmekteyim.
Ancak
bu önerim hakkında bir karar verilmeksizin, sohbet anlamı taşıyan söyleşi ile,
yapılan işlem konusundaki hukuka, yasaya, yönetmeliklere, yerleşmiş yüksek
yargı kararları hakkında bilgilendirmelerde bulundum. Toplantı söyleşinin
ötesine geçmedi. Açıklamalarımın yeterliliği sonrasında, benden Kuruldan
ayrılmam isteminde bulunuldu. Ben bunun üzerine, öneri ve istemlerimin karara
dönüştürülmesini ve bu kararda benim de oy kullanacağımı ve bu kararın özet bir
tutanağa dönüştürülerek, ben dahil katılanların imzasını taşıyan tutanak
örneğinin tarafıma verilmesi isteminde bulundum. Bana bu kez de” ama bizim böyle bir uygulamamız yok, biz önceki temsilcileri de oy ve karar
sahibi olarak kabul etmedik” yanıtı verildi. Yani, uygulamanızı, önceki dönemlerde
yaptığınız hukuk ve yasa dışılıklar ile savunmaya giriştiniz. Bunu, hukuka ve
yasalara uymanın yaşam biçimine dönüştürülmesi çabası içinde olması gereken
üniversitelerimizin içinde sürüklendikleri düzeyi değerlendirmenize sunmak
isterim.
Sizin
ve öteki ÜDK üyelerinin de, kamu görevlisi olmanız nedeni ile, etkilendiğiniz
bir “Kamu Görevlileri Hakemleri Kurulu
Kararı” var. Bu kararda sendika temsilcilerinin Disiplin ve Yüksek Disiplin
Kurulu toplantılarına katılacakları kurallaştırılmış bulunmaktadır. Katılma söz
ve karar sahibi olmayı gerektirmektedir. Söz ve karar sahibi olmaksızın
katılmanın ne üyelerimize ve ne de hukuka uygun bir kararın çıkmasına katkısı
olabilir. Size önerim, şimdiye kadar eğer bu kurala uymamış iseniz, bunu
düzeltmenizdir. Üyelerimiz için disiplin cezası önermelerinizi geri çeviren
YÖK-YDK’nun kararlarına bakınız. Orada ismimi,imzamı ve karşıoy gerekçemin yer
aldığını göreceksiniz.
Bunları,
yazılı biçime getirerek, belgeliklerinize katkıda bulunmak ve ceza-sever,
bilisizliklerini itiraf eden yöneticilere yol göstermek, onları da hukuka ve
yasalara uymaya yönlendirmek amacı ile yazıyorum.
Kurallara
uyulmaksızın yapılan ve “söyleşi” ötesinde bir anlam içermeyen toplantıda, siz
ve bir Sayın Üye,”atılı suçlamalara
ilişkin benim kişisel tepkimi” sordu. Ben ise, “bu atılı suça konu olan gençleri çağırıp, okşayıcı iki tokat atıp,
“hadi bakalım işinize dönün” benzeri bir yanıt verdim. Bu soruya verdiğim
yanıtın ötesinde, bu sorunuza karşılığı, söz ve karar sahibi olarak katıldığım
ve altında imzam da bulunan YÖK-YDK Mert Kükrer kararında şöyle vermektedir :”Kurulumuzda, konuya ilişkin yapılan
açıklamalardan sonra yapılan görüşmeler neticesinde; ODTÜ’nde 19.12.2014
tarihinde promosyon görüşmelerini protesto etmek amacıyla Eğitim-Sen üyelerinin
toplandığı ve Üniversitenin tüm birimlerinin dolaşıldığı, bu sırada yaşanan
olaylar nedeniyle REKTÖRLÜĞÜN YATIŞTIRICI
VE UZLAŞMACI BİR YAKLAŞIM SERGİLEMESİ GEREKİRKEN, OLAYIN SORUŞTURMA
BOYUTUNA TAŞINDIĞI, Kamu Görevinden Çıkarma Cezası’nın yaptırımı ve sonuçları
dikkate alındığında, hakkında soruşturma yapılana isnat edilen fiilin HİÇBİR
ŞÜPHEYE MAHAL VERMEYECEK NİTELİK VE
DERECEDE ORTAYA KONMASI GEREKTİĞİ, İLGİLİLERİN SORUŞTURMA ESNASINDA VE DAHA
SONRA ALINAN BEYANLARINDA soruşturmanın yapılma şekline itirazlarının olduğu,
söz konusu eylem promosyon için yapılmış olmasına rağmen EYLEME KATILAN DİĞER
SENDİKA ÜYELERİNİN İFADELERİNİN ALINMADIĞI ve YALNIZCA ÖĞRENCİLERİN
İFADELERİNİN ALINMASI İLE YETİNİLDİĞİ, ALINAN İFADELER ARASINDA ÇELİŞKİLERİN ORTAYA ÇIKTIĞI VE BU
ÇELİŞKİLERİN GİDERİLMEDİĞİ, DOLAYISIYLA İLGİLİYE İSNAT EDİLEN FİİL TÜM
UNSURLARI İLE NETLEŞMEDİĞİNDEN …dosyanın Üniversiteye iadesinin uygun olduğu…” YÖK-YDK, bu kararı ile,
üyemizi değil, işlemi yapan ve üyemizin kamu görevinden çıkartılmasını öneren
Üniversitenizi, bilebildiğim kadarı ile ilk kez MAHKUM ETMEKTEDİR ve BU RET
GEREKÇESİ ÜNİVERSİTE YÖNETİCİLERİ İÇİN YARARLANMALARI VE UYGULAMALARINA IŞIK
TUTACAK DERS ANLAMI VE AĞIRLIĞI İÇERMEKTEDİR. Böyle bir azardan, sanırım,
üniversiteniz adına elem duymaktasınızdır.
08.11.2016
günlü ÜDK toplantısı “YOK” hükmündedir.
Çünkü, bu türden, temsilcisi olduğumuz üyelerimizin dosyalarının görüşüleceği
oturumların gündemi, ÜDK Başkanı tarafından belirlenir ve toplantının gündemi
ve gündemi oluşturan disiplin dosyaları, üyelere en az yedi gün önceden
dağıtılır. Disiplin Kurulları, Yönetim Kurulu’ndan farklı kurumlardır. (Bkz.
DY’nin 35 ve 36. Maddeleri; 17.09.1982 gün ve 8/5336 Sayılı Bakanlar Kurulu
Kararı’na dayalı “Disiplin Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında
Yönetmelik”in 9.Md)
08.11.2016
günlü, resmen katılmamın engellendiği, imzamı da içeren bir tutanak tutulmayan
ve fakat istem ve itirazlarımı bildirmek için fiilen bulunduğum toplantınızda,
bu üç üyemiz hakkında yapılan işlemlerin tümü yok hükmündedir ve ortadan
kaldırılması gerekmektedir.
Üyelerimize
ilişkin disiplin işleminde içine düştüğünüz usulü aykırılıkların altını çizmek
istiyorum.
- Rektörlüğünüz,
imzanız ile, üyelerimize 12.10.2016 gün 5142-647,5143-38 vb. bir yazı
göndererek, “ İnşaat Mühendisliği
Bölümü, Yapı Mekaniği Laboratuvarı Binasında 19.12.2014 tarihinde AYNI EYLEMİ(eylem
yapan grubu yönlendirerek,
olaylarda aktif rol almanız, …CE423 dersinin yapıldığı sınıfa zorla girmek
suretiyle dersin yapılmasının engellenmesine sebep olmanız; ayrıca bu
eylemler sebebiyle binanın tamamında eğitim ve araştırma faaliyetlerine
devam etme olanağı kalmadığının tespit edilmesi nedeniyle, hakkınızda
yapılan disiplin soruşturması sonuçlanmıştır” denilerek, üyelerimizden Deniz Erdem
hakkında “ kurumların
huzur,sükun ve çalışma düzenini bozmak” eylemi nedeni ile, 657
S.Y’nın 125-B-1 fıkrasında yer alan “Kınama
Cezası”; Mert Kükrer hakkında ise “amirine veya maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde
bulunmak” eylemi nedeni ile “Devlet
Memurluğundan Çıkarma Cezası” önerildiği,…7 gün içinde son savunmalarını Rektörlük
Makamına yazılı olarak vermeleri istenmiştir. Soruşturma konusu kılınmayan
“amirine veya maiyetindekilere
ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak” eylemini nasıl,
disiplin cezasına konu eyleme dönüştürebilir siniz? Yapılan disiplin
soruşturmasının ve ceza önerisinin ciddiyetten uzaklığın bir başka kanıtı
da Mert Kürkler’in amirine mi, maiyetindekilere mi, iş sahiplerine mi
fiili tecavüzde de bulunduğuna açıklık getirilmemiş, toptancı ve sanal bir
suçlama yaratılmıştır. Mert Kükrer, hem amirine, hem maiyetindekilere ve
hem de iş sahiplerine mi, üç gruptakilere mi fiili tecavüzde bulunmuştur?
Kimdir tecavüz edilen bu amir, maiyetindekiler ve iş sahipleri? Bunlara
aynı anda mı, yoksa ayrık zamanlarda mı fiili tecavüzde bulunmuştur?
Bunlara yanıt vermeksizin yapılan suçlamalar havada kalmaktadır.
Önce neden “son savunma (ilk, önceki savunma var mı
ki?) yazılı istenmekte”? Savunmanın yazılı
yapılmasının dayatılamayacağını size belgelemek isterim. AYM ve Danıştay
kararları ile ortadan kalkmış bulunan DY’nin 43 üncü maddesine baktığınızda,
savunma hakkının kullanımı biçiminin yazılı yada sözlü biçiminde
dayatılamayacağını, bu seçimin soruşturulana özgü olduğunu, vekili aracılığı
ile de savunma yapılabileceğini görürsünüz. Savunmaya çağıran 12.10.2016 gün ve
5143-38, 5142-649 sayılı yazılarınızda, disiplin işleminin 657 S.Y.nın 125.
maddesine göre yapıldığı belirtildiğinden, bu yasanın 129 uncu maddesi hükmünü
buraya alıntılamak istiyorum: “Hakkında memurluktan çıkarma
cezası istenen memur, (Mülga ibare: 25/02/2011 tarihli Mükerrer Resmi Gazete -
6111/117 md.) (..), soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin
kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma
yapma hakkına sahiptir”. YÖK
– YDK tarafından, Rektörlüğünüzün önerdiği cezanın kabul edilmeyip, geri
çevrildiği üyemiz Mert Kükrer ile, Üniversiteniz DK’nun tarafından verilen
disiplin cezaları red edilmesi yokmuşçasına, yeniden açtığınız soruşturmada,
üyelerimize, SORUŞTURMA EVRAKLARINI
NEDEN İNCELETMEZSİNİZ, TANIK DİNLETMELERİNE SÖZLÜ SAVUNMA HAKKINI
KULLANMALARINA İÇİN KENDİLERİNE YADA
VEKİLİNE NEDEN OLANAK VERMEZSİNİZ?
Bütün bu hukuksuzluk ve yasa
dışılıkların ortadan kaldırılması, adil bir yargılanma olanağının yaratılması
konusunda, soruşturma dosyalarının üyelerimiz yada savunmanları ile Sendika
Temsilcisi olarak tarafıma verilmesi ve bu amaçla ÜYK toplantısının ertelenmesi
konusundaki haklı ve yerinde istemimiz ise, benim iki yıllık ceza verme
yetkisinin sona ereceği zamana oynama yapıyorum gibi,çok incitici ve çirkin bir
ima ile, “ceza verme yetkisinin zaman
aşımına uğrayacağı tarih” dillendirildi ve hukuksuzluğun, yasa dışı
uygulamaların gerekçesi olarak bu zaman kıtlığı dile getirildi. 19 Aralık
2014’deki olayların üzerinden iki yıla yaklaşık bir süre geçmiş olmamasına
karşın bu disiplin işleminin sonuçlandırılmamış olmasındaki kusur, Kurumuzdan
başka kimsede, hele hele zanlı üyelerimizde hiç değildir. 657 S.Y.ın disiplin
suç ve cezalarına ilişkin maddeleri okursanız, gerçekte yaptığınız işlemlerin
tümü ile YOK hükmünde olduğunun ayırtına varırsınız. Hukuk kurallarını çiğneme
yerine,bırakınız da bir-kaç zanlı hüküm giymekten kurtulsun. Vazgeçin bu
“ceza-sever” tavırlardan. YÖK bile sizden uzlaştırıcı, yatıştırıcı olmanızı
istiyor.
Mert Kükrer ve öteki üyelerimize yöneltilen
suçlamalar aynı. Ancak, karar kurarken; Mert Kükrer’e “amirine veya maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak”
eylemi nedeni ile, ötekilere ise “kurumların
huzur, sükun ve çalışma düzenini bozmak” nedeni ile farklı cezalar önerilmekte.
Üyelerimize ve temsilci olarak bana, disiplin dosyalarını inceleme olanağı
tarafınızdan tanınmadığı için, soruşturma görevlendirme belgesinin içeriğini
bilmemekteyim. Ancak, üyelerimize yazdığınız ve onları, ifadelerini almaksızın
sonuçlanmış soruşturma üzerine “son
savunma yapmaya çağıran” yazınızı ciddiye aldığımda, Mert Kükrer’in “soruşturma nedeni dışında bir eylemden” ceza
istemine konu kılınması kabul edilemez.
2. YÖK-Yüksek Disiplin Kurulu(YDK)
Kararlarının, Yeniden Görüşülmesi Hukuksal ve Yasal Dayanaktan Yoksundur. Bu
Nedenle, YÖK Tarafından Usulsüzlük ile Mahkum Edilmiş Disiplin İşlemlerinin
Yeniden Raftan İndirilmesi ve Soruşturma Konusu Yapılması, Başkanı ve Üyeleri
Olduğunuz Üniversite Disiplin Kurulu Gündemi Yapılması, Yeniden Disiplin
Cezasına Konu Kılınması Hükümsüzdür.
Üyelerimizden Deniz Erdem ve Ekin Erdem Evliya
hakkında Üniversite Disiplin Kurulu(Üniversite Yönetim Kurulu değil),
05.05.2015 gün ve 2015/17-18 sayılı kararı ile "Bir Yıl Kademe
İlerlemesinin Durdurulması Cezasına" çarptırılmışlardır.Adı geçenler,
bu karara YÖK-YDK'nda itirazda bulunmuşlardır. YÖK-YDK üyelerimizin
itirazlarını yerinde bularak, 14.07.2015 gün ve 2015/80 sayılı kararı ile,
Üniversiteniz Disiplin Kurulunun(ÜDK) verdiği cezasını ortadan kaldırmıştır.
YÖK-YDK bu kararında, Üniversitenizce verilen “Bir Yıl Süre ile Kademe İlerlemesinin Durdurulması Cezasının”
KALDIRILMASINA KARAR VERMİŞTİR. Üniversiteniz, YÖK-YDK'nun bu karar
üzerine, üyelerimizin durdurulan terfi işlemlerinin yerine getirilmesini
gerçekleştirmiştir. (Bkz.YÖK Başkanlığının üyelerimize yönelik olarak
gönderdiği 03.11.2015 gün ve 9610 sayılı karar bildirimi, Personel Daire
Başkanlığınızın 24.04.2016 günlü Rektörlük Onaylı ve yine Personel Daire
Başkanlığınızın 28.04.2016 gün ve 2434 sayılı yazısı).
Bu gerçekler, işlemleriniz ve bildirimleriniz
ortada iken, YÖK'ün verdiğiniz cezayı, itiraz üzerine ortadan kaldırdıktan sonra,
üyelerimiz hakkında, bu kez 657 S.Y. uyarınca işlem yapmanız, yeniden
soruşturma açmanız, ifadeye çağırmaksızın savunmaya çağırmanız hukuksal da
değildir, yasal da değildir. YOK
HÜKMÜNDEDİR.
Üyemiz Çağlar Dölek'in durumu ise, daha bir
ilginçlik taşımaktadır. Dölek hakkında Üniversiteniz tarafından önerilen
"kamu görevinden çıkartılma cezası”, YÖK-YDK tarafından ret edilmiş,
kendisine "kademe ilerlemesinin durdurulması cezası" verilmiştir. Başkanlığınız bunu da yeniden
işleme sokmuştur.
2. Fen Bilimleri Enstitüsü Arş.Görevlisi Mert
Kükrer hakkında ise, Rektörlüğünüz/Başkanlığınız yeni usulsüzlüklerinin
üretilmesine katkıda bulunmuştur. Rektörlüğünüzün Mert Kükrer hakkında önerdiği
“kamu görevinden çıkarma Cezası”, YÖK-YDK’nun
14.10.2015gün ve 2015/80 sayılı kararı ile, ret edilmiştir. YÖK Başkanlığı, bu
kararını, 03.11.2016 gün ve 9610 sayılı yazısı ile, üyelerimize ve
Rektörlüğünüze bildirmiştir. Burada yapılması gereken, YÖK-YDK’nın ret
kararında ret gerekçeleri olarak sıralanmış eksikliklerin giderilmesi ve buna
göre yeni bir hüküm kurmanızdır. Yukarıya alıntıladığım YÖK-YDK’nun bu
kararında sıralanan “Mert Kükrer’e isnat
edilen fiilin hiçbir şüpheye mahal vermeyecek nitelik ve derecede ortaya
koymak”, “eyleme katılan diğer
sendika üyelerinin ifadesini almak”, “yalnızca öğrencilerden alınan ifadeler
arasındaki çelişkiler gidermek” ve “Mert
Kükrer’e isnat edilen fiili tüm unsurları ile netleştirmek”tir.Ve asıl
önemlisi, bu karara söz ve oyla katkıda bulunduğum bu YÖK-YDK Kararı ile
Rektörlüğünüze önerilen “Rektörlüğünüzün
yaşanan olayları yatıştırma ve uzlaşmacı yaklaşım sergileyerek, olayın
soruşturma boyutuna taşınması yanlışına düşmemek” tir.
Başkanlığınız, bu karar ve gerekçesini okumadan
ve bunların hukuksal sonuçlarını göz önüne almaksızın, YÖK-YDK tarafından
mahkum edilen önceki kararlarınızın(ÜDK’nun 05.05.2015 gün ve 17-18 sayılı
kararı) kaynağını oluşturan soruşturmacı raporunu hortlatarak,yeniden dolaşıma
sokmuştur.
Bu arada üyemiz Mert Kükrer, 27.10.2016 gün ve 25968, 15969 ile 15974 sayılı yazılarla
Rektörlüğünüze/Başkanlığınıza başvuruda bulunarak, tüm bu hukuksuzluk ve
yasadışılıklar ile yanlışlıklara itiraz
etmiştir. Farklı içerik taşıyan başvurulara verdiğiniz tek karşılık 01.11.2016
gün ve 640/858 yazınız olmuştur.
Bu yazınızda; üzerinden 1 yıldan uzun süre
geçmiş YÖK-YDK ‘nun (yazınızda bu
Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Yüksek Disiplin Kurulu diye geçmektedir ki, bu
adla adlandırılan bir kurul yoktur,doğrusu Yüksek Disiplin Kurulu’dur. YÖK
Genel Kurulu aynı zamanda Yüksek Disiplin Kurulu olarak görev yapar (Bkz. Mülga
DY,Bölüm V,Md.37,43) 14.10.2015 günlü kararında ileri sürülen
eksiklikler…soruşturmacılar tarafından yeniden değerlendirilmiş (bu eksiklikler
YÖK-YDK kararında, Mert Kükrer’e isnat
edilen fiilin hiçbir şüpheye mahal vermeyecek nitelik ve derecede ortaya
koymak”, “eyleme katılan diğer
sendika üyelerinin ifadesini almak”, “yalnızca öğrencilerden alınan ifadeler
arasındaki çelişkiler gidermek” ve “Mert
Kükrer’e isnat edilen fiili tüm unsurları ile netleştirmek”tir) ve “devlet
memurluğundan çıkarma cezası önerilmiştir” denilmekte ve bu önerinin ÜYK’nca (ÜDK olması
gerek) uygun bulunması halinde,disiplin soruşturma dosyanız YÖK Başkanlığı
Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilecek, 657 S.Y.nın 129 uncu maddesine
göndermede bulunarak, sözlü yada yazılı olarak vekiliniz vasıtasıyla savunma
yapmanız mümkündür" denilmektedir.
Mert Kükrer’in başvuruları
dikkatle incelenmiş olsa idi, Kurumunuzun görev ve yetkililerinin bu denli
bilisizlik sergilemeleri mümkün olmayacaktı. Örneğin, görevli ve yetkilileriniz
bilisiz olmasa idi, Mert Kükrer’e,yasa ve hukuk dışı yöntemle yapılan
değerlendirme sonucu olan “devlet memurluğundan çıkarma cezası önerisinin, ÜDK
unda görüşülemeyeceğini, bu türden önerilerin ancak Yüksek Disiplin Kurulu
yetkisinde olduğunu bilebileceklerdi. Yine, görev ve yetkilileriniz, bilisizlik
bataklığında boğulmamış olsalardı, savunma hakkının, her aşamada, ister
disiplin amiri, ister disiplin kurulu ve isterseler YDK’nda sözlü yada yazılı
biçimde kullanabileceğini, sözlü savunmanın yalnızca YDK aşamasında ve yalnızca
vekil eliyle olmayacağının ayırdında olurlardı.
Resmen açılmayan, çağrı ve
gündemi tarafımıza verilmeyen, söz ve karar sahibi olarak değil de, görüşlerine
başvurulan biri olarak katıldığım ve bana göre
bir sohbetten öte anlam taşımayan Kurulunuzda, ben “üyelerimize özgü disiplin dosyalarını hangi kurul olarak yürütüyorsunuz?” sorusunu sormuş, AYM ve
Danıştay Kararları uyarınca YÖK-YDK’nun “YOK”
olduğunu belirterek, 657 S.Y.nın da 126. Madde ikinci fıkrasının da uygulanamayacağını,
çünkü ÜDK’nun “Yüksek Disiplin Kurulu” olarak tanımlanmamış olduğunu belirttim.(657 S.Y. Madde 126 - Değişik fıkra: 12/05/1982 - 2670/32 md)
Devlet memurluğundan çıkarma cezası
amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek
disiplin kurulu kararı ile verilir” . Üniversitelerin,
kamu tüzel kişiliğine sahip Anayasal kurumlar olduğunu, zorlamalı olarak
uygulanan 657.S.Y.nın tanımladığı Yüksek Disiplin Kurulu’nun, bağlı bulunulan öteki
kamu kuruluşlarına özgü bir kurul olduğunu toplantıda belittim. Üniversitelerin
“YÖK’na bağlı genel müdürlük, başkanlık, şube yada il müdürlüğü benzeri
kuruluşlar olmadığının altını çizdim. (Değişik fıkra: 12/05/1982 - 2670/32
md) Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi
yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya yetkili amirler 15 gün
içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler) Bütün
bu yol gösterici görüş ve önerilerime itibar edilmedi ve yokluğumda, üyelerimiz
hakkında, soruşturmacıların önerdikleri cezalardan daha düşük cezaların (kınama
cezaları yerine uyarı, devlet memurluğundan çıkarma yerine üç yıl kademe
ilerlemesinin durdurulması cezaları) verildiğini öğrenmiş bulunmaktayım. İzniniz olursa burada bir
saptamada bulunmak istiyorum: “Bilisizliğin
bu kadarı ancak günümüz üniversite tabelası asılı olan kurumlarda olur!”
Mert Kükrer, son savunmaya yönelik çağrınız
gereğini yerine getirebilmek için, YÖK-YDK kararı sonrasında soruşturmacılarca
yeniden değerlendirilen soruşturma dosyası hakkında bilgi istiyor, son
savunmasını sözlü olarak yapacağını bildiriyor ve ÜDK toplantısında savunmanı
ile Sendika Temsilcisinin bulunmasının sağlanmasını istiyor.
Promosyon eylemi üzerine açılan soruşturma sırasında,
hiç olmazsa, soruşturmacılar tarafından ifadeye çağrılan üyelerimize, disiplin
işlemine konu kılınan eylemleri hakkında bilgi verilmiş, belgeleri
incelemelerine olanak tanınmıştı. Ve disiplin amiri olan Üniversiteniz Rektörü,
şimdiler mülga olan DY’nin 33/d maddesi uyarınca, kamu görevinden çıkarma
önerisinde bulunmuş, YÖK-YDK’nda Mert Kükrer, avukatı ve Sendika Temsilcisi
olarak katıldığım oturumda savunmasını yapmıştı.
Siz ise, Rektör olarak, 01.11.2016 gün ve
640/858 yazınızda belirttiğiniz ve 08.011.2016 günlü, çağrısız ve gündemsiz ÜDK
toplantısında, YAPILMAMASI GEREKENİ
YAPARAK, Mert Kükrer hakkında, bu kez “devlet memurluğundan çıkarma
cezasını”, ÜYK(ÜDK olması gerek) onayına sundunuz, hakkında disiplin işlemi
yapılan üyemize sözlü savunma yapma, savunman bulundurma hakkını tanımadığınız
gibi, Sendika Temsilcisinin varlığına ise, söz ve karar sahibi olarak değil de,
orada bulunmasına katlandığınız bir varlık olarak yaklaştınız.
- Eğer,
YÖK-YDK tarafından ret edilerek ortadan kaldırılan dosyaları,bu kez 657
Sayılı Yasaya göre açmak istiyor iseniz, yapmanız gereken, önceki
soruşturma raporunu,bu kez önerilen cezaları indirerek önümüze getirmek
değildir. Çünkü soruşturmanın yasal ve hukuksal dayanağı ortadan
kalkmıştır. Yeniden, 657 S.Y. göre soruşturma açacak iseniz, 657 S.Y.’da varolan zamanaşımını
gözeterek,yeni bir soruşturmacı yada soruşturma kurulu belirleyerek,
üyelerimizi ifade vermeye, tanıklarını dinletmeye,kanıtlarını ortaya serme
olanağını vermeniz gerekirdi.Bunların hiç biri yapılmamış, YÖK-YDK Kararı
ile mahkum edilmiş önceki soruşturma raporu, belki de, tarihleri
değiştirilmeksizin yeniden tedavüle sürülmüştür. Bunun da nedenini kin ve
hıncını baskılayamayan kimilerine verilmiş bir ödün olarak düşünmekteyim.
SONUÇ VE ÖNERİLERİM:
Yukarıda yaptığım ayrıntılı açıklamalar
doğrultusunda;
YÖK-YDK iptal kararlarına sonrası yapılan
yeniden soruşturma yada değerlendirmelerin ortadan kaldırılması ve üyelerimiz
Deniz Erdem, Ekin Erdem Evliya ve Çağlar Dölek ile, önerilen cezanın usule
uygun olmaması nedeni ile kabul edilmeyen ve geri gönderilen Mert Kükrer’e,
yokluğunda yapılan tüm disiplin soruşturma/değerlendirme işlemlerinin yok
sayılmasını;
YÖK-YDK’nun 14.10.2015gün ve 2015/80 sayılı
Kararı ile Rektörlüğünüze gösterdiği doğru yola girilerek,19.12.2014’de
yaşandığı ileri sürülen olaylarda sergilenmeyen “yatıştırıcı ve uzlaşmacı yaklaşımın sergilenmesini”, aradan iki
yıla varan zaman geçen ve YÖK-YDK tarafından ret edilen işlemler için,yeniden “disiplin soruşturması boyutuna
girişilmemesini” ;
önermekteyiz.
“Ne var
bunda?.YÖK-YDK tarafından ret edilen “bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması
cezası” yerine, önerilen “kınama cezalarını”,üç üyeniz için “uyarı cezası” ;
üyeniz Mert Kükrer için önerilen “devlet memurluğundan çıkarma cezası” yerine “üç
yıl kademe ilerlemesini durdurma cezası” verdik” demeniz ve buna razı
olmamızı beklemeniz, hukuksuzluğa, yasadışılığa boyun eğmemizin yarısıra, olası
bir başka disiplin işleminde “iyi halden
yararlanılmasını” ortadan kaldıracaktır. Ayrıca, üyelerimizin ne kadar
hafif, önemsenmez olursa olsun, sicil dosyasında disiplin cezasına muhatap
kılınmaları, onların gelecekleri açısından, meslek yaşamları açısından önemli
olumsuzlukların nedeni olarak karşılarına çıkartılabilir.
Bu nedenle; ÜDK’nu yeniden toplamanızı ve önceki
08.11.2016 günkü kararlarınızı ortadan kaldırmanız gerektiğini sizlere
önermekteyim.
Kaygılarımın yerini saygılarımın alması
dileklerimle. 11.11.2016
Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş
ODTÜ
Üniversite Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi Olarak)
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
Eğitim-Sen ÜDK ve
YÖK-YDK Temsilcisi
0532 513 39 52
ODTÜ DİSİPLİN KURULU BAŞKANLIĞINA
İlgi; 1.
Rektörlüğünüzün 10.01.2017 gün ve 158 sayılı yazısı ve eki 06.12.2016
günlü Tutanak,
2.
Rektörlüğünüzün 12.01.2017 gün ve 218-494 sayılı yazısı,
3. Eğitim-Sen
Ankara 5 Nolu Şube Başkanlığının 16.01.2017 gün ve 2017/800/23 ve 24
sayılı yazıları.
Üniversiteniz çalışanlarından
olup da, Üniversiteniz Disiplin Kurulunda disiplin dosyası görüşülecek
üyelerimizin Temsilcisi olduğum Eğitim-Sen’e gönderdiğiniz ilgi (1) deki
yazınız ile, hakkımda disiplin sürecinin işletilmesi ve bundan sonra benim
görevlendirilmememi istemektesiniz. Bu isteminize gerekçe olarak da, 06.12.2016
günü yapılan ve üyelerimizden Deniz Erdem ile Çağlar Dölek’in dosyalarının
görüşülmesi sırasında sergilenen hukuk dışılığa ve gerçeklik taşımayan
savlarınıza yönelik olarak karşı çıkışım gösterilmektedir. Tek yanlı olarak, Üniversiteniz
Disiplin Kuruluna katılmaları mümkün olmayan kimselerin de imzası bulunan
tutanağın kendisi de, yanlışlıklar ve bilisizlikler ile örülmüştür. Öncelikle,
tutanakta 12 imza bulunmaktadır. Oysa ki, web sayfanızda Üniversiteniz Disiplin
Kurulu’nun üye sayısı, 12 olmayıp, (Rektör+5 dekan+3 seçilmiş profesör) 9
üyeden oluşması gerekir. Üyelerden Mimarlık Fakültesi Dekan Vekili
Prof.Sargın’ın imzası olmadığından, ÜDK’nun 8 + Sendika Temsilcisi olarak ben
olmak üzere, 9 üyeden oluşması gerekirdi. Prof. Altunışık, Prof.Sayan,Prof.Sanin
ile Prof.Barlas’ın bu tutanak altında imza sahibi olmaları,hangi sıfattan
kaynaklanmıştır? ÜDK’na katılmamaları gereken bu kimseler, eğer anılan
toplantıya gerçekten katıldı iseler, hangi sıfatla bu toplantıda yer almışlardır?
Bu dört sayın profesörlerden hangisi, tutanakta imzası olmayan Prof.Sargın
yerine katılmıştır? ÜYK toplantılarına yalnızca üyeler katılır. Yerine,örneğin
dekan yardımcılarından biri bile bu toplantıya katılamazlar. Çünkü; 6764 Sayılı
Yasa ile getirilen 2547 S.Yasanın 53/Ç maddesinin sondan iki önceki paragrafta
“disiplin cezası verme yetkisi
devredilemez” denmektedir.
Ben, Üniversiteniz Disiplin
Kuruluna iki kez girdim. İlk katıldığım toplantıda yaşadıklarımı ve bu
toplantının hukuksal mevzuata aykırı olduğunu, Kurula, söz ve karar sahibi üye olarak katılmam gerektiğini, bu nedenle
karara oyumla katılmam gerektiğinin dayanaklarını sizlere, sözlü ve sonrasında
ise,tüm ÜDK üyelerine yazılı olarak bildirdim. 6 Aralık 2016 günlü toplantıya,
08.11.2016 günkü toplantıdaki aykırılıklar konusunda, 11.11.2016 günlü uyarıcı
yazımdan sonra katıldığımda, değişen bir şey olmadığını gördüm ve bu nedenle
de, görüşmeye geçilmezden önce, bu durumun
bir tutanağa bağlanmasını, hakkında görüşme yapılacak üyelerimize ilişkin
disiplin dosyasının tarafıma verilmesini
ve bunun yanı sıra sunumda bulunmak için katılmayacağımı belirttim.
08.11.2016 günkü toplantıda olduğu gibi, bu istemlerim karşılanmadı ve
üyelerimizden birine dosyasının verildiği bilgisi üzerine, buna ilişkin tebellüğ/tebliğ
belgesinin verilmesini istedim. Bu istemim de karşılanmadı. 08.11.2016 günkü
oturumda yer alan bir kadın(sıfatı ve ismini bilmemekteyim), dosyanın gizli
olduğunu, karardan sonra verilebileceği doğrultusunda yanıt vermesi, Kurulun
resmi üyeleri ile resmi olmayan katılımcılarının hukuk devleti konusundaki
görüşlerini öğrenmiş oldum.
Tutulma tarihinden(06.12.2016),
35 gün sonra, YÖK’nun üyelerimizin yaptığı itiraz üzerine, dosyaları,işlemin
sahibi olarak Başkanlığınıza göndermesi sonrası gönderilen “Tutanak”taki
çarpıklık ile bilisizlik konusunda sizleri,yine aydınlatmak isterim:
Tutanakta, toplantı odasını terk etmeye
çağrılmamın bir gerekçesi de“… zaten savunmasını bitirmiş olan…” denilerek açıklanmaktadır. Önce şunu
belirtmek isterim. “Ben üyelerimizin
savunmanı değilim, toplantıya üyelerimizin bağlı bulunduğu sendikanın
temsilcisi ve söz ve karar sahibi
olarak, ÜDK’nuzun üyesi sıfatı ile katılmaktayım”. Ve oylamaya katılma, var ise
muhalefet oyumu belli etme, katılan üyelerin imzasını taşıyan karar tutanak
özetinden bir adet alarak ayrılma hakkına sahip birisiyim. Siz de bu nedenle,
dosyası görüşülecek üyemize savunmanını işaret et diye yazmıyor, temsilci
bulundurmak hak ve yetkisine sahip Sendika’ya başvuruyorsunuz.”. Bunu bir
kişilik sorunu yapmak istemiyorum. Fakat, üniversite denilen bir kurumun,
özellikle katılımcı demokrasiye saygı göstermede örnek olması gereken
kurumların en önünde olması gerektiğini düşünen biriyim.
Bakın size, 19 Ocak’ta
gerçekleştirilecek üç üyemizin dosyasının görüşüleceği toplantı çağrısında
bulunan YÖK-YDK Başkanlığı’nın 10.01.2017 gün ve 2299 sayılı yazısından bir
alıntı sunmak istiyorum: “…Sendikanız
üyelerini temsil etmek üzere, Sendikanız tarafından görevlendirilecek
temsilcnin bu konuda bilgilendirilerek, 19.01.2017 tarihi Perşembe günü saat
15.00’da başlayacak olan Yüksek Disiplin Kurulu toplantısında adı geçen
üyeleriniz hakkındaki teklifin görüşülmesi sırasında Kurulumuzda bulunmasının
sağlanması gerekmektedir. SENDİKA TEMSİLCİSİNİN, DİĞER KURUL ÜYELERİMİZ GİBİ
ADI GEÇEN ÜYELERİNİZE AİT KURULUMUZDA MEVCUT SORUŞTURMA DOSYALARINI, KURUL
TARİHİNDEN ÖNCE KURULUMUZA BAŞVURARAK İNCELEYEBİLECEĞİ HUSUSUNDA BİLGİLERİNİZİ
RİCA EDERİM- Başkan Adına Prof.Dr.Metin
Topçuoğlu”
Sizlerin 8.11.2016 günkü
toplantıda, bu konularda bilgi sahibi olmadığınız yolundaki açıklamanıza
katkıda bulunmak için iki belgeden alıntıda bulunacağım : Bunlardan ilki
Bakanlar Kurulu Kararına konu olan “Disiplin
Kurulları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmeliğiniin 4. Maddesinin ikinci fıkrası’dır.
Aynen aktarıyorum : “ Hakkında
disiplin soruşturması yürütülen devlet memurunun üyesi olduğu sendikanın
temsilcisi de bu maddede belirtilen disiplin ve yüksek disiplin kurullarında
yer alır. Her bir disiplin ve yüksek disiplin kurulunda görevlendirilen
temsilci ilgili sendika tarafından önceden bildirilir. Bu ŞEKİLDE ÜYESİ ÇİFT
SAYIYA ULAŞAN KURULLARDA OYLARIN EŞİTLİĞİ HALİNDE BAŞKANIN BULUNDUĞU TARAFIN
KARARINA İTİBAR EDİLİR”. İkincisi ise 01.06.2012 gün ve 28310 sayılı RG’de
yayımlanan “Kamu Görevlileri Hakem
Kurulu’nun 29.05.2012 gün ve 2012/1 Sayılı Kararının” 20 maddesidir. Aynen
aktarıyorum: “…hakkında disiplin
soruşturması yürütülen kamu görevlisinin üyesi olduğu sendikanın
temsilcisi,yükseköğretim kurumları disiplin ve yüksek kurullarında yer alır”.
İlgi (1)’deki yazınızın ikinci
paragrafında, “sendika temsilcisi olarak
görevlendirilmememi, görevlendirilmem durumunda katılımımın kabul edilmeyeceği”
bildirilmektedir. Böyle bir istemde bulunmak hakkına sahip olmadığınız gibi,
böyle bir istem tarafı olduğumuz İLO’nun 87 numaralı “Sendika Özgürlüğüne ve Örgütlenme Hakkının Korunmasına İlişkin
Sözleşmesi”nin 3. Maddesine, “ TEMSİLCİLERİNİ SERBESTÇE SEÇMEK HAKKINA” aykırıdır.
Bu kurala uymak, Anayasamızın 90. Maddesi uyarınca herkese ve bu arada
Başkanlığınıza da düşen bir görevdir.
Sendikam Eğitim-Sen, ilgi (3)
olarak belirttiğim yazı ile Başkanlığınıza, 17 Ocak 2017 günlü ÜDK toplantısına
Mustafa Altıntaş olarak benim katılacağımı bildirmiştir. Bu bildirim tarafıma
da iletilmiştir. İlgi (2) olarak belirttiğim yazınız ile bildirdiğiniz ve 17 Ocak 2017 günü,saat 15.30’daki iki üyemizin
itirazlarının görüşüleceği ÜDK toplantısına katılmak üzere,toplantı yeri olarak
belirtilmiş bulunan Senato Toplantı Salonu önünde bulunacağım. Bu disiplin
dosyalarınızın gündeminizden ve gündemimizden düşmesi dileklerimle. 19 Aralık
2014’den bu yana süregiden bu dosyalardan yorgun düştüğümüzün de altını çizmek
isterim.
Bilgi ve gereğini rica ederim.
Saygılarımla.16.01.2017 Prof.Dr.Mustafa
Altıntaş
Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
ODTÜ Disiplin Kurulu Üyesi
(Eğitim-Sen Temsilcisi Olarak)
ODTÜ DİSİPLİN KURULU BAŞKANLIĞINA
İlgi; 1. Rektörlüğünüzün
12.01.2017 gün ve 218-494 sayılı, toplantıya çağrı yazısı,
2. Eğitim-Sen
Ankara 5 Nolu Şb.Bşk.lığının, 16.01.2017 gün ve 2017/800/23 ve 24 sayılı
yetkilendirme yazısı.
Üniversitenizde görevli
Sendikamız üyelerinden Mert Kükrer ile Barış Çelik’in; haklarında,
Üniversiteniz Disiplin Kurulu(ÜDK)’nun 08.11.2016 günlü toplantısında verilen
disiplin cezalarına itirazlarının görüşüleceği 17.01.2017 günü,saat 15.30’daki
toplantısına katıldım.
Sendika temsilcisi “ÜDK ÜYESİ” olarak,; söz ve karar hakkına sahip üye sıfatı ile katılmam gereken bu toplantıya, 08.11.2016 ve
06.12.2016 günkü toplantılarda olduğu gibi, katılımımın “ÜDK Üyesi” olarak değil, ”konuk
konuşmacı” kabulü biçiminde gerçekleştirilmiştir. Yanısıra,ÜDK’nun oluşumu
ve başkanlığı da, 09 Aralık 2016 günlü
R.G.’de yayımlanan 6764 Sayılı Yasa ile 2547 Sayılı Yükseköğretim Yasası’nın 53
üncü maddelerine açıktan aykırı olarak gerçekleştirilmiştir. Bunları,
Yönetiminizi sürekli suç işleyen,yasa
çiğneyen konumdan uzaklaştırmak, katılım hakkıma yapılan hukuksuz tecavüzü
ortaya sermek ve yapılan toplantının ve alınan kararların( üyelerimizin lehine
yada aleyhine olsunlar) “YOKLUK” ile
sakatlanmış olduğunu belirtmek için sıralıyorum:
I.
SENDİKA
TEMSİLCİSİ OLARAK DİSİPLİN KURULUNDA GÖREV YAPMAM ENGELLENEREK, SUÇ
İŞLENMİŞTİR:
Sendika Temsilcilerinin disiplin
kurulları ile yüksek disiplin kurullarına “ÜYE”
sıfatı ile, söz ve karar sahibi olmalarını gerektiren iki yasal düzenleme
bulunmaktadır. Bunlardan ilki
“17.09.1982-8/5336 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararına dayalı “DİSİPLİN
KURULLARI VE DİSİPLİN AMİRLERİ HAKKINDA YÖNETMELİK” (Ek fıkra: 4/7/2005 – 2005/9138 B.K.K.) Hakkında disiplin soruşturması yürütülen
Devlet memurunun üyesi olduğu sendikanın temsilcisi de bu maddede belirtilen
disiplin ve yüksek disiplin kurullarında yer alır. Her bir disiplin ve yüksek
disiplin kurulunda görevlendirilen temsilci ilgili sendika tarafından önceden
bildirilir. Bu şekilde üyesi çift sayıya ulaşan kurullarda oyların eşitliği
halinde başkanın bulunduğu tarafın kararına itibar edilir.” hükmüdür. Bu
maddede de görüldüğü gibi, temsilci katılımının nedeni, sendika üyesine moral
vermek, onunla birlikte toplantı yerinde bulunmak yada DK’na sunumda bulunmak
değildir. Temsilci toplantıya ve görüşmelere katılacak ve oy kullanacak,
oyunun, gerekiyorsa gerekçesini karara geçittirecektir.
Bu konuda ikinci dayanak, Sendikamıza, Rektörlük olarak temsilci
bildirme konusundaki 12.01.2017 gün ve 218-494 sayılı çağrınızın son tümcesidir
:”…Sendika Temsilcinizin, 2016 ve 2017 Yıllarını Kapsayan 3.Dönem Toplu
Sözleşme’nin Genel Hükümler Başlıklı 20. Maddesi gereğince…” dir.
Bütün bunlar
toplantıda dile getirilmiş, Rektörlüğü’nüzce iki üyemizle ilgili disiplin
cezası önerinizin geri çevrildiği 14.10.2015 günlü YÖK-Yüksek Disiplin Kurulu
Kararı altındaki Sendika Temsilcisi olarak imzam gösterilmiştir. Ancak,tüm bu
anımsatmalarıma kulaklar ve gözler kapatılmış, bilerek ve isteyerek yasal
hakkımın kullanımı engellenmiştir. Suç işlenmiştir.
|
II.
ÜNİVERSİTE
DİSİPLİN KURULU OLUŞUMU VE BAŞKANLIĞI 2547 SAYILI YASANIN E MADDESİNE AÇIKTAN
AYKIRI OLUP,TOPLANTI VE ALINAN KARARLAR YOK HÜKMÜNDEDİR:
Bilinmesi gerektiği gibi; 2547
Sayılı Yükseköğretim Yasası’nın 53 üncü maddesinin (b) fıkrasının AYM
tarafından iptali nedeni ile, 1982’den beni disiplin işleyişini düzenleyen
Disiplin Yönetmeliği’nin dayanağı kalmamıştır. Bu karara karşın YÖK’nun, AYM nın
iptal kararına karşın, Yönetmelik ile disiplin terörünü yürütme girişimi,
Danıştay İdari Dava Daireleri ve Danıştay 8. Daire Kararları ile önlenmiştir.
Bu boşluğu
doldurmak amaçlı olarak, 10 Aralık 2016 günlü RG yayımlanan 6764 Sayılı Yasanın
26 – 30 uncu maddeleri ile 2547 Sayılı Yasanın “Disiplin ve Ceza İşleri” başlıklı “Dokuzuncu Bölüm” yeni baştan düzenlenmiştir.
İki üyemizin,
ÜDK’nun 8.11.2016 günlü haklarında verilen “bir ve üç yıl kademe ilerlemesinin
durdurulması cezası”na yaptıkları itiraz, YÖK Başkanlığı tarafından,
yetkisizlik nedeni ile Başkanlığınıza gere gönderilmiştir. Yani, 17.01.2017
günlü ÜDK toplantısının nedeni bu yeni düzenlemedir.
17.01.2017
günlü ÜDK’nun toplantının yapıldığı salona çağrılarak girdiğimde, Başkanlık
koltuğunda “Prof.Dr.Ersan Akyıldız” ın,
öteki koltuklarda ise, ÜDK’nın olagan üyelerinin oturduğunu gördüm. Sayın
Akyıldız; kendisinin başkanlık etmesinin gerekçesini, 2547 Sayılı Yasanın
eklenen 53/E maddesinin ilk tümcesine göndermede bulunarak, “en kıdemli profesör” olarak
açıklamıştır. Bu açıklama üzerine; “şu
an ÜDK’na katılanlar arasında en kıdemli profesör” olarak benim başkanlık
yapmam gerektiğini, tutanağa geçirilmesi isteği ile itiraz ettim. Yanısıra,
itiraza konu 08.11.2016 günlü ÜDK toplantısına başta, yokluğumda kendisini
başkan olarak konumlandıran Akyıldız
olmak üzere, görev alan hiçbir üyenin katılmaması gerektiğini, ÜDK’nun
bu nedenle oluşmaması durumunda, üyeliklerin eşdeğer ünvana sahip öğretim
üyeleri arasından Senato tarafından belirlenen üyelerdenbelirlenmesi
gerektiğini, bu nedenle toplantının geçersiz ve yok hükmünde olduğunu
belirttim.Ancak,Başkan bu itirazlarımın kayda alındığını, kendilerine verilen
görevi yapmak durumunda olduklarını belirterek toplantıyı sürdürdü.
İtirazlarıma
ve yasa hükümlerinin açıktan çiğnenmesine
konu 53/E maddesinin son iki paragrafını buraya alıntılıyorum: “Soruşturmalarda görev alanlar disiplin
kurullarındaki oylamalara, disiplin kurulunda görev alanlar ile disiplin cezası
verenler, BU CEZALARA İTİRAZIN GÖRÜŞÜLDÜĞÜ KURULLARDAKİ OYLAMALARA
KATILAMAZLAR. / Herhangi bir sebeple, disiplin kurullarının teşekkül edememesi
halinde eksik üyelikler, eşdeğer ünvana sahip öğretim üyeleri arasından senato
tarafından belirlenen üyelerce tamamlanır”.
İtirazlarımın
dinlenmemesi, konumumun kabul edilmemesi üzerine, yapılan yok hükmündeki bu
toplantıda bulunmanın zaman kaybı olduğunu, alınacak kararların temsilcisi
olduğum üyelerimizi bağlamayacağını, bu kararlara imza atanların suç
işlediklerini belirterek toplantıdan ayrıldım.
III.
KURUL
ÇALIŞMALARINDAKİ AYKIRILIKLAR:
Yasal ve
usulüne göre yapılan ÜDK toplantılarındaki aykırılıkların ilki, disiplin
dosyasının Sendika Temsilcisi ile hakkında disiplin kararına varılacak
üyelerimize, toplantı öncesinde ve sırasında bile verilmemesidir. Yönetiminiz,
bilgi sahibi olmaksızın toplantıların yapılması gibi, akıl almaz bir yönelme
içindedir. Katıldığım üç toplantıda da aynı durumla karşılaştığım
gibi,toplantılara katılanların önünde de, üzerinde görüşme açılacak ve yargı
ile karara varılacak disiplin dosyasının olmamasıdır. Yani, üyeler,
bilmedikleri, görmedikleri, okumadıkları ve bu nedenden bilgi sahibi
olmadıkları ceza önerileri için yalnızca el kaldırmaktalar. Bu, arama,
sorgulama ve bilme fideliği olması gereken üniversite tabelası taşıyan kuruluşlar
açısından, bu kurullara katılanlar açısından yakışır bir işleyiş olmadığını
düşünmekteyim.
Bir
başka usulsüzlük ve yasaya aykırılık, “Kurulların Görüşme Usulü” başlıklı
13.maddesinde ki;“Kurullarda raportörün açıklamaları
dinlendikten sonra işin görüşülmesine geçilir. Konunun aydınlandığı ve
görüşmelerin yeterliği sonucuna varılınca oylama yapılır. Kurullar oy çokluğu
ile ve açık oyla karar verirler. Oylamada çekimser kalınamaz. Başkan oyunu en
son kullanır. Oyların eşitliği halinde Başkanın bulunduğu tarafın oyu üstün
sayılır. Karar Başkan tarafından açıklanır.Karar özeti üyeler tarafından
imzalanan bir tutanakla tespit edilir” kurallarına aykırı olarak yürütülmekte ve
sonlandırılmaktadır.
Katıldığım üç ÜDK toplantısında da, bu
hükümlere uyulması gereğini anımsatmama, karar özetinin, katılan üyelerce
imzalanarak bir örneğinin tarafıma verilmesi konusundaki istemimin gereği
yerine getirilmemiştir. Profesör sıfatını taşıyan ÜDK üyeleri ise, bu
hukuksuzluklar ve kendi haklarına da saldırı anlamı taşıyan işleyiş karşısında
tam bir “kuzuların sessizliğine” gömülmüşlerdir.
IV.
SONUÇ:
Yukarıdaki hukuksal ve yasal dayanaklar
doğrultusunda;
08.11.2016, 06.12.2016 ve en sonu
17.01.2017 günlü ÜDK toplantılarının ve bu toplantılarda alınan kararların tümü
ile geçersiz ve yok hükmünde olması nedeni ile ortadan kaldırılmasını;
Bundan
sonraki Disiplin Kurulları toplantılarında hukuk ve yasa kurallarının
gereklerine uyulmasını;
Bunlara
uyulmayıp, 8/5336 Sayılı BKK’nın “Disiplin
Amirlerinin Sorumlulukları” başlıklı 19. Maddesi uyarınca yasalarca verilen
yetkilerinizi; kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınan
hakları gözönünde tutan, hakkaniyet ve eşitliği esas alan bir tutum ve davranış
için de kullanmak ile yükümlü” olduğunuzu anımsatırım.
Üyelerimiz hakkında haksız ve hukuksuz
disiplin işlemlerinin yapılmaması ve bu nedenle Fakülteleriniz, Üniversiteniz
Disiplin Kurulu toplantılarına katılma zorunda kalmamam,başlıca dileğimdir.
Bilgi ve gereğini rica ederim. 17.01.2017 Prof.Dr.Mustafa Altıntaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder